Zulmün Gölgesinde Kudüs: Tarihin Tekrarı ve Geleceğin Sesi

Zulmün Gölgesinde Kudüs: Tarihin Tekrarı ve Geleceğin Sesi

Tarih, zulmün tekrarını defalarca yazmış bir kroniktir. Yüzyıllar önce, İstanbul’un fethi gibi bir mucizevi zafer, bir milletin azmini simgelerken; bugün Gazze’nin Reşid Caddesi’nde yaya ve araçlarla güneye doğru yürüyen Filistinliler, o aynı azmin yankısını taşıyor. Eylül 2025’te, İsrail ordusunun Gazze Şehrine yönelik yoğun kara ve hava saldırıları, binlerce insanı evlerinden koparıyor. BM raporlarına göre, son 24 saatte 11.000’den fazla Filistinli güneye kaçmak zorunda kalmış; Gazze “yanıyor” denirken, şehirde taş üstünde taş kalmamış.
Bu zorunlu göç, sadece bir coğrafi hareket değil; bir halkın varoluş mücadelesinin kanlı bir sayfası. Peki, bu sahneler bize ne öğretiyor? Tarihin derinliklerinden süzülen ibretler, bugünün kaosunda bir pusula olabilir mi?

#### Kudüs’ün Barış Mirası: Osmanlı’dan Günümüze Bir Ders

Kudüs, semavi dinlerin kesişme noktası olarak, tarih boyunca hem bereket hem lanet kaynağı olmuş.
Tıpkı bugün yahudinin laneti, dün Haçlının laneti gibi.
Hatırlayalım: 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanıyla restore edilen Mescid-i Aksa ve çevresi, Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların huzur içinde ibadet ettiği bir “esenlik yurdu” haline gelmişti. Osmanlı arşivleri, Kudüs’ün dört yüz yıl boyunca “barış şehri” olarak yönetildiğini fısıldar: Hoşgörüyle örülmüş bir doku, ki bu dokuyu koparanlar, bugünün “Hitler özentisi tipler” olarak anılanlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıklamaları, bu tarihi mirası haykırıyor: “Netanyahu bunları bilmez. Kudüs’ü yüzyıllar boyunca barış ve esenlik yurdu haline biz getirdik. Hitler özentisi tiplerin kuyruk acısı geçmeyecek.”
Bu sözler, 27 yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki Kudüs savunmasını hatırlatıyor; o günün öfkesi, bugünün direnişini besliyor.

Tarih, zulmün köklerini de gösterir. 1882’de İstanbul’a getirilen Şiloah (Siloam) Yazıtı, Kudüs’ün Osmanlı toprağı olduğu bir dönemde, “kendi malımızdan çalınmasın” diye müzeye konmuştu. Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun dediği gibi: “O dönemde İsrail diye bir devlet de yoktu.”
Bugün ise, Batı Şeria’daki Harem-i İbrahim Camii’nin çatısına el koyma girişimleri, bu tarihi gasbın devamı. Adım adım ilerleyen “ele geçirme planı”, sadece bir camiyi değil; bin yıllık bir medeniyet hafızasını tehdit ediyor. İbret burada: Güçlü olan değil, haklı olan kalır. İstanbul’un fethi gibi, Kudüs’ün kurtuluşu da “hak ve tahakkuk etmiş” bir kader olarak bekliyor.

#### Yevmi Fırtına: Yemen’den AB’ye, Direnişin Yankıları

2025 Eylül’ünde, Gazze krizi yeni bir boyut kazanıyor. Yemen’deki Husilerin, İsrail’in Hudeyde Limanı saldırısına misilleme füzeleri, Tel Aviv’den Eilat’a alarm zillerini çaldırıyor. Bu, çatışmanın coğrafi sınırlarını aşan bir sinyal: “İsrail’e bundan sonra içinde de, dünyada da rahat yüzü yok.” Aynı zamanda, Gazze’ye yönelik operasyonlara katılan 20 binden fazla İsrail askerinin tedavi gördüğü raporu, “habis ruh”un bedelini gösteriyor; psikolojik çöküş, fiziksel yıkımdan öte bir ibret.

Uluslararası arenada ise çatlaklar belirginleşiyor. Avrupa Komisyonu, Gazze işgali ve Filistin katliamına cevap olarak İsrail mallarına gümrük vergisi ve ticaret anlaşmasının askıya alınmasını tavsiye etti.
AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın Euronews’e verdiği demeç, “büyük darbe”yi müjdeliyor: “Serbest ticaret düzenlemesini askıya alıyoruz.”
Bu, ABD’nin 17,13 milyar dolarlık ihracat liderliğinin gölgesinde, İrlanda ve Çin gibi ülkelerin ticari ilişkilerinin oluşturduğu ikiyüzlülüğe bir tokat. Azerbaycan’ın 239 milyon dolarlık payı ise, “kardeş ülke” kavramını sorgulatıyor; Gazze’deki soykırım iddialarına rağmen sürdürülen ticaret, dünya kamuoyunda fırtına koparıyor.

Ölü sayısı ise yürek burkuyor. Uluslararası gözlemcilerin tahminlerine göre, Gazze’de 64.000’den fazla Filistinli hayatını kaybetmiş; bazı raporlar, şiddetli ölümleri 75.000’e, dolaylı kayıplarla 200.000’e çıkarıyor.
BM’nin soykırım bulgusu, “taş taş üstünde kalmadı” gerçeğini teyit ediyor.
Filistinli bir gencin Netanyahu’ya mesajı ise direnişin sesi: “Ne yaparsan yap, Gazze’yi terk etmeyeceğiz.” X platformunda yankılanan bu ruh, bir milyon Filistinlinin kuzeyde kalma kararlılığını yansıtıyor.

#### Nifakın Gölgesi: İçteki Tehdit ve Manevi İbret

Makalenin en düşündürücü yanı, nifakın içten vurması. FETÖ-İsrail iş birliği iddiaları, “kurt gövdenin içinde” metaforunu somutlaştırıyor. FETÖ’cü Sinan Ciddi’nin İsrail medyasında Erdoğan’ı “İslamcı ajanda” ile suçlayan yazıları; “Türkiye PKK’yı vururken, İsrail neden Hamas’ı vuramıyor?” sorusuyla doruğa çıkıyor. Bu, Mavi Marmara faciasında Fethullah Gülen’in İsrail’i savunan tutumunu hatırlatıyor: “Devlet otoritesiyle işbirliği şart” demiş, Erdoğan’ı sinirlendirmişti.
İsrailli haham Alon Goshen-Gottstein’in “Gülen’e bir şey olursa İsrail büyük kayıp yaşar” itirafı, baltanın sapının “Müslüman görünümlü” olduğunu haykırıyor.
Ve o unutulmaz söz: “Haçlının işgali tehlikeli değil, çünkü kırmızı çizgiler var; kadınınıza, mabedinize ilişmezler.” Tarih, bu nifakı da yargılayacak.

Hadis-i şerifler ise manevi bir ufuk açar: “Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Taş ve ağaç ‘Ey Müslüman, arkamda Yahudi var’ diyecek.”
İstanbul’un fethi gibi, bu harp de “muhakkak tahakkuk edecek”; ama asıl ibret, döktükleri kanda boğulacak zalimler.
Erdoğan’ın ifadesiyle: “Zulümle, soykırımla kendilerine gelecek inşa edeceklerini zannedenler, tarihteki niceleri gibi kaybedecek.”

#### Düşündürücü Bir Çağrı: Kanlı Kilit Kırılacak mı?

Gazze’nin direnişi, barışça yapılan protestolardan (Batı Şeria’daki yıkımlara rağmen) silahlı mukavemete evrilirken, soru şu: Bu “kanlı kilit” ne zaman kırılacak? AB’nin yaptırımları umut verici, ama yetersiz; ABD’nin gölgesinde eriyebilir.
İbretimiz: Tarih, sessiz kalanları değil, dimdik duranları yazar. Kudüs, “kalbimizin yarısı Mekke, yarısı Medine; üstünde tül gibi Kudüs” şairane ifadesiyle, iki milyarlık İslam âleminin mirası.
Filistinli gencin mesajı gibi, terk etmeyelim; zulmün sonu, adaletin zaferi olsun.

Bu makale, bir dua gibi bitsin: “Yaptıklarını en kısa sürede katillere de yaşat Yarabbi…” Tarih, bu duayı duyacak; yeter ki biz, ibret alalım.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbi

Loading

No ResponsesEylül 19th, 2025