RİBA VE FAİZ ÜZERİNE BİR TAHLİL VE TENKİT – 2 –
RİBA VE FAİZ ÜZERİNE BİR TAHLİL VE TENKİT – 2 –
I. Ribâ Kelimesinin Kök Manası ve Geldiği Anlamlar
Ribâ kelimesinin Arapça kökü R.B.V.’dir.
| Kavram | Açıklama |
|—|—|
| Kök Manası | Fazlalık, artış, çoğalma, kabarma, yükselme, bir şeyin hacminin artması.
Bu kök, bir şeyin aslından fazlalaşmasını ifade eder. Kur’an’da bir ayette (Hac, 22/5) yerin yeşerip kabarmasını anlatmak için de kullanılmıştır. |
| İslam Hukukunda (Fıkıh) Anlamları |
Ribâ, İslam Hukuku terminolojisinde, iki ana kategori altında incelenen, şer’an haram kılınmış fazlalık ve artıştır: |
| 1. Ribâ’n-Nesîe (Vâde Faizi) | Câhiliye Faizi olarak da bilinir.
Borç verilen malın/paranın, vâde karşılığında ve borç sözleşmesi sırasında şart koşulan fazlalıkla geri ödenmesidir. Kuran’da mutlak olarak yasaklanan ribâ türü budur.
Günümüzdeki banka faizi de fıkhen genellikle bu kategoriye girer. |
| 2. Ribâ’l-Fadl (Fazlalık Faizi) |
Aynı cinsten olan iki malın birbiriyle peşin ve eşit olmayan miktarlarda mübadelesi (değiş-tokuşu) sonucu ortaya çıkan fazlalıktır.
Örneğin, 1 kg buğdaya karşılık 1.5 kg buğday peşin olarak satmak.
Bu tür ribâ, Sünnet ile yasaklanmıştır (altın, gümüş, buğday, arpa, hurma ve tuz gibi altı “ribevî” mal için geçerlidir). |
II. Hayrettin Karaman’ın Makalesinin Ehli Sünnet Görüşüne Göre Değerlendirilmesi
Hayrettin Karaman’ın makalesi, faizin (ribâ’nın) mutlak haram olduğu yönündeki Cumhûr-u Fukahâ’nın (İslam hukukçularının büyük çoğunluğunun) görüşünü savunmakta ve faizin kapsamını daraltan, modern faizi caiz gören görüşleri eleştirmektedir.
Ehli Sünnet içerisinde dört büyük fıkıh mezhebinin (Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli) de dahil olduğu ana akım görüş, ödünç para verme (karz) karşılığında önceden şart koşulan her türlü fazlalığın (nesîe ribâsının) haram olduğu yönündedir.
Karaman’ın makalesi bu ana akım, yani Ehli Sünnet’in genel kabul görmüş fıkıh görüşü ile tamamen uyumlu bir çizgidedir. Eleştirdiği görüşler ise genellikle günümüzde ortaya çıkan ve ana akım fıkıh geleneği içinde şâzz (aykırı) sayılan veya bid’at kabul edilen görüşlerdir.
Makalenin İsabetli Görüşleri (Ehli Sünnet’in Cumhûr Görüşüyle Uyumlu Olanlar)
| Madde | Açıklama |
|—|—|
| 1. Kitap ve Sünnet Bütünlüğü | İslamî hükümlerin kaynağı olarak Kitâb (Kur’an) ve Sünnet’i bir bütün olarak kabul etmesi. Sünnet’in Kitâb’ın açıklayıcısı olduğunu belirtmesi, Usûl-ü Fıkıh (İslam Hukuku Metodolojisi) prensibine tam olarak uygundur. |
| 2. Ribâ’nın Kapsamı | Kur’an’daki yasaklamanın sadece “katlı ribâ” (tefecilik) ile sınırlı olmadığı, harf-i tarîf’in (el-ribâ) bütün ribâ çeşitlerini (istiğrak) kapsayabileceği görüşü.
Bu, cumhûr-u fukahânın Kur’an ve Sünnet nasslarını birlikte ele alarak ulaştığı temel hükümdür. |
| 3. İcma’ya Vurgu | Dört mezhep imamının da dahil olduğu büyük müctehidlerden hiç kimsenin, borç sözleşmesinde belirlenen tehir faizinin (nesîe ribâsı) helal olduğunu söylemediğini vurgulaması.
Bu, icmâ’ (görüş birliği) kuvvetinde bir delil teşkil eder. |
| 4. Zarar/Fayda Kriteri | Haram kılınan bir fiilin (faiz), “bazı faydaları var” veya “küçük tasarrufu korur” gibi ferdî menfaat gerekçeleriyle helal kılınamayacağı. Bu, İslam hukukunun seddü’z-zerâi (kötülüğe giden yolları tıkama) ilkesi ve hükümlerin genel kaidelere bağlılığı prensibine uygundur (İçki örneği isabetlidir). |[1]
| 5. Faiz ve Ortaklık Ayırımı | Faizli kredinin, kar-zarar ortaklığı (Müşâreke/Mudârebe) hükümlerine göre kar payı sayılamayacağı. İslam’da şirketin temel şartı hem kâra hem de zarara iştiraktir. Önceden belirlenmiş fazlalık (faiz) ise sadece sermaye sahibine karı garanti eder ve zararı paylaşmaz; bu, fıkhen kesin olarak faizdir. |
Makalenin Tartışmaya Açık Hususları
| Madde | Açıklama |
|—|—|
| 1. Girişteki Hoca Eleştirisi (Hissilik) | Yazarın, faiz konusunda kafa karıştıranları “Cahil, liyakatsız, menfaatinin kulu olmuş” gibi sert ifadelerle sınıflandırması, hakaret veya hissi tepki olarak algılanabilir.
Fıkıh usulü açısından bir hükmün ispatı için kişilerin vasıflarını bu şekilde ön plana çıkarmak yerine, doğrudan deliller ve argümanlar üzerinden eleştiriye odaklanmak daha akademik ve usulüne uygun olurdu.
Bu bölüm, makalenin akademik/fıkhi kısmından ziyade girişindeki sosyolojik/moral tepkisini yansıtır. |
| 2. Geçiş Dönemi ve Zaruret Bahsi |
“Geçiş döneminin de kendine mahsus zaruret hükümleri vardır” ifadesi, genel hükmün haram olduğu ilkesini korumakla birlikte, uygulamada modern faizli sisteme karşı bir geçici taviz kapısı aralayabilir. İslam hukukunda zaruret hükümleri çok dar ve kişiye özeldir. Sistemsel zarureti meşrulaştırmamak adına bu bahsin daha titiz ve sınırları çizilmiş bir şekilde ele alınması gerekirdi. (Ancak yazar, Müslümanların vazifesinin sistemi değiştirmek olduğunu belirterek bu kapıyı hemen kapatmaya çalışmıştır.) |
III. Hayrettin Karaman’ın Daha Önceki Faiz Görüşleri ve Tenkit Edilen Hususlar
Hayrettin Karaman, Türkiye’deki İslami finans ve faiz tartışmalarında uzun yıllardır önde gelen bir figürdür. Faizle ilgili genel çizgisi hep faizin mutlak haram olduğu yönünde olmuştur. Ancak, özellikle 1990’lı yıllarda ve sonrasında Türkiye ekonomisinin faizli sistem üzerine kurulu olması sebebiyle, zaruret ve ihtiyaç kavramları üzerinden bazı konulara açıklık getirmek durumunda kalmıştır.
Özet Görüşleri
* Faizin Haramlığı: Klasik fıkıh görüşüne sıkı sıkıya bağlı kalarak, faizin (hem nesîe hem fadl) Kitap ve Sünnet ile kesin ve mutlak olarak haram kılındığını savunur.
* Zaruret ve İhtiyaç: Faizin haram olmasına rağmen, modern ekonomik sistemin dayatması karşısında bireysel ve kurumsal bazı zorunluluk durumlarını (zaruret) ele almıştır.
* Zorunlu Bankacılık İşlemleri: Özellikle maaş, emeklilik, fatura ödemeleri gibi kaçınılması mümkün olmayan zorunlu bankacılık işlemlerini, bu işlemlerden faiz geliri elde edilmediği sürece zaruret kapsamında caiz görmüştür.
* Konut Kredisi (Tartışmalı): Türkiye’deki yüksek enflasyon ve faizsiz konut ediniminin zorluğu gibi sosyo-ekonomik şartlar nedeniyle, ilk kez ev alacak ve başka imkânı olmayan alt/orta gelir grubundaki kişiler için konut kredisini zaruret/ihtiyaç-ı âmme kapsamında, “büyük günahlardan sayılan ribâ” kapsamının dışında tutmaya meyilli olan, ihtiyatlı ve tartışmalı yorumları olmuştur.
Tenkit Edilen Hususlar
Karaman’ın faizle ilgili görüşleri (özellikle konut kredisi bağlamında), genel olarak “Mutlak haram” çizgisini korusa da, uygulamadaki kolaylaştırıcı yaklaşımları nedeniyle tenkit edilmiştir:
* Zaruret Sınırının Genişletilmesi: Tenkitlerin ana odağı, İslam hukukunda zaruretin “can, mal ve namusu koruma” gibi hayati tehlikelerle sınırlı olmasına rağmen, Karaman’ın “konut edinme” gibi ihtiyaç-ı âmmeyi (genel ihtiyacı) zaruret kavramına yaklaştırarak faize bir “kapı araladığı” yönündedir.
* Görüş Ayrılığı ve Fetvada İhtiyat: Mutlak haram bir konuda, toplumun geneline hitap eden bir fetvada zaruret sınırlarının bu kadar genişletilmesinin, faizli işlemlerin normalleşmesine ve haram hassasiyetinin kaybolmasına yol açabileceği eleştirisi yapılmıştır. Fıkıhta “zaruret” çok ihtiyatlı kullanılmalı, “harama ruhsat” kapısı olmamalıdır.
* Sistemle Mücadeleyi Geciktirme: Karaman’ın kendi makalesinde de belirttiği gibi, zaruret sistemden kaynaklanıyorsa çözüm sistemi değiştirmektir. Bazı tenkitler, bu tür fetvaların faizsiz bir ekonomik sistemi kurma mücadelesini zayıflattığını öne sürmüştür.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
[1] Bak: https://tesbitler.com/2024/07/26/islam-hukukunda-cezanin-uygulamama-halleri-ve-sedd-i-zerai-nedir/