Yolculuk, Akıl ve Gözyaşı: Kâinatın Düzeni ve İnsanın Sorumluluğu

Yolculuk, Akıl ve Gözyaşı: Kâinatın Düzeni ve İnsanın Sorumluluğu

​Bu makale, dört farklı kaynaktan ilham alarak, insanın dünyadaki konumunu, iç dünyasındaki mücadeleyi, ebedî yolculuğunun gerekliliklerini ve kâinatın mükemmel işleyişindeki ilahi sanatı incelemektedir. Parçalar, Fecr Suresi’ndeki pişmanlık feryadından, Risale-i Nur’un akıl-hissiyat mücadelesine ve su döngüsünün mucizesine kadar, okuyucuyu tefekküre ve faaliyete davet eden temel hakikatleri sunar.

​I. Gözyaşları İçindeki Çığlık: Kaçırılan Fırsatın Pişmanlığı

​İlk metinde, insanın ahiretteki en büyük pişmanlığını dile getiren, sarsıcı bir Kur’an ayeti yer almaktadır:

​Kıyamet Günü en çok duyulacak feryat: { يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي } “Keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapıp gönderseydim” (Fecr Suresi 24)

​İzah ve Açıklama:
​Bu ayet, insanın dünya hayatının asıl amacı ve zamanın değeri üzerine en büyük dersi verir. Burada bahsedilen “bu hayatım” (lî-hayâtî), geçici dünya hayatı değil, ebedî ahiret hayatıdır. Dünyada geçirdiğimiz süre, ahiretteki gerçek ve kalıcı hayat için bir tarladan, bir sermaye meydanından ibarettir.
• ​En Çok Duyulacak Feryat: Ayet, pişmanlığın ne kadar yaygın ve şiddetli olacağını vurgular. Bu, mal kaybının veya dünyevi bir başarısızlığın değil, ebediyeti kaybetmenin feryadıdır. “Keşke”, yapılması gereken ebedî yatırımı erteleyen, ihmal eden veya hiç yapmayanların sözüdür.
• ​Önceden Yapıp Göndermek: “Kaddemtü” (önceden gönderseydim) kelimesi, dünya hayatının bir gönderme/yatırım süreci olduğunu ifade eder. İnsan, dünyada yaptığı her hayırlı ameli, ibadeti, iyiliği ve ilmi, hesaba para yatırır gibi ahiret hesabına göndermektedir. Ayetin ortaya koyduğu pişmanlık, insanın en değerli sermayesi olan zamanı zayi etmesinden kaynaklanır.
​Hikmetli ve İbretli Boyut: Bu feryat, henüz dünyada olanlar için büyük bir ibret vesilesidir. Bu, bir uyarıcı çığlıktır; zaman geçmeden, elimizdeki fırsat sermayesini doğru değerlendirmeye, asıl hayatımız (ahiret) için salih amelleri biriktirmeye davettir.

​II. Hissiyatın Esareti ve Akıl-Heva Çatışması

​İkinci metinde, insanın iç dünyasındaki akıl ile nefs/hissiyat arasındaki çekişme tahlil edilmektedir:
​”İnsanda hissiyat galip olsa aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı, ileride gayet büyük bir mükâfata tercih eder. Ve az bir hazır sıkıntıdan, ileride büyük bir azab-ı müecceleden ziyade çekinir. “(Lem’alar, Risale-i Nur)

​İzah ve Açıklama:
​Bu metin, insan psikolojisinin temel bir zafiyetini ve bunun sonuçlarını analiz eder. İnsanın iradesi, sıklıkla akıl (muhakeme) ile hissiyat (duygular, heves, vehim) arasında bir savaşa sahne olur.
• ​Hissiyatın Galibiyeti ve Körlüğü: Eğer insanın hissiyatı (duygusal ve nefsani yönü) aklın önüne geçerse, akılcı muhakeme (tartma ve değerlendirme) devre dışı kalır. Bu durumda insan, hevesi ve vehmi (kuruntuları) ile karar verir.
• ​Anlık Lezzetin Tercihi: Hissiyatın en tehlikeli etkisi, “vakitli bir lezzet-i hazırayı” (küçük, hemen elde edilen zevki), “gayet büyük bir mükâfata” (ebedî ve büyük bir ödüle) tercih etmesidir. Tıpkı bir çocuğun, gelecekteki büyük bir miras için çalışmak yerine, elindeki küçük bir oyuncağı seçmesi gibi. Bu, insanın hazzı erteleme (delayed gratification) yeteneğini kaybetmesi demektir.
• ​Anlık Sıkıntıdan Kaçınma: Aynı mantık tersine işler: İnsan, “az bir hazır sıkıntıdan” (küçük ve anlık bir zorluktan), “büyük bir azab-ı müecceleden (ilerideki büyük cezadan)” daha fazla çekinir. Örneğin, sabah namazının azıcık uykusuzluğundan korkar, ancak namaz kılmamanın ilerideki büyük azabını önemsemez.
​Hikmetli ve Düşündürücü Boyut: Bu metin, irade eğitiminin önemini gösterir. İnsanın kurtuluşu, geçici heveslere hükmetmekten ve aklın uzun vadeli, ebedî menfaatleri işaret eden muhakemesine teslim olmaktan geçer.

​III. Ebediyet Yolculuğunun Nuru ve Erzâkı

​Üçüncü metin, insanın dünya hayatındaki konumunu bir yolculuk metaforuyla anlatır ve bu yolculuğun azığını tarif eder:
​”Bizler uzun bir seferdeyiz. Buradan kabre, kabirden haşre, haşirden ebed memleketine gitmek üzereyiz. O yollarda zulümatı dağıtacak bir nur ve bir erzak lâzımdır. “(Mesnevi-i Nuriye)

​İzah ve Açıklama:
​Bu edebi parça, insanın dünya üzerindeki varlığını geçici bir ikamet olarak değil, nihai bir ebedî memlekete yapılan uzun ve meşakkatli bir sefer (yolculuk) olarak tanımlar.
• ​Dört Durağın Seyahati: Yolculuk, ardışık dört ana durağa sahiptir:
• ​Buradan (Dünyadan): Başlangıç noktası.
• ​Kabre: Geçici konaklama ve bekleme yeri.
• ​Haşre: Toplanma ve hesaba çekilme meydanı.
• ​Ebed Memleketine (Ahiret): Nihai varış ve kalıcı ikametgâh.
• ​Yolculuğun İhtiyaçları: Nur ve Erzak: Bu yolculuk, sadece fiziksel bir geçiş değildir; ruhsal zorluklar ve karanlıklarla (zulümat) doludur. Bu zulümatı dağıtacak iki temel şeye ihtiyaç vardır:
• ​Nur (Işık): İman ve marifetullah (Allah’ı tanıma) ile elde edilen ilahi aydınlıktır. Bu nur, yolcunun korkularını giderir ve önünü aydınlatır.
• ​Erzak (Azık): Salih ameller, ibadetler ve hayırlı işlerdir. Bunlar, yolcunun gücünü korur, açlığını giderir ve hedefine ulaşmasını sağlar.
​Hikmetli ve Düşündürücü Boyut: Metin, hayatı amaca yönelik bir süreç olarak görmemizi sağlar. Hiçbir yolcu, azıksız ve ışıksız yola çıkmaz. Dünya hayatındaki her an, ahiretteki yolda bize lazım olacak o nur ve erzakı biriktirme fırsatıdır.

​IV. Kerîm Bir Müdebbir’in Fabrikası: Su Döngüsü

​Dördüncü metin, yeryüzü ve bulutlar arasındaki su döngüsünün mükemmel işleyişini ele alarak, kâinattaki hikmeti gözler önüne serer:
​”Bulut ile Arz arasında cereyan eden su alış-verişine bakınız ki, Arz suyu buhar şeklinde Buluta veriyor, Bulut da kendi fabrikalarında lâzım gelen ameliyatı yaptıktan sonra Buz, Kar, Yağmur şeklinde iade ediliyor. …Onlar Kerîm bir Müdebbir’in hademesi ve amelesi olup onun emri ile izni ile iş görürler.”

​İzah ve Açıklama:
​Bu parça, Zahiren tabii bir olay olan hidrolojik döngüyü (su döngüsü), basit bir fiziksel süreç olmaktan çıkarıp, Kerîm bir Müdebbir’in (Cömert ve her şeyi planlayan/yöneten) sanatını gösteren bir fabrika olarak tarif eder.
• ​Arz ve Bulut Arasındaki Alışveriş: Arz (Dünya) suyu buharlaştırarak Buluta verir. Bu bir alışveriş olarak nitelenir; yani rastgele değil, karşılıklı ve amaçlı bir döngüdür. Bulutlar, gökyüzünde adeta birer kimya fabrikası gibi işleyerek, bu buharı canlıların ihtiyacına göre Buz, Kar veya Yağmur gibi farklı ve hayatî formlara dönüştürür.
• ​Emir ve İzin ile İş Gören Hademeler: Bu mükemmel sistem, cansız varlıkların (su, buhar, bulut) kendi iradesiyle işlemediğini gösterir. Onlar, Kerîm bir Müdebbir’in (Mükemmel Yönetici ve Yaratıcı’nın) birer hademesi (hizmetçisi) ve amelesi (işçisi) olup, yalnızca O’nun emri ve izni ile hareket ederler. Bu, kâinatta tesadüfe yer olmadığını ve her detayın bir Birlik (Tevhid) emrinde olduğunu ispat eder.
​Hikmetli ve Edebi Boyut: Bu metin, tevhidin en somut delillerinden birini sunar. En temel ihtiyacımız olan suyun bile bu kadar hassas bir planla bize ulaştırılması, yaratılışın insana olan şefkatini ve cömertliğini (Kerîm) gösterir.

​Makalenin Özeti (Hülasa)

​Bu makale, dört farklı hakikati birbirine bağlayarak insanın sorumluluğunu ve kâinatın düzenini merkeze almıştır. Fecr Suresi’ndeki pişmanlık çığlığı, ahiretteki ebedî hayat için dünyada salih amelleri önceden göndermenin hayatiyetini vurgular. Bu ebediyet yolculuğunda başarılı olmak için, insan önce kendi iç dünyasındaki savaşı kazanmalıdır: Hevese ve hissiyata yenilip anlık küçük lezzetleri büyük mükâfatlara tercih etmek yerine, aklın muhakemesine uyarak iradesini güçlendirmelidir. Hayatın, kabre, haşre ve ebed memleketine uzanan uzun bir sefer olduğu bilinciyle, bu yolculukta zulümatı dağıtacak nur (iman) ve gücü sağlayacak erzakı (salih amel) biriktirmek şarttır.
Son olarak, kâinattaki su döngüsünün kusursuz işleyişi, her şeyin Kerîm bir Müdebbir’in emriyle hareket eden birer hademe olduğunu gösterir ki, bu düzenin varlığı bile insanın ebedî hayata yönelik çabalarının boşa gitmeyeceğinin en büyük delilidir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

Loading

No ResponsesEylül 28th, 2025