Hayatın Gidişatı: Dünyadaki Cennet ve Cehennem

Hayatın Gidişatı: Dünyadaki Cennet ve Cehennem

Her insan kendi gidişatında, istikametinde, yol ve yordamında ömrünün sonuna kadar sürdürdüğü ve sonunda da memnun olup sonlandırdığı hayat kendi hayatıdır.
İşte benim hayatım budur, der.
İşte gerek dünyada ve gerekse de kendisinin olan ve olacak olan cennet ve cehennemi belirlenmiş ve şimdiden de yaşanmış ve gerçekleşmiş olmaktadır.

Hayatını menfilikler içinde geçiren bir insana müsbet bir hayat cehennem gibi gelebilir.
Tıpkı cennet gibi olana cehennem gibi geldiği gibi.

*****

İnsan, dünyaya gönderildiğinde eline verilen en büyük sermaye ömrüdür. Bu ömür; yol, yordam ve istikamet üzere harcanır. Herkes kendi iradesiyle bir yol tutar, o yolun meyvelerini tadar, o yolun yükünü çeker. Neticede her bir nefes, insanın kendisine ait bir hayat hikâyesi olur. Herkes kendi yolculuğunu tamamladığında, “İşte benim hayatım budur.” der.
Lakin bu hayat yalnızca bir yaşanmışlık değil, aynı zamanda ebediyetin mukaddimesidir. Çünkü insan, bu dünyada kendi cennetini de, cehennemini de inşa etmektedir. Kalbi nurlu olan için dünya bir cennet bahçesi gibidir; fakat kalbini zulmetle dolduran için en güzel hâller bile cehennem azabı gibi görünür.

Cennet Dünyada Başlar

Kur’ân, “Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz..” (Nahl, 97.) buyurur.
Demek ki mü’minin kalbinde huzur, vicdanında ferahlık, aklında sükûnet vardır. O, hayatını Allah rızasına bağladığında en zor şartlarda bile cennetin kokusunu duyar.
Bediüzzaman Said Nursî’nin dediği gibi:
“İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi, iman ve duadır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.”
İmanla bakıldığında dünya, bir misafirhane; olaylar bir imtihan; musibetler ise terakki vesilesidir. Bu idrak, cennetin tohumlarıdır.

Cehennem Dünyada Başlar

Öte yandan menfîliklerle hayatını örmüş bir kimse için huzur uzak bir rüyadır. Kalbi kinle, hasetle, nefretle dolu olan, sabahı karanlık, gecesi dertli geçirir. Gözünde nimet zehir, dost düşman olur. Böylece, dünya içindeyken bile cehennem azabını tatmaya başlar.
Kur’ân buyurur:
“Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.” (Tâhâ, 124)
İşte bu ayet, kalbini Hak’tan koparan insanın kendi eliyle kurduğu cehennemi tasvir eder.

Hakikatin İnceliği

Hayatını imanla yaşayan bir insan, ölüm anında bile tebessüm eder. Çünkü o bilir ki, kabir kapısı bir yok oluş değil, ebedî saadetin anahtarıdır.
Ama küfürde ısrar eden kimse için ölüm, azapların başlangıcıdır. Çünkü onun dünyadaki sahte cennetleri dağılır, ardında kalan yalnızca pişmanlık olur.

Sonuç

İnsan, kendi istikametinin yolcusudur. O istikamet, dünyadaki hâllerini de, âhiretteki akıbetini de belirler. Kimi kendi eliyle cennetinin kapısını aralar, kimi ise kendi elleriyle cehennemin tuğlalarını dizer.
Şu halde her birimiz, kendi kendimize şu soruyu sormalıyız:
“Benim yolum, bana dünyada cennet mi yaşatıyor, yoksa cehennem mi?”
Ve bilmeliyiz ki, hakikî cennet Allah’a kullukta, hakikî cehennem ise Allah’tan uzaklıkta gizlidir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

 

Loading

No ResponsesEkim 1st, 2025