POLİSİN GÜVENLİĞİ SAĞLANMADAN TOPLUMUN GÜVENLİĞİ SAĞLANABİLİR Mİ?

POLİSİN GÜVENLİĞİ SAĞLANMADAN TOPLUMUN GÜVENLİĞİ SAĞLANABİLİR Mİ?

Toplumun huzuru, güveni ve düzeni büyük oranda emniyet güçlerinin omuzlarında taşınır.
Bir devletin bekası, bir milletin selameti, bir şehrin huzuru; çoğu zaman sessiz, yorgun ama dimdik duran bir polisin nöbetinde saklıdır.
Fakat şu soru, artık vicdanları kanatacak kadar derin bir yara hâline gelmiştir:
“İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, polisini gerçekten koruyor mu?”
Ne acıdır ki, her gün suçlulara karşı canını siper eden bir polis, kendi can güvenliğini düşünür hâle gelmiştir.
Korkularla, belirsizliklerle, “ya suçlu sayılırsam?” endişesiyle görev yapan bir emniyet mensubu, hangi motivasyonla görevini yapabilir?
Bir tarafta elinde silahıyla teröriste, katile, caniye karşı duran; diğer tarafta ise açığa alınma, soruşturma, hatta medya linci korkusuyla tetiğe dokunamayan bir polis profili…
Bu çelişki, sadece bireysel değil, kurumsal bir zafiyetin göstergesidir.

Bir Müdürün Şehadeti ve Sorgulanan Güven

Yakın zamanda İzmir Balçova’da yaşanan olay, yürekleri bir kez daha yaktı.
Henüz 16 yaşında bir saldırgan, eline pompalı tüfek alıp bir polis merkezine ateş açtı.
1. Sınıf Emniyet Müdürü, Polis Başmüfettişi Muhsin Aydemir ile Polis Memuru Hasan Akın şehit oldu.
Olay anına dair görüntülerde, bir anlık tereddüt, bir saniyelik gecikme, bir ömürlük acıya dönüştü.
Belki de ikinci polis, silahını çekmeden önce iki kere düşündü:
“Ya yanlış anlarsalar?” “Ya görevden alınır, açığa alınırsam?” “Ya haksız yere yargılanırsam?”
Katil düşünmedi…
Ama o düşündü.
İşte o an, bir devletin kendi güvenlik gücünü nasıl koruyamadığının en acı fotoğrafı çekildi.

Korkunun Gölgesinde Görev Yapmak

Polis, her gün sokakta, suçun kalbinde, karanlığın ortasında görev yapıyor.
Elinde dosyalar değil, hayatlar taşıyor.
Her kapıyı çaldığında neyle karşılaşacağını bilmiyor.
Bir öğretmen, bir densiz öğrenci yüzünden aylarca stres yaşarken, bir polis her gün onlarca suçlu, tehdit, baskı ve belirsizlikle mücadele ediyor.
Fakat bu mücadelede yalnız…
Hukuken, psikolojik olarak, sosyal destek bakımından yalnız.
Tüm toplumun güvenliği için nöbet tutan bir emniyet mensubu, kendi iç güvenliğini yitirmiş durumda.

İntiharlar: Sessiz Çığlıkların Toplu Yankısı

Resmî rakamlar dehşet verici:
Sadece 2024 yılında 67 polis intihar etti.
2025’in ilk aylarında ise bu sayı 51’e ulaştı.
Bu, her 4 günde bir polisin intiharı demek.
Yani her 4 günde bir ocak sönüyor, bir aile dağılıyor, bir evde sessizlik çöküyor.
İçişleri Bakanlığı açıklaması genelde hep aynı:
“Elim olayla ilgili iki müfettiş görevlendirilmiştir.”
Ama problem müfettiş sayısı değil, ihmalin sistemleşmesi.
Her intiharın ardında bir yorgunluk, bir yalnızlık, bir adaletsizlik, bir korunamama duygusu var.

Toplumun Güvencesi, Polisinin Güvencesidir

Bir toplum, güvenliği sağlayan polisini koruyamıyorsa;
O toplumun güvenliği de kalıcı olamaz.
Çünkü “güven” duygusu, yalnızca vatandaşa değil, o güveni sağlayan memura da verilmelidir.
Polis, görevi başında hata yaptığında;
önce medya, sonra sosyal linç, ardından da idari baskı geliyor.
Oysa bir güvenlik personelinin doğru karar verebilmesi için, arkasında devletin adil, net ve cesur durması gerekir.
Aksi takdirde polis, “kendi görevini yaparken bile suçlu sayılan” bir konuma düşer.

Çözüm: Kalkanı Yorgun Olana Kalkan Olmak

Polis için gerçek koruma; yalnızca çelik yelekle, silahla, nöbetle olmaz.
• Psikolojik destek sistemleri kurmak,
• Hukuki güvence mekanizmalarını güçlendirmek,
• Medyatik linçlere karşı kurumsal koruma sağlamak,
• Mesai düzenini insanî hâle getirmek,
• Ve en önemlisi, “polis hata yapamaz” değil, “polis de insandır” gerçeğini kabullenmek gerekir.
Çünkü unutmamak gerekir:
Yorgun bir polis, güvensiz bir toplum doğurur.
Kendini güvende hissetmeyen bir emniyet mensubu, kimseye güven veremez.

Son Söz

Her 4 günde bir canını yitiren bir meslek grubunun, artık istatistik değil, insan olarak görülmesi gerekir.
O şehit olan, o intihar eden, o nöbette yorgun düşen her bir polis;
toplumun huzuru için kendi huzurunu feda eden birer sessiz kahramandır.
Onları korumak, yalnızca devletin değil, milletin de vicdan borcudur.
Çünkü polis, milletin evladı;
devletin eli;
adaletin ilk kapısıdır.
Ve unutmayalım:
Polisini korumayan bir devlet, güvenini de koruyamaz.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
12/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 12th, 2025