Levh-i Mahfûz: İlâhî Hafıza ve Kudretin Kader Levhası
Levh-i Mahfûz: İlâhî Hafıza ve Kudretin Kader Levhası
Levh-i mahfuz; ana Server.
Kâinâtın hafızası.
Genel arşiv.
Ve Allah ilk olarak kalemi yaratıp, ona yaz dedi.
Ve Levh-i mahfuz hafızası o andan beri yazmaktadır.
İnsan hafızasının kayıt yeri.
Levhi mahfuz;Bireysel kayıtların toplu kayıt yeri.
Arş ise, kâinatın atan kalbi.
Manen Kuran’ı Kerim kâinatın aklı ve Peygamber Efendimiz ise kâinatın ruhu mesabesindedir.
Kâinatın ilk madde- i aciniyesi yani hamuru ve mayası Peygamber Efendimizin nurudur.
Allah’ın ilk yaratıp muhatap aldığı şey akıldır.
Allah kâinâtın Ruhu ve Nurudur. Her şeyin Kayyumu O’dur.
******
Levh-i Mahfûz, Kur’ân’da birden fazla âyette zikredilen ve “her şeyin kaydedildiği ilâhî muhafaza levhası” mânâsına gelir.
Cenâb-ı Hak buyurur:
“Doğrusu o (Kur’an), Levh-i Mahfûz’dadır.”
(el-Burûc, 21-22 – TDV Meali)
Yani Kur’ân-ı Kerîm, değişmeden, eksilmeden, bozulmadan Levh-i Mahfûz’da korunmuş bir hakikattir.
Bu Levha, bir nevi kâinâtın ana serveri, ilâhî arşiv, ezelî hafıza hükmündedir.
Nasıl ki insanın beyninde her hâl kaydolur; kâinâtın da ilâhî bir hafızası vardır ki o Levh-i Mahfûz’dur.
🖋️ “İlk yaratılan kalemdir.”
Hadîs-i şerifte buyurulur:
“Allah, evvela kalemi yarattı ve ona ‘Yaz!’ dedi. Kalem: ‘Ne yazayım?’ dedi. Allah: ‘Kıyamete kadar olacak her şeyi yaz.’ buyurdu.”
(Tirmizî, Kader, 1)
İşte bu emrin muhatabı olan kalem, Levh-i Mahfûz’a yazmaya başladı.
Bu yazı, zamanın ve mekânın ötesinde; kudretin kaderi, iradenin ilmî planıdır.
Her şeyin ilmî tasarımı, bu ilâhî yazılımda mevcuttur.
“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde hiçbir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”
(el-Hadîd, 22 – TDV Meali)
Bu âyet, Levh-i Mahfûz’un kaderî bir planlama merkezi olduğunu beyan eder.
Onda her şeyin mâhiyeti, zamanı, yeri, hikmeti ve neticesi yazılıdır.
💫 Levh-i Mahfûz ve İnsan Hafızası
İnsan hafızası, Levh-i Mahfûz’un küçük bir numunesidir.
Nasıl ki kâinatın her hâdisesi o büyük levhaya nakşedilirse,
insanın zihninde de her hâl ve kelime, bir iz ve kayıt bırakır.
Nasıl ki insanın cüz’î hafızası vardır; öyle de kâinatın küllî bir hafızası vardır. O da Levh-i Mahfûz’dur.
🕊️ Arş: Kâinatın Atan Kalbi
Arş, yaratılmışlar içinde en yüce ve kuşatıcı mertebedir.
Kudretin tahtı, rahmetin menzili, emir âleminin merkezi gibidir.
Kur’ân buyurur:
“Rahmân, Arş’a istivâ etti.”
(Tâhâ, 5 – TDV Meali)
Bu istivâ, mekânî değil, kuşatıcı bir hâkimiyet, idare ve rubûbiyetin merkezî tecellîsidir.
Nasıl kalp bedeni idare eder, Arş da kâinatın kalbi hükmündedir.
🌞 Kâinatın Ruhu ve Aklı
Kâinatın bir bedeni, bir aklı, bir ruhu vardır.
• Kur’ân-ı Kerîm: Kâinatın aklı ve şuurudur.
• Peygamber Efendimiz ﷺ: Kâinatın ruhu ve hayatıdır.
Çünkü Kur’ân, ilâhî hikmetin kelâmı; Peygamber ﷺ ise o kelâmın canlı tefsiridir.
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, şu kâinat ağacının en mükemmel meyvesidir.
🌹 Nur-u Muhammedî: Kâinatın Mayası
Hadîs-i kudsîde şöyle buyrulur:
“Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.”
(Kenzü’l-Ummâl, 1/81)
Bu beyan, Nur-u Muhammedî’nin kâinatın ilk mayası ve sebeb-i hilkati olduğunu bildirir.
Yani Cenâb-ı Hak, kâinatı o nurdan yaratmış, her şeyi o nura nispetle var etmiştir.
Bir rivayette Hz. Cabir anlatıyor:
– Ey Allah’ın Resulü! Anam babam sana feda olsun, Allah’ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz, diye sordum. Şöyle buyurdu:
“Ey Cabir! Her şeyden önce Allah’ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah’ın kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateş / cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne Güneş, ne Ay, ne cin ve ne de insan vardı.”
“Allah mahlukları yaratmak istediği vakit, bu nuru dört parçaya ayırdı. Birinci parçasından kalemi, ikinci parçasından Levhi (Levh-i Mahfuz), üçüncü parçasından Arş’ı yarattı.”
“Dördüncü parçayı ayrıca dört parçaya böldü: Birinci parçadan Hamele-i Arşı (Arşın taşıyıcılarını), ikinci parçadan Kürsi’yi, üçüncü parçadan diğer melekleri yarattı.”
“Dördüncü kısmı tekrar dört parçaya böldü: Birinci parçadan gökleri, ikinci parçadan yerleri, üçüncü parçadan cennet ve cehennemi yarattı.”
“Sonra dördüncü parçayı yine dörde böldü: Birinci parçadan müminlerin basiret nurunu / iman şuurunu, ikinci parçadan -mârifetullahtan ibaret olan- kalplerinin nurunu, üçüncü parçadan tevhitten ibaret olan ünsiyet nurunu (La ilahe illallah Muhammedur-Resulüllah nurunu) yarattı.” (bk. Aclunî, Kefü’l-Hafa, I, 265-266).
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın nuru, kâinatın ruhu hükmündedir.
🌌 Allah: Kâinatın Ruhu, Nuru ve Kayyûmu
Cenâb-ı Hak buyurur:
“Allah, göklerin ve yerin nurudur.”
(en-Nûr, 35 – TDV Meali)
O, her şeyin varlık sebebi, devamının dayanağı, kudretin hayat vericisidir.
“Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Hayy’dır, Kayyûm’dur.”
(Âl-i İmrân, 2 – TDV Meali)
Hayy: Bütün hayatların kaynağı.
Kayyûm: Her şeyin varlığını ayakta tutan.
Yani O’nun varlığı olmasa hiçbir şey var olamaz,
O’nun nuruyla her şey görünür,
O’nun kudretiyle her şey durur,
O’nun kelâmıyla her şey manâ bulur.
🌿 Netice: İlâhî Yazılımın Hikmeti
• Levh-i Mahfûz: Kudretin hafızası, ilmin levhası.
• Kalem: Kaderin yazıcısı.
• Arş: Kâinatın kalbi ve idare merkezi.
• Kur’ân: Kâinatın aklı, manevî kodu.
• Resûlullah ﷺ: Kâinatın ruhu, nübüvvetin nuru.
• Allah: Hayatın kaynağı, nurun nuru, varlığın varı, her şeyin Kayyûmu.
🕯️ İbretli Düşünceyle Sonuç
İnsan, kendi hafızasına nazar edip Levh-i Mahfûz’u anlayabilir.
Bir kelimeyi, bir sesi, bir manzarayı hafızasında tutan insan,
“Bütün kâinatın da bir hafızası vardır.” hakikatini idrak eder.
O zaman anlar ki:
Her söz, her fiil, her niyet, Levh-i Mahfûz’a kaydediliyor.
Her şeyin hesabı o Levha’da saklıdır.
“Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür; kim de zerre kadar şer işlerse onu görür.”
(ez-Zilzâl, 7-8 – TDV Meali)
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
15/10/2025