DÜNYA MERKEZLİ HAYATIN ÂKIBETİ VE AHİRETİN UNUTULUŞU

DÜNYA MERKEZLİ HAYATIN ÂKIBETİ VE AHİRETİN UNUTULUŞU

1. Gafletin Küresel Yükselişi

Zamanın seyri içinde dünya, ahireti unutturan bir cazibe merkezi haline gelmiştir. İnsanlığın büyük bir kesimi, hayatını yalnızca dünya eksenli kurmuş, bütün gayretini dünyada kalıcı olma vehmine bağlamıştır. Bu hal, artık ferdî bir zafiyet değil; milletlerin, devletlerin, hatta medeniyetlerin müşterek bir hastalığı olmuştur.
Küresel sistem, insanı sadece bedeniyle, menfaatiyle ve arzularıyla tarif eder hâle getirmiştir. Ruh, mana, ahiret, hesap, ebediyet gibi ulvî kavramlar artık hayatın merkezinden çıkarılmış; yerlerine reklam, servet, zevk, gösteriş ve güç konulmuştur.
Kur’ân bu hakikati asırlar öncesinden haber vererek şöyle buyurmuştur:
“Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü kısmen bilirler; âhiret konusunda ise büsbütün habersiz ve kayıtsızdırlar..”
(Rûm Sûresi, 7. âyet)
Bu ayet, bugünün insanını tasvir eder gibidir. Zira insanlık, teknolojiyi, bilimi ve siyaseti zirveye taşımış; ama kalbini ve aklını hakikatin merkezinden uzaklaştırmıştır.

2. Dinin Hayattan Çıkarılışı: Trump Misali

Bugün dünyanın zirvesinde bulunan idareciler bile, bu dünyevîleşmenin birer sembolüdür. Mesela ABD’nin Başkanı Donald Trump, kendisinin “Hristiyan” olduğunu söylese de, hayatının merkezinde ne Allah korkusu, ne de ahiret endişesi vardır.
Kızının Yahudiliğe geçişini İsrail Meclisi’nde bir “iftihar vesilesi” olarak anlatırken, aslında dinin özünden uzak, yalnızca dünyevî çıkar ve siyasî menfaat eksenli bir bakış açısını dile getirmiştir.
Bu, günümüzde dinin değil; din görüntüsünün bir siyasî araç hâline geldiğini göstermektedir.
Kur’an bu zihniyeti şöyle beyan eder:
“Onlardan öylesi vardır ki dünya hayatını ahirete tercih eder.”
(İbrahim Sûresi, 3. âyet, TDV Meali)
İnsan, Rabbine karşı kulluğunu değil; dünya menfaatini esas alınca, inanç bir davet değil, bir çıkar dengesi hâline gelir. İşte modern insanın kaybettiği en büyük değer budur.

3. İnsanın Dönüşümü: Ruhî Yoksullaşma

İnsan, yalnızca beden değildir. Ruhuyla insan, kalbiyle kâmildir. Fakat bugünün insanı, “madde”yi büyütürken “mana”yı küçültmüştür.
Ruhî yoksullaşmanın en belirgin göstergesi; ahireti unutmak ve “hesap günü” endişesini kaybetmektir. Çünkü ahiret inancı, insana hem sorumluluk hem denge kazandırır. Onu zulümden, israftan, haksızlıktan, nefsin esaretinden korur.
Ne var ki, bugünün insanı nefsine kul olmuş; Rabbine yabancılaşmıştır.
“Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onlara kendilerini unutturdu.”
(Haşr Sûresi, 19. âyet, TDV Meali)
Bu ayet, çağımızın ruhî manzarasını çarpıcı biçimde özetler. İnsan, artık ne için yaratıldığını, kimin kulu olduğunu ve nereye gittiğini bilmez hâle gelmiştir.

4. Bilimin ve Siyasetin Saptırdığı Zemin

Bilim, hikmetsiz kaldığında; siyaset, ahlaktan ayrıldığında; ekonomi, adaletten uzaklaştığında; ortaya zulüm düzeni çıkar.
Bugün bilim, Allah’ın kudretini değil; insanın benliğini büyütmektedir.
Siyaset, adaletin değil; menfaatin hizmetine girmiştir.
Toplumlar, servet yarışına kapılmış; ahiret fikri zayıfladıkça, vicdan da körelmiştir.
“Biliniz ki, dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, süs, aranızda övünme ve mal ile evlatta çoğalma yarışından ibarettir.”
(Hadîd Sûresi, 20. âyet, TDV Meali)
Kur’an bu hakikati bildirirken, insanın bu yarışta kaybedeceği en büyük nimetin ebedî hayat olduğunu hatırlatır.

5. Tarihî Misaller ve İbret

Firavun, Nemrud, Karun gibi tarihî tipler, yalnızca birer şahıs değil; dünyevîleşmiş zihniyetin sembolleridir.
Bugün onların isimleri tarihe lanetle geçmiştir. Çünkü her biri, kudreti, serveti ve makamı ebedî sandı.
Modern çağın “dijital firavunları” da aynıdır. Onlar da kendilerini “ilah” gibi gören, hükmeden ve hesap vermez zanneden kimselerdir.
Oysa “Her nefis ölümü tadacaktır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, 185. âyet, TDV Meali)
Bu ilahî hakikat, bütün güç sahiplerinin kulağına küpe olmalıdır.

6. Netice: Dünya Bir Gölgeler Âlemidir

Oysa Dünya bir misafirhanedir. İnsan, ebed için yaratılmıştır. Dünya, ebedî saadetin mezraasıdır.
Yani dünya, kalınacak yer değil; geçilecek bir menzildir.
Dünya sevgisi kalbe hâkim olursa, ahiret nazardan düşer; insan gafletin karanlığına bürünür.
Ancak imanla ve tefekkürle bakan kişi, dünyayı bir imtihan meydanı, bir emanet diyarı olarak görür.
“Kim ahiret kazancını isterse onun kazancını artırırız; kim de dünya kazancını isterse ona ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi olmaz.”
(Şûrâ Sûresi, 20. âyet, TDV Meali)

7. Hikmetli Sonuç ve Ders

Bugünün insanı, servetle, makamla, şöhretle övünür; fakat kalbinde huzur yoktur. Çünkü kalbin gıdası iman, ruhun saadeti ahiret ümididir.
Dünyevîleşen insanlık, ahireti unuttukça vicdanını da kaybetmiştir.
Gerçek saadet, ebedî olanı kazanmaktadır. Dünya ise, bir rüya kadar kısa bir yolculuktur.

ÖZET

Dünya merkezli bir hayat anlayışı, insanı gaflete, umursamazlığa ve manevî körlüğe sürüklemiştir.
Günümüz insanı, tıpkı Trump örneğinde olduğu gibi, dini bir çıkar aracına dönüştürmüş; ahiret inancını gündeminden çıkarmıştır.
Kur’an’ın beyanıyla dünya hayatı bir “oyun ve süsten” ibarettir.
Gerçek saadet, dünyayı değil; ahireti esas almaktadır.
Zira dünya fanî, ahiret ise bâkîdir.
İnsanın asıl yurdu orasıdır.
“Dünya bir gölge, ahiret ise hakikattir.”

 

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
15/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 16th, 2025