Kudüs’ün Tapusu ve İnsanlığın Vicdanı

Kudüs’ün Tapusu ve İnsanlığın Vicdanı
Osmanlı arşivlerinde muhafaza edilen 170 bin Kudüs tapusu, yalnızca bir mülkiyet belgesi değildir. Bu kayıtlar, tarihin sahih şahitleri, hukukun canlı vesikaları ve bugün Filistin halkının en güçlü delillerinden biridir. Kudüs’ün Osmanlı defterlerinde kayıtlı olması, yalnızca hukuki bir mesele değil; aynı zamanda bir medeniyet hafızasıdır.
Bugün İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Kudüs bizim şehrimiz” iddiası, bu belgelerin varlığı karşısında aciz bir söylemden ibarettir. Çünkü tarih yalan söylemez. Kudüs’ün taşına, toprağına, mescidine, hanına ve vakıf malına dair kayıtlar, asırlar boyunca Osmanlı’nın adaletli idaresiyle şekillenmiştir. Bu gerçek, yalnızca Müslümanların değil, Kudüs’te yaşayan bütün milletlerin ortak mirasıdır.
Tarihin Sesini Susturamazsınız
Arşiv Dairesi Başkanı Abdullah Ünlü’nün dediği gibi, bu belgeler hukuki ispat vesikalarıdır. 1566’dan itibaren kayda geçen defterler, bugünün tartışmalarına en güçlü cevaptır. Netanyahu’nun söylemleri, bir hak iddiası değil, olsa olsa bir çaresizlik ilanıdır. Çünkü hak, zorbalıkla değil, belgelerle ve tarihî gerçeklerle sabittir.
Gazze’de İnsanlığın İmtihanı
Ne var ki mesele yalnız Kudüs’ün mülkiyeti değildir. Bugün Gazze’de, dünyanın gözü önünde bir soykırım işlenmektedir. 65 bini aşkın canın kaybedildiği bu trajedide, insanlığın onuru bombalar altında kalmaktadır. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un da işaret ettiği gibi, “Bu hukuksuzluğa engel olmak” yalnız Filistinlilerin değil, bütün insanlığın vazifesidir.
Evet, uluslararası hukuk, insan hakları sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler kararları vardır. Fakat bunlar, eğer güçlülerin çıkarı uğruna rafa kaldırılıyorsa, kağıttan birer kuraldan öteye geçemez. Gerçek adalet, ancak insanlığın vicdanında hayat bulabilir.
Batı’nın İki Yüzü
Bugün Fransa ve Portekiz’in Filistin Devleti’ni tanıma hamleleri, tarihi bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak diğer tarafta ABD’nin, BM’deki ateşkes çağrılarını veto etmesi, Batı’nın ikiyüzlü tavrını açıkça ortaya koymaktadır. İsrail’in zulmüne verilen bu sınırsız destek, yalnızca Filistinlilerin değil, bütün insanlığın vicdanında kapanmaz yaralar açmaktadır.
Ben & Jerry’s’in kurucusunun istifası bile, şirketlerin dahi bu sessizlik komplosuna alet edildiğini göstermektedir. Susmak, zulme ortak olmaktır.
Erdoğan’ın Sözü ve Tarihin Hatırlattığı Hakikat
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TEKNOFEST’te söylediği “Kudüs-ü Şerif’e ait tek bir çakıl taşını dahi vermeyiz” ifadesi, sadece bir siyasi söylem değil; tarihî bir sorumluluğun ilanıdır. Çünkü Kudüs, İslam dünyasının kalbi, insanlığın ortak vicdanıdır.
Sonuç: Kudüs ve Gazze, İnsanlığın Aynasıdır
Bugün Kudüs’ün Osmanlı tapuları, tarihten yükselen bir hakikat feryadıdır. Gazze’de dökülen kan ise insanlığın utanç belgesidir. Bir yanda arşivlerde saklanan adalet vesikaları, diğer yanda çocukların, kadınların canına kasteden zulmün vesikaları…
Tarih, her ikisini de kaydediyor. Ve bir gün gelecek; mazlumların gözyaşı zalimlerin zulmünü boğacak. Çünkü Kudüs yalnızca taşlardan ibaret değildir; Kudüs, insanlığın imtihanıdır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 20th, 2025