Kâinatın nazmında büyük bir i’caz var

Kâinatın nazmında büyük bir i’caz var 

   Kâinatın gör ki telifinde bir i’caz var. Ger bütün esbab-ı tabiiye bi’l-farzı’l-muhal

   Ola her biri muktedir bir fâil-i muhtar. O i’caza karşı nihayet acz ile bi’l-imtisal

   Ederek secde ki

سُبْحَانَكَ لَا قُدْرَةَ فٖينَا رَبَّنَا اَنْتَ الْقَدٖيرُ الْاَزَلِىُّ ذُو الْجَلَالِ

Kudrete nisbet her şey müsavidir 

مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ

   Bir kudret-i zatiyedir hem ezelî, acz tahallül edemez.

   Onda meratib olmayıp mevani tedahül edemez. İsterse küll, isterse cüz nisbet tefavüt eylemez.

   Çünkü her şey bağlıdır her şey ile. Her şeyi yapamayan, bir şeyi de yapamaz.

* * * 

Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez 

   Tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak; arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez

   Şu fezanın başına hem sinesine takacak öyle kuvvetli ele bir kimse mâlik olmasa

   Dünyada hiçbir şeyde dava-yı halk edip, iddia-yı icad edemez.

* * * 

İhya-yı nev, ihya-yı fert gibidir 

   Mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek, nasıl onun ihyası kudrete ağır gelmez.

   Şu dünyanın mevti de ihyası da öyledir. Bütün zîruh ihyası onda fazla nazlanmaz.

* * * 

Bu parça Risale-i Nur’un i’câz-ı kudret, tevhidin zarureti ve kâinat kitabının şehadeti üzerine yaptığı bir tefekkürdür.

  1. Kâinatın Nazmında İ’caz (Mucizevî Düzen)

Metin: “Kâinatın gör ki telifinde bir i’caz var.”
Burada “telif” ifadesi bir kitabın yazılması gibi, kâinatın da baştan sona bir tertip ve düzen içinde yazıldığını bildiriyor. Nasıl bir kitapta kelimeler, cümleler, paragraflar birbiriyle uyumlu olursa; kâinat da öyle harfleri (zerreleri), satırları (mevcudatı), sahifeleri (gezegenleri, âlemleri) ile bir ahenk içindedir.

Bu düzen sıradan bir düzen değil; “i’caz” derecesinde bir mucizevî uyumdur. Yani insana hayret veren, aklı acze düşüren bir sanat vardır. Bu noktada Bediüzzaman, “Eğer faraza sebeplerin her biri bağımsız ve güçlü bir yaratıcı olsaydı, bu mucizevî nizamı asla yapamazlardı. Ancak acz ile boyun eğer, secdeye kapanırlardı.” diyor.

Buradan çıkarılan ders: Kâinat, tesadüfün değil, bir tek kudret sahibinin fiilidir.

  1. Kudretin Mutlaklığı ve Eşitliği

Metin: “Kudrete nisbet her şey müsavidir. مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ”
Bu ayet, Allah’ın bütün mahlûkatı yaratmasının ve öldükten sonra diriltmesinin, O’nun kudreti için tek bir nefsi yaratmak kadar kolay olduğunu beyan eder.

İnsan açısından bakıldığında: küçük bir böceği yaratmak ile bütün kâinatı yaratmak arasında uçurum vardır. Fakat Allah’ın kudreti için hiçbir fark yoktur. Çünkü:

O’nun kudretinde derece yoktur (bir şeyi yapmak kolay, diğerini zor diye bir mertebe söz konusu olmaz).

O’nun kudretine engel yoktur (maniler, engeller, rekabet eden güçler bulunmaz).

O’nun kudreti zatîdir (yani dışarıdan bir sebebe muhtaç değildir).

Sonuç: Allah için zerreyi yaratmakla güneşi yaratmak, bir kişiyi diriltmekle bütün insanları diriltmek aynıdır.

  1. Kâinatı Tutamayan Zerreyi Yaratamaz

Metin: “Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez.”
Bu çok kuvvetli bir tevhid kaidesidir. Çünkü kâinatın her parçası, diğer parçalarla bağlıdır.

Mesela bir hücreyi yaratmak için; suya, toprağa, havaya, ışığa, kimyevî kanunlara, atomlara hükmetmek gerekir.

Bir zerrenin bile düzenli var olması, bütün kâinatın düzenine bağlıdır.

Dolayısıyla bir zerrenin gerçek yaratıcısı, bütün kâinatın yaratıcısı olmak zorundadır. Sadece zerreye hükmedip diğerine edememek imkânsızdır. Bu, tevhidin zaruretini gösterir.

  1. İhyâ-yı Nev, İhyâ-yı Ferd Gibidir

Metin: “Mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek, nasıl onun ihyası kudrete ağır gelmez. Şu dünyanın mevti de ihyası da öyledir.”

Burada kışta ölen sineklerin baharda yeniden diriltilmesi, haşrin küçük bir misali olarak gösteriliyor.

Nasıl her baharda trilyonlarca canlı yeniden yaratılıyor; aynı kudret, kıyamet gününde bütün insanları da aynı kolaylıkla diriltecektir.

Fertle nev arasında fark olmadığı için, bir kişiyi diriltmek ne kadar kolaysa, bütün insanları diriltmek de o kadar kolaydır.

Bu aynı zamanda Kur’an’ın şu ayetinin tefsiridir:
“Sizi yaratmak ve tekrar diriltmek, bir tek nefsi yaratmak gibidir.” (Lokman, 28)

  1. Genel Sonuç

Kâinatın bütünü mucizevî bir düzen içinde yazılmış bir kitap gibidir.

Allah’ın kudreti mutlak ve sınırsız olduğundan, küçük-büyük, kolay-zor, az-çok gibi farklar yoktur.

Tevhid zarurîdir; çünkü bir şeyin yaratıcısı, bütün şeylerin yaratıcısı olmak zorundadır.

Bahar haşrin küçük bir numunesidir; kışta ölen sineğin dirilmesi, kıyamet günündeki dirilişi ispat eder.

📌 Kısa Özet:
Kâinatın her parçası, birbiriyle bağlantılı bir mucizevî düzen içindedir. Bu düzen, yalnızca mutlak bir kudretle açıklanabilir. Allah için zerreyle güneşi, bir insanla bütün insanlığı yaratmak arasında fark yoktur. Tevhid, bu hakikatin zarurî neticesidir. Baharda ihya edilen canlılar da haşrin en büyük delilidir.

*****

### Kâinatın Nazmında Tevhid ve Kudret: Geniş ve Detaylı İzah

Metin, üç ana bölümde tevhidin kozmolojik, ontolojik ve metafizik delillerini şiirsel bir üslupla sunar: (1) Kâinatın nazmındaki i’caz (mucize), (2) Kâinatı elinde tutamayanın zerre yaratamayacağı, (3) İhya-yı nev (türlerin diriltilmesi) ile ihya-yı ferdin (bireyin diriltilmesi) eşitliği. Her bölüm, Allah’ın kudretinin sınırsızlığını ve tevhidin evrensel delillerini vurgular.

### 1. Kâinatın Nazmında Büyük Bir İ’caz Var

> Kâinatın gör ki telifinde bir i’caz var. Ger bütün esbab-ı tabiiye bi’l-farzı’l-muhal
> Ola her biri muktedir bir fâil-i muhtar. O i’caza karşı nihayet acz ile bi’l-imtisal
> Ederek secde ki
> سُبْحَانَكَ لَا قُدْرَةَ فٖينَا رَبَّنَا اَنْتَ الْقَدٖيرُ الْاَزَلِىُّ ذُو الْجَلَالِ
> Kudrete nisbet her şey müsavidir
> مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
> Bir kudret-i zatiyedir hem ezelî, acz tahallül edemez.
> Onda meratib olmayıp mevani tedahül edemez. İsterse küll, isterse cüz nisbet tefavüt eylemez.
> Çünkü her şey bağlıdır her şey ile. Her şeyi yapamayan, bir şeyi de yapamaz.

#### İzah:
Bu bölüm, kâinatın düzenindeki mucizevi yapıyı (i’caz) ve Allah’ın mutlak kudretini ele alır. Kâinatın telifi (yaratılışı), sebeplerin aczini ve her şeyin Allah’ın kudretine bağlılığını gösterir.

– **“Kâinatın gör ki telifinde bir i’caz var”**:
– **Telifinde**: Kâinatın yaratılışında, düzenlenmesinde. “Telif” (yazma, bir araya getirme), kâinatın bir kitap gibi düzenlendiğini ima eder.
– **İ’caz**: Mucize, insan aklını aşan harikuladelik. Kâinatın düzeni, Allah’ın kudretinin mucizesidir.
– **Detaylı İzah**: Kâinat, atomlardan galaksilere kadar kusursuz bir düzen (nazm) taşır. Risale-i Nur’da bu, “nizam delili”dir: Evrenin karmaşıklığı, tesadüfî olamaz. Örneğin, bir hücrenin DNA’sı veya galaksilerin hareketi, bu i’cazı gösterir. Bilimsel olarak, bu evrensel sabitler (örneğin, yerçekimi sabiti) veya biyolojik sistemlerin hassas dengesiyle uyumludur. Felsefi olarak, teleolojik argümanla bağdaşır: Düzen, bir tasarımcıyı gerektirir.

– **“Ger bütün esbab-ı tabiiye bi’l-farzı’l-muhal / Ola her biri muktedir bir fâil-i muhtar”**:
– **Esbab-ı tabiiye**: Doğal sebepler (örneğin, su, güneş, fizik kanunları).
– **Bi’l-farzı’l-muhal**: İmkânsız bir faraziye ile, yani imkânsız kabul edilse bile.
– **Muktedir bir fâil-i muhtar**: Güçlü ve özgür bir fail.
– **Detaylı İzah**: Varsayalım ki sebepler (örneğin, doğa kanunları) bağımsız hareket eden varlıklar olsun; yine de kâinatın i’cazına (mucizevi düzenine) güç yetiremezler. Bu, materyalist felsefenin “sebepler her şeyi yapar” iddiasını çürütür. Risale-i Nur’da, sebepler “zahirîdir” (görünür); gerçek fail Allah’tır. Örneğin, su bitkiyi büyütmez, Allah büyütür.

– **“O i’caza karşı nihayet acz ile bi’l-imtisal / Ederek secde ki سُبْحَانَكَ لَا قُدْرَةَ فٖينَا رَبَّنَا اَنْتَ الْقَدٖيرُ الْاَزَلِىُّ ذُو الْجَلَالِ”**:
– **Nihayet acz ile**: Sebeplerin mutlak aczi.
– **Bi’l-imtisal**: İtaatle, teslimiyetle.
– **Secde ederek**: Allah’a teslimiyet.
– **Ayet**: “Subhâneke lâ kudreta fînâ rabbena entel-kadîrul-ezeliyyuz-zul-celâl” (Seni tenzih ederiz, bizde güç yoktur, Rabbimiz, Sen ezelî kudret sahibi ve celal sahibisin).
– **Detaylı İzah**: Sebepler, kâinatın i’cazına güç yetiremez ve Allah’a secde eder. Bu ayet, tasavvufta “acz, fakr, şefkat” tefekkürünün temelidir: İnsan ve sebepler acizdir, sadece Allah Kadîr’dir. Manevi olarak, bu teslimiyet, tevhidin kalbi kabulüdür. Felsefi olarak, bu Hume’un nedensellik eleştirisine benzer: Sebepler, gerçek etki sahibi değildir.

– **“Kudrete nisbet her şey müsavidir / مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ”**:
– **Müsavidir**: Eşittir.
– **Ayet**: Lokman 31:28: “Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de tek bir nefsin yaratılması gibidir.”
– **Detaylı İzah**: Allah’ın kudreti için küçük veya büyük fark etmez; bir atomu yaratmakla kâinatı yaratmak eşittir. Bu, Allah’ın kudret-i zatiyesini (öz kudretini) gösterir. Bilimsel olarak, bu evrensel fizik kanunlarının her ölçekte geçerli olmasıyla uyumludur (örneğin, kuantumdan kozmosa). Manevi olarak, ahiretin mümkünlüğünü vurgular: Bir insanı diriltmek, tüm insanları diriltmek kadar kolaydır.

– **“Bir kudret-i zatiyedir hem ezelî, acz tahallül edemez. Onda meratib olmayıp mevani tedahül edemez”**:
– **Kudret-i zatiye**: Allah’ın özüne ait kudret.
– **Ezelî**: Başlangıçsız.
– **Acz tahallül edemez**: Kudrette acizlik araya giremez.
– **Meratib olmayıp**: Dereceler (farklı seviyeler) yoktur.
– **Mevani tedahül edemez**: Engeller giremez.
– **Detaylı İzah**: Allah’ın kudreti mutlak, sınırsız ve engelsizdir. İnsan kudretinde olduğu gibi dereceler (örneğin, büyük-küçük) veya engeller yoktur. Risale-i Nur’da bu, “kudret-i mutlaka” olarak açıklanır. Felsefi olarak, bu ontolojik argümandır: Allah, zorunlu varlıktır (vâcibü’l-vücud). Bilimsel olarak, evrenin tek bir başlangıç noktası (Big Bang) bu mutlak kudreti destekler.

– **“İsterse küll, isterse cüz nisbet tefavüt eylemez. Çünkü her şey bağlıdır her şey ile. Her şeyi yapamayan, bir şeyi de yapamaz”**:
– **Küll, cüz**: Bütün ve parça.
– **Nisbet tefavüt eylemez**: Orantıda fark olmaz.
– **Her şey bağlıdır her şey ile**: Kâinatın holistik yapısı.
– **Detaylı İzah**: Bir zerre, kâinatla bağlantılıdır; birini yaratamayan, hiçbirini yaratamaz. Risale-i Nur’da bu, “bir şey her şeysiz olmaz” ilkesidir. Örneğin, bir atomun varlığı, evrenin fizik kanunlarına bağlıdır. Felsefi olarak, bu sistemler teorisiyle uyumludur: Parça, bütüne bağlıdır. Manevi olarak, tevhidin birliğini vurgular: Allah, her şeyi bir anda yaratır.

**Geniş Bağlam**: Bu bölüm, kâinatın düzenindeki mucizeyi tevhidle açıklar. Sebeplerin aczi, materyalizmi çürütür. Bilimsel olarak, evrenin hassas dengesi (fine-tuning) bu i’cazı destekler. Manevi olarak, Allah’ın kudretine teslimiyeti teşvik eder.

### 2. Kâinatı Elinde Tutamayan, Zerreyi Halk Edemez

> Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez
> Tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak; arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez
> Şu fezanın başına hem sinesine takacak öyle kuvvetli ele bir kimse mâlik olmasa
> Dünyada hiçbir şeyde dava-yı halk edip, iddia-yı icad edemez.

#### İzah:
Bu bölüm, kâinatın bütünlüğünü ve zerrelerin yaratılışını birleştirerek, tevhidin zorunluluğunu vurgular. Kâinatı yönetemeyen, en küçük parçayı bile yaratamaz.

– **“Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez”**:
– **Detaylı İzah**: Kâinat, birbiriyle bağlantılı bir sistemdir; bir zerre (atom), kâinatın bütünüyle ilişkilidir. Zerreyi yaratmak, kâinatı yaratmak kadar büyük bir kudret gerektirir. Risale-i Nur’da bu, “bir zerre, kâinatı yutar” metaforudur. Bilimsel olarak, kuantum fiziğinde bir parçacığın durumu, evrensel kanunlara bağlıdır. Felsefi olarak, bu holistik bir yaklaşımdır: Parça, bütünden ayrı düşünülemez.

– **“Tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak; arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez”**:
– **Tesbih gibi nazmeyleyip**: Gezegenleri, yıldızları (şümus, nücum) bir tesbih gibi düzenleyip.
– **Kaldıracak**: Yörüngede tutacak.
– **Hasra gelmez**: Sayısız.
– **Detaylı İzah**: Kâinat, bir tesbih gibi düzenli ve ritmik hareket eder; bu, Allah’ın kudretinin eseridir. Örneğin, gezegenlerin yörüngeleri, hassas bir dengeye dayanır. Bilimsel olarak, bu Newton’un yerçekimi kanunları veya kozmik düzenle uyumludur. Tasavvufta, “tesbih” metaforu, kâinatın Allah’ı zikrettiğini ifade eder (örneğin, her şeyin tesbih ettiği: İsra 17:44).

– **“Şu fezanın başına hem sinesine takacak öyle kuvvetli ele bir kimse mâlik olmasa”**:
– **Fezanın başına, sinesine takacak**: Uzayın (feza) her yerine yıldızları yerleştiren.
– **Kuvvetli el**: Allah’ın kudret eli.
– **Detaylı İzah**: Evrenin uçsuz bucaksız yapısını düzenlemek, muazzam bir kudret gerektirir. Risale-i Nur’da bu, “kudret-i mutlaka” ile açıklanır. Bilimsel olarak, galaksilerin oluşumu ve evrenin genişlemesi, bu büyük kudreti destekler. Manevi olarak, Allah’ın Kadir ismini yansıtır.

– **“Dünyada hiçbir şeyde dava-yı halk edip, iddia-yı icad edemez”**:
– **Dava-yı halk, iddia-yı icad**: Yaratma iddiası.
– **Detaylı İzah**: Kâinatı yaratamayan, hiçbir şeyi yaratamaz. Bu, şirki (ortak koşma) reddeder: Ne sebepler ne de başka varlıklar yaratıcı olabilir. Felsefi olarak, bu panteizm veya politeizmi çürütür: Evrenin kendisi ilah değildir. Manevi olarak, tevhidi pekiştirir: Yaratma, sadece Allah’a aittir.

**Geniş Bağlam**: Bu bölüm, kâinatın makro ve mikro birliğini tevhidle bağlar. Bilimsel olarak, evrenin birliği (örneğin, kozmik arka plan ışıması) bu tezi destekler. Manevi olarak, her zerrede Allah’ın kudretini görmek, tefekkürü derinleştirir.

### 3. İhya-yı Nev, İhya-yı Fert Gibidir

> İhya-yı nev, ihya-yı fert gibidir
> Mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek, nasıl onun ihyası kudrete ağır gelmez.
> Şu dünyanın mevti de ihyası da öyledir. Bütün zîruh ihyası onda fazla nazlanmaz.

#### İzah:
Bu bölüm, türlerin (nev) ve bireylerin (fert) diriltilmesinin (ihya) Allah’ın kudreti için eşit olduğunu vurgular. Ölüm ve diriliş, tevhidin bir delilidir.

– **“İhya-yı nev, ihya-yı fert gibidir”**:
– **İhya-yı nev**: Türlerin diriltilmesi (örneğin, tüm canlıların ahirette dirilmesi).
– **İhya-yı fert**: Bireyin diriltilmesi (örneğin, bir insanın dirilmesi).
– **Detaylı İzah**: Allah’ın kudreti için, bir sineği diriltmekle tüm canlıları diriltmek eşittir (Lokman 31:28’den destek). Risale-i Nur’da bu, “haşir” (ahiret) delilidir: Diriliş, yaratmanın devamıdır. Bilimsel olarak, bu biyolojik döngülerle (örneğin, tohumun filizlenmesi) paraleldir. Felsefi olarak, bu “sürekli yaratma” (tecdid-i halk) fikriyle uyumludur.

– **“Mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek, nasıl onun ihyası kudrete ağır gelmez”**:
– **Mevt-âlûd nevm**: Ölüme benzer bir uyku (örneğin, kış uykusu).
– **Kışta uyuşmuş bir sinek**: Kışın hareketsiz kalan bir canlı.
– **Detaylı İzah**: Bir sineğin baharda dirilmesi, Allah’ın kudreti için kolaydır. Risale-i Nur’da bu, “bahar misali”dir: Her bahar, kâinatın dirilişidir. Bilimsel olarak, bu biyolojik yenilenme (örneğin, metabolik uyanış) ile uyumludur. Manevi olarak, ahiretin mümkünlüğünü gösterir: Allah, bir sineği dirilttiği gibi insanı da diriltebilir.

– **“Şu dünyanın mevti de ihyası da öyledir. Bütün zîruh ihyası onda fazla nazlanmaz”**:
– **Dünyanın mevti ve ihyası**: Dünyanın ölümü (kıyamet) ve dirilişi (ahiret).
– **Bütün zîruh ihyası**: Tüm canlıların diriltilmesi.
– **Nazlanmaz**: Allah’ın kudreti için zor değildir.
– **Detaylı İzah**: Kıyamet ve ahiret, Allah’ın kudreti için kolaydır. Risale-i Nur’da bu, “ikinci yaratılış” olarak açıklanır: İlk yaratılış nasıl kolaysa, diriliş de öyledir. Bilimsel olarak, bu evrenin döngüsel doğasıyla (örneğin, yıldızların ölümü ve yeniden oluşumu) paraleldir. Manevi olarak, bu insanın ahiret inancını güçlendirir.

**Geniş Bağlam**: Bu bölüm, ahiret inancını tevhidle bağlar. Allah’ın kudreti, ölümü ve dirilişi eşit kolaylıkta yapar. Bilimsel olarak, bu biyolojik ve kozmik döngülerle uyumludur. Manevi olarak, tefekkürü teşvik eder: Her bahar, ahiretin bir provasıdır.

### Genel Değerlendirme ve Derin Anlam
Bu metin, tevhidin üç temel boyutunu ele alır:
1. **Kâinatın İ’cazı**: Düzenindeki mucize, Allah’ın kudretini gösterir; sebepler acizdir.
2. **Kâinat-Zerre Birliği**: En küçük parça, kâinatla bağlantılıdır; sadece Allah her şeyi yaratabilir.
3. **İhya Eşitliği**: Diriliş, birey veya tür için eşittir; ahiret mümkündür. 

**Felsefi Boyut**: Metin, teleolojik (düzen), kozmolojik (birlik) ve ontolojik (mutlak kudret) argümanları kullanır. Felsefi olarak, Leibniz’in “en iyi dünya” veya Anselm’in ontolojik argümanıyla uyumludur. 

**Manevi Boyut**: Tefekkürü teşvik eder. Kâinatın düzeni, zerrelerin bağlantısı ve diriliş, Allah’ın kudretini yansıtır. İnsan, bu delillerle tevhidi kalben tasdik eder. 

**Modern Bağlam**: Bilimsel keşifler (örneğin, evrenin hassas dengesi, biyolojik döngüler, kuantum bağlantıları), metnin tevhid delillerini destekler. Bilim, sebepleri açıklar; tevhid, sebeplerin ardındaki hakikati gösterir. 

Bu izah, metnin tevhid düşüncesini ve derinliğini açığa çıkarır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 17th, 2025