İçimizdeki Paslı Balta: Gizli İhanetin Gölgesinde Bir Millet

İçimizdeki Paslı Balta: Gizli İhanetin Gölgesinde Bir Millet

 

Bir zamanlar at sırtında dünyayı titreten, medeniyetler kurup adaletle yöneten bu topraklarda, bugün fısıltılarla yürüyen bir gölge var: İçimizdeki Truva Atları.

Onların varlığı, ne kılıcın keskinliği ne de toprağın bereketiyle açıklanabilir. Bu, tarihin derinliklerinden sızan, adeta bir lanet gibi nesilden nesile aktarılan bir ihanet hikayesidir. Onlar, en yakınımızda duran, yüzümüze gülümserken sırtımıza zehirli bir hançer saplamaya hazır olanlardır.

Bunlar, tıpkı sapı bizden paslı bir balta gibidir. Keskin kısmı bizden değil ama sapı bizim ormanımızdan. Sapa baktıkça aldanırız, çünkü o bize ait bir ağacın parçasıdır. O balta, en kıymetli hazinelerimizi, kutsallarımızı ve değerlerimizi bir bir baltalamaya and içmiştir. Bir zamanlar bu topraklar için dövülen kılıçlar, şimdi onların elinde bir ihanet simgesine dönüşmüştür.

Bu kripto hainler, görünüşte bizden, dilde bizden, sohbette bizden. Onları ayırmak zordur. Belki de bu yüzden bu kadar tehlikelidirler. Aynen bir zehirli mantar gibi, toprağın üstünde kendilerini bir şifa kaynağı gibi gösterirler. Ama bilmezler ki, içlerinde taşıdıkları zehir, en önce kendilerini çürütür.

Bu yapı, bir gün gelir, bu toprakların en kutsal değerlerine, başörtüsüne ve dinine düşmanlık eder. Dün, bu milletin anneleri, bacıları ve kızları için bir onur simgesi olan başörtüsünü yasaklayan da onlardı, bugün İslamofobinin değirmenine su taşıyan da. Onlar için bu toprakların dini ve kültürel değerleri, sadece birer prangadır. Onlar, kendilerini bu topraklara ait hissetmezler, çünkü ruhlarını çoktan başka kapılara satmışlardır.

Bu ihanet, sadece bu topraklarla sınırlı kalmaz. Tıpkı bir kanser hücresi gibi, yayılır.

Kıbrıs’a gider, orada da kardeşliğin ve birliğin altını oyar.

İsrail’e gider, masum kanına ortak olur. Batı’ya gider, orayı da İslam’ın aleyhine yönlendirir.

Onlar için kutsal olan tek şey, kendi çıkarları ve ihanet ideolojileridir.

Bu insanlar, bir milletin kaderini sinsi bir oyunla belirlemeye çalışan, gizli dinsiz komitelerdir. Yüzlerinde maskeler, dillerinde yalanlar ve kalplerinde kin vardır. Onların varlığı, bu milletin en büyük sınavıdır. Bu sınav, sadece düşmanla savaşmakla değil, aynı zamanda dost görünen düşmanları da tanımakla ilgilidir.

Peki, bu ihanet nasıl son bulur?

Tarihin sayfaları, bu tür yapıların sonunun hep aynı olduğunu gösterir. Gizli olan her şey, er ya da geç açığa çıkar. Yalanlar, bir süre sonra kendi ağırlıkları altında ezilir. Bu millet, tarih boyunca nice ihanetler görmüş, nice kumpaslardan galip çıkmıştır. Çünkü bu toprakların asıl gücü, kılıçların keskinliğinde değil, vicdanların ve imanın sağlamlığındadır.

Unutulmamalıdır ki, içimizdeki Truva Atları ancak biz onlara inanmayı bıraktığımızda güçlerini yitirirler. Onların en büyük silahı, halkı korku ve şüpheyle bölmektir. Onlara karşı en büyük direniş, birlik olmaktır. Gözümüzü açıp, kimin dost kimin düşman olduğunu iyi ayırt etmeliyiz.

Bu makale, sadece bir serzeniş değil, aynı zamanda bir uyarıdır. İhanetin paslı baltası, her an her yerden çıkabilir. Bu yüzden, uyanık olmalı ve bu kutsal toprakların ruhunu taşıyan her bir ferdin, birer bekçi gibi durması gerektiğini hatırlamalıyız. Aksi halde, bu paslı balta, biz farkına varmadan en kıymetli ağaçlarımızı kesmeye devam edecektir.

 

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

09/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 10th, 2025