Yahudilerin Hristiyanlığa Genel Bakışı

  1. Yahudilerin Hristiyanlığa Genel Bakışı

    • Yahudilik, kendisini “Allah’ın seçilmiş kavmi” anlayışı üzerine kurduğu için, İsa Mesih’in (Hz. İsa) peygamberliği ve Hristiyanlığın ilahî bir vahiy oluşunu kesinlikle reddeder.
    • Hristiyanlık, Yahudiliğin içinden çıkmasına rağmen, Yahudiler onu bir “sapma” ve “bozulmuş yorum” olarak görmüşlerdir.
    • Yahudi kaynaklarında, Hristiyanlık zamanla bir “putperestleşme” olarak ele alınır; özellikle teslis inancı (Baba–Oğul–Ruhulkudüs) Yahudi inancına aykırı bulunur.
    Ancak Yahudiler de Üzeyir peygamberi Kur’an’ın ifadesiyle;Allah’ın oğlu olarak kabul eder.

    2. Hz. İsa ve Hz. Meryem Hakkındaki Görüşler
    Hz. İsa (aleyhisselâm)

    • Yahudiler Hz. İsa’yı peygamber kabul etmezler.
    • Onu, Tanrı’nın oğlu veya Mesih olarak görmezler.
    • Hatta bazı klasik Yahudi metinlerinde İsa’ya (hâşâ) sihirbaz, yalancı peygamber veya Yahudi şeriatini bozmak isteyen biri olarak bakılmıştır.

    Hz. Meryem (aleyhâ’s-selâm)

    • Yahudilikte Hz. Meryem’in iffetini ve mucizevi bakire doğumunu kabul etmezler.
    • Talmud’un bazı bölümlerinde (polemik amaçlı) Meryem validemiz hakkında çirkin ithamlar yapılmıştır.
    • Yani Yahudi inancında, Hristiyanlıktaki gibi kutsal, temiz ve yüce bir konuma sahip değildir.

    3. Yahudi Tenkitleri

    Yahudilerin Hristiyanlığa yönelttiği başlıca eleştiriler:
    • Teslis inancı: Baba–Oğul–Ruh anlayışını reddederler.
    • İlâhlaştırma: İsa’nın Tanrı veya Tanrı’nın oğlu kabul edilmesini şirk olarak görürler.
    • Meryem’in bakireliği: Hz. Meryem’in mucizevi doğumunu kabul etmezler, bunun insan kaynaklı bir durum olduğunu savunurlar.
    • Mesih beklentisi: Yahudiler, Tevrat’taki “Mesih” vaatlerinin İsa’da gerçekleşmediğine inanır; hâlâ kendi bekledikleri Mesih’in geleceğini söylerler.
    • Çarmıh ve kurtuluş: Hristiyanlığın merkezindeki “İsa’nın çarmıhta ölümüyle günahların bağışlanması” fikrine karşı çıkarlar. Günahın, kişisel tevbe ve amel ile affedileceğini savunurlar.

    4. Tarihî Gerilim

    • Yahudiler, Hz. İsa’nın tebliğine ilk karşı çıkan topluluk olmuşlardır.
    • Hz. İsa’yı reddetmekle kalmamış, Roma yönetimiyle işbirliği yaparak onun çarmıha gerilmesi için baskı yapmışlardır (Kur’an-ı Kerîm ise onların onu öldüremediklerini, Allah’ın onu katına yükselttiğini bildirir: Nisâ 157-158).
    • Bu yüzden tarih boyunca Hristiyan–Yahudi ilişkileri daima gergin olmuştur. Orta Çağ’da Hristiyan dünyasında Yahudiler sık sık “Mesih katili” olmakla itham edilmiştir.

    5. Kur’ân’ın Tavrı

    Kur’ân, Hz. Meryem’i “seçilmiş, tertemiz, seçilmiş” olarak över (Âl-i İmrân 42, Meryem 16-36).
    Ayrıca Yahudilerin Hz. Meryem hakkında söyledikleri iftiraları şiddetle reddeder:
    “Meryem’e büyük bir iftira attılar.”
    (Nisâ 156)
    Ve İsa’nın öldürülmediğini, Allah tarafından yükseltildiğini bildirir.

    📌 Sonuç:

    Yahudiler Hristiyanlığı aslî bir ilahî din olarak değil, Yahudilikten sapma olarak görürler. Hz. İsa’yı peygamber kabul etmez, Hz. Meryem’in iffet ve mucizevi doğumunu reddederler. Hristiyanlığın temel inançlarını (teslis, Mesih, çarmıh) şiddetle eleştirirler.

    ***

    1. Kur’ân’ın Yahudilere Dair Tavrı

    Kur’ân, Yahudilerin Hz. Meryem’e attıkları iftiraları çok açık biçimde kınar:
    “Küfürlerinde ısrar etmeleri, Meryem’e büyük bir iftira atmaları sebebiyle…”
    (Nisâ, 4/156)
    Bu ayette Yahudilerin Meryem validemize yönelttikleri çirkin itham reddedilmiş, onun tertemiz olduğu vurgulanmıştır.
    Ayrıca Yahudilerin Hz. İsa’yı öldürdüklerini iddia etmeleri de kesin bir şekilde reddedilir:
    “Onlar, ‘Biz Allah’ın Resûlü Meryem oğlu Mesih İsa’yı öldürdük’ demeleri sebebiyle (lanetlendiler). Oysa onu ne öldürdüler ne de astılar. Fakat onlara (öyle) gösterildi…”
    (Nisâ, 4/157-158)
    Yani Kur’ân, Yahudilerin hem Meryem hakkındaki iftiralarını hem de İsa’nın öldürülmesi iddialarını batıl sayar.

    2. Mucizevi doğum:

    Bediüzzaman, Meryem validemiz ve Hz. İsa hakkında Kur’ân’ın çizdiği çerçeveyi teyit eder. Özellikle şu noktaları öne çıkarır:
    • İsa (a.s.) mucizevi bir şekilde babasız doğmuştur. Bu doğum, Cenâb-ı Hakk’ın kudretinin bir tecellisidir; tıpkı Hz. Âdem’in anasız ve babasız yaratılması gibi.
    • Hz. Meryem’in iffet ve takvâsı Kur’ân’da defalarca övülür. Onun şahsiyeti, iffet ve ismetin sembolüdür.
    • Yahudilerin yaptığı iftiralar, Risale-i Nur’a göre “inkârın getirdiği körlük”ten doğar. İman nuru sönünce, en açık hakikatler bile görülmez olur.
    • Hz. İsa’nın nüzulü meselesinde de Bediüzzaman, ileride Hristiyanlığın saf tevhid çizgisine dönerek İslam’la birleşeceğini, o zaman Yahudilerin bugünkü reddedişlerinin de tarih önünde hükmünü kaybedeceğini anlatır.

    3. Tefekkürî Bir Bakış

    • Yahudiler, Allah’ın seçilmiş kavmi olduklarını iddia ederek Hz. İsa’yı ve Meryem’i reddettiler. Oysa bu reddediş, onları Allah’ın gazabına sürükledi.
    • Hristiyanlar ise aşırı giderek Hz. İsa’yı ulûhiyet mertebesine çıkardılar.
    • Kur’ân ise ifrat ve tefrit arasındaki dengeyi kurdu:
    • Hz. İsa: Allah’ın kulu ve Resûlü.
    • Hz. Meryem: Allah’ın tertemiz kıldığı saliha bir kadın.
    • Hristiyanlık ve Yahudilik arasındaki çatışmayı çözen tek hakikat, Kur’ân’ın getirdiği tevhidî ölçüdür.

    🌺 Netice:

    Yahudiler Hz. Meryem’i ve Hz. İsa’yı reddederek inkârın karanlığına saplandılar. Hristiyanlar ise ifrat edip onları ulûhiyet derecesine yükselttiler. Kur’ân ise en doğru ve mutedil çizgiyi gösterdi:
    • Meryem, iffetin zirvesi.
    • İsa, Allah’ın kelimesi ve ruhu, ama kul ve resûl.
    • Tevhid, iki sapma arasındaki hakikatin ta kendisi.

    ****

    Durum böyle iken özellikle bugün Hristiyan dünyası İsrail ile nasıl ortak hareket etmektedir?

    🌿 Tarih boyunca Yahudiler ile Hristiyanlar arasında Hz. İsa’nın reddi ve “Meryem’e iftira” sebebiyle derin bir düşmanlık vardı. Hristiyan dünyası yüzyıllarca Yahudileri “Mesih katili” olarak suçladı. Hatta Orta Çağ boyunca Avrupa’da Yahudiler dışlanmış, katliamlara uğramış, sürgün edilmiştir.
    Ama bugün manzara değişmiş görünüyor. Özellikle son yüzyılda Hristiyan Batı ile İsrail’in aynı cephede buluştuğunu görüyoruz. Bunun arka planı birkaç başlıkta özetlenebilir:

    1. Siyasî Çıkar Ortaklığı

    • 1948’de İsrail kurulduğunda en büyük desteği ABD ve Batı Avrupa ülkelerinden aldı.
    • İsrail, Batı’nın Ortadoğu’daki askerî–siyasî karakolu haline geldi.
    • Enerji yollarını kontrol etmek, İslam dünyasını zayıf tutmak için Batı, İsrail’in varlığını stratejik garanti olarak görüyor.

    2. Teolojik Zemin (Evanjelik–Siyonist İşbirliği)

    • Özellikle Amerika’daki Evanjelik Hristiyanlar, Tevrat’taki “vaadedilmiş topraklar” inancını İsrail’in kurulmasıyla bağlantılı görüyorlar.
    • Onlara göre İsrail’in güçlenmesi, Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne inişini hızlandıracak!
    • Bu yüzden Evanjelik hareketler İsrail’e koşulsuz destek veriyor. ABD siyasetinde İsrail lobisinin gücü büyük ölçüde bu dinî zeminden besleniyor.

    3. Modernleşme ve Seküler Yaklaşım

    • Bugün Hristiyan Batı dünyası, aslında saf Hristiyanlıktan çok seküler bir uygarlık çizgisi takip ediyor.
    • Din, devlet politikalarında sembolik bir yer tutarken, esas belirleyici olan çıkar ve strateji oluyor.
    • Bu açıdan Yahudilerle teolojik ihtilaflar geri planda kalmış, “İslam’a karşı ortak cephe” ön plana çıkmıştır.

    4. Kur’ân’ın İşareti

    Kur’ân, Hristiyan ve Yahudilerin zaman zaman birleşerek Müslümanlara karşı hareket edeceğini haber verir:
    “Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost ve sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar birbirinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse, kesinlikle onlardan olur. Şüphesiz ki Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola erdirmez…”
    (Mâide, 5/51)
    Tarih boyunca birbirine düşman olan iki topluluğun, çıkar söz konusu olduğunda birleşmesi bu ayetin işaret ettiği bir vakıadır.

    5. Risale-i Nur’un Penceresi
    Bediüzzaman, ileride Hristiyanlığın saf tevhid çizgisine yaklaşacağını, İslam’a dahil olup ittifak edeceğini söyler.
    Aksi takdirde izmihlale yani yok olmaya mahkum olacağını ifade eder
    Ancak bugünkü durum, daha çok Evanjelik–Siyonist menfaat ortaklığıdır. Yani Hristiyanlığın asli ruhundan değil, siyasî çıkar ve bozulmuş din anlayışından doğmaktadır.

    📌 Sonuç:

    Bugün Hristiyan Batı dünyası ile İsrail’in ortak hareket etmesi, tarihî düşmanlığın bitmesinden değil;
    • siyasî çıkarların,
    • Evanjelik–Siyonist teolojik işbirliğinin,
    • ve İslam dünyasına karşı stratejik birlik ihtiyacının sonucudur.

    Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 19th, 2025