Cehil, mecazı eline alsa hakikat yapar
Cehil, mecazı eline alsa hakikat yapar
İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılab hakikate hem açar hurafata kapılar.
Küçüklüğümde gördüm ki hasfolmuştu kamer. Sordum ben validemden. Dedi: “Yılan yutmuştur.” Dedim: “Neden görünür?”
Dedi: “Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur.” İşte böyle bir mecaz, hakikat zannedilmiş: Medar-ı şems ve kamer
Tekatu’ noktaları olan re’s ve zenebde arzın hayluletiyle bir emr-i İlahî ile münhasif olur kamer.
İki kavs-i mevhume tinnineyn yâd edilmiş, hayalî bir teşbih ile isim, müsemma olmuş. Tinnin ise yılandır.
* * *
Mübalağa zemm-i zımnîdir
Hangi şeyi vasfetsen olduğu gibi vasfet. Medhin mübalağası bence zemm-i zımnîdir. İhsan-ı İlahîden fazla ihsan, ihsan değildir.
* * *
1 — Cehil ve mecaz: hakikati çarpıtabilir
Metin özeti:
> İlmin elinden mecaz, cehaletin eline geçerse, mecaz hakikate dönüşebilir ve hurafaların kapısını açabilir.
İzah:
Mecaz: Söz veya kavramın doğrudan anlamı dışında, benzetme ve teşbih yoluyla kullanılmasıdır.
Hakikat: Nesnel ve doğru gerçek.
Cehil, mecazı anlayamaz veya yanlış yorumlarsa, mecazı hakikat sanabilir. Bu durum, insanın aklî ve ruhî yanılsamalarıyla hurafeye yol açar.
Örnek: Küçük yaşta çocuk, ay veya ay tutulmasını “yılan yutmuş” diye duyunca bunu hakikat zanneder. Oysa mecazî bir anlatım söz konusudur.
İnsan aklının mecaz ve hakikati ayırt etmede dikkatli olması gerektiğini vurgular.
2 — Mecazın hurafaya açtığı kapılar
Metin özeti:
> Kamerin (ay) görünümü ve hayaller üzerinden mecaz, yanlış anlaşılabilir.
İzah:
Metinde kamerin hayalî noktaları, kavs-i mevhume ve tinn teşbihleri anlatılır.
Bu semboller, çocuk aklı veya cehalet tarafından yanlış yorumlandığında hurafata dönüşür.
Burada her mecazın, onu anlamaya yetkin bir bilgi ile ele alınması gerektiğini hatırlatır.
3 — Mübalağa ve zemm-i zımnî
Metin özeti:
> Bir şeyi övmek veya büyütmek, aslında bazen gizli bir kusuru işaret edebilir. İlahi ihsan, her türlü mübalağadan üstündür.
İzah:
Mübalağa: Bir şeyi olduğundan büyük veya küçük gösterme.
Zemm-i zımnî: Gizli eleştiri veya ima.
Bir şeyin fazlasıyla övülmesi, aslında o şeyin eksikliğine veya gizli kusuruna işaret edebilir.
İlahi ihsanın değeri, insanların abartılı övgülerine ihtiyaç bırakmayacak kadar yeterlidir.
4 — Genel dersler ve hikmetler
- Cehil ve mecaz ilişkisi: Mecaz, bilinçsizce veya cehaletle ele alınırsa hurafeye yol açabilir.
- Hakikat ile mecaz arasındaki ayırım: İnsan, mecazı anlamak için ilim ve sağduyuya ihtiyaç duyar.
- İlahi ihsanın üstünlüğü: İnsan övgüsü veya mübalağa, gerçek değer yerine geçmez; ihsanın ölçüsü Allah’tandır.
- Çocukluk örneği: Küçük yaşta öğrenilen yanlış mecaz, uzun süre hakikat sanılabilir; eğitim ve tefekkürle düzeltilmelidir.
Özetle
Bu metin, Risale-i Nur’un söz, mecaz, hakikat ve cehalet arasındaki ilişkiye dair uyarılarını ihtiva eder. Mecazı yanlış anlamak, hurafeye ve yanılgıya kapı açar; mübalağa ise gizli eleştiri olabilir. İlahi ihsan ise tüm bu sınırları aşar ve insanın gerçek değerini belirler.
*****
Metin, iki ana bölüme ayrılıyor:
- **Cehil, mecazı eline alsa hakikat yapar**: Cehaletin, mecazi ifadeleri hakikat sanması ve bunun hurafata yol açması.
2. **Mübalağa zemm-i zımnîdir**: Abartının (mübalağa) örtülü bir yergi olduğu ve ilahi ihsanı olduğundan fazla göstermenin uygun olmadığı.
Her bir bölümü ayrı ayrı, geniş ve detaylı bir şekilde izah edelim.
—
### **1. Cehil, Mecazı Eline Alsa Hakikat Yapar**
**Metin:**
> Cehil, mecazı eline alsa hakikat yapar
> İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılab hakikate hem açar hurafata kapılar.
> Küçüklüğümde gördüm ki hasfolmuştu kamer. Sordum ben validemden. Dedi: “Yılan yutmuştur.” Dedim: “Neden görünür?”
> Dedi: “Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur.” İşte böyle bir mecaz, hakikat zannedilmiş: Medar-ı şems ve kamer
> Tekatu’ noktaları olan re’s ve zenebde arzın hayluletiyle bir emr-i İlahî ile münhasif olur kamer.
> İki kavs-i mevhume tinnineyn yâd edilmiş, hayalî bir teşbih ile isim, müsemma olmuş. Tinnin ise yılandır.
**İzah:**
Bu bölüm, cehaletin mecazi ifadeleri hakikat sanarak hurafata yol açtığını ve bunun bir örnek üzerinden nasıl gerçekleştiğini ele alıyor. Ana fikir, ilmin mecazı doğru anlaması, cehaletin ise hakikatle karıştırmasıdır.
- **“Cehil, mecazı eline alsa hakikat yapar”**: Cehalet, mecazi (sembolik veya benzetmeli) ifadeleri hakikat sanır ve yanlış anlamlara kapılır. Mecaz, bir şeyin gerçek anlamını değil, sembolik veya teşbih yoluyla ifade edilmesini içerir. Ancak cahil kişi, bu mecazı gerçek sanarak yanlış bir inanca saplanır.
- **“İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılab hakikate hem açar hurafata kapılar”**: Eğer bir mecazi ifade, ilmin elinden çıkıp cehaletin eline düşerse, bu ifade hakikate dönüşür (inkılab) ve hurafata (batıl inançlara) yol açar. İlmin görevi, mecazı doğru yorumlamak ve hurafayı önlemektir; cehalet ise tam tersini yapar.
- **“Küçüklüğümde gördüm ki hasfolmuştu kamer. Sordum ben validemden. Dedi: ‘Yılan yutmuştur.’ Dedim: ‘Neden görünür?’ Dedi: ‘Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur.’”**: Bediüzzaman, çocukluğunda ay tutulmasını (hasfolmuştu kamer) gözlemlediğini ve annesine bunun sebebini sorduğunu anlatıyor. Annesi, halk arasında yaygın bir hurafa olan “yılan ayı yuttu” açıklamasını yapar. Bediüzzaman’ın “Neden görünür?” sorusuna ise “Oradaki yılanlar yarı şeffaftır” cevabını verir. Bu, cehaletin bir mecazı (yılan benzetmesini) hakikat sanmasının bir örneğidir.
- **“İşte böyle bir mecaz, hakikat zannedilmiş”**: Ay tutulmasının yılan tarafından yutulması, bir mecaz veya hayalî bir teşbihtir, ancak cahil kişi bunu hakikat sanmıştır. Bu, hurafelerin nasıl doğduğunu gösterir.
- **“Medar-ı şems ve kamer tekatu’ noktaları olan re’s ve zenebde arzın hayluletiyle bir emr-i İlahî ile münhasif olur kamer”**: Ay tutulmasının gerçek sebebi, astronomik bir olaydır. Güneş ve ayın yörüngelerinin (medar-ı şems ve kamer) kesişme noktalarında (re’s ve zeneb, yani baş ve kuyruk), dünyanın gölgesi (arzın hayluleti) ayın üzerine düşer ve ilahi bir kanunla (emr-i İlahî) ay tutulur (münhasif olur). Bu, ilmin hakikati doğru açıklayan yaklaşımıdır.
- **“İki kavs-i mevhume tinnineyn yâd edilmiş, hayalî bir teşbih ile isim, müsemma olmuş. Tinnin ise yılandır”**: Ay tutulmasının kesişme noktaları (re’s ve zeneb), eski kültürlerde iki hayali yay (kavs-i mevhume) olarak görülmüş ve “tinnineyn” (iki ejderha) olarak adlandırılmıştır. Bu, hayalî bir teşbihtir ve “tinnin” (ejderha) aslında yılan anlamına gelir. Cehalet, bu mecazi ifadeyi hakikat sanarak “yılan ayı yuttu” hurafasını üretmiştir.
**Genel Mesaj**: Cehalet, mecazi ifadeleri hakikat sanarak hurafata yol açar. İlmin görevi, bu tür yanlış anlamaları düzeltmek ve hakikati ortaya koymaktır. Ay tutulması örneği, cehaletin bilimsel bir olayı nasıl yanlış yorumladığını gösterir. Müslümanlar, ilme sarılarak hurafelerden uzak durmalıdır.
—
### **2. Mübalağa Zemm-i Zımnîdir**
**Metin:**
> Mübalağa zemm-i zımnîdir
> Hangi şeyi vasfetsen olduğu gibi vasfet. Medhin mübalağası bence zemm-i zımnîdir. İhsan-ı İlahîden fazla ihsan, ihsan değildir.
**İzah:**
Bu bölüm, abartının (mübalağa) örtülü bir yergi (zemm-i zımnî) olduğunu ve ilahi ihsanı olduğundan fazla göstermenin yanlış olduğunu ele alıyor. Ana fikir, her şeyi olduğu gibi tarif etmenin doğruluğudur.
- **“Mübalağa zemm-i zımnîdir”**: Abartı (mübalağa), örtülü bir şekilde yergiye (zemm-i zımnî) dönüşür. Çünkü abartı, bir şeyi olduğundan farklı göstererek hakikati çarpıtır ve bu, dolaylı olarak o şeyi kötülemektir.
- **“Hangi şeyi vasfetsen olduğu gibi vasfet”**: Bir şeyi tarif ederken, onu olduğu gibi, ne eksik ne fazla anlatmalısın. Hakikate sadık kalmak, ahlaki ve dini bir sorumluluktur.
- **“Medhin mübalağası bence zemm-i zımnîdir”**: Bir şeyi övmek (medh) için abartıya başvurmak, aslında o şeyi yergiye dönüştürür. Örneğin, bir kişinin özelliklerini abartarak övmek, onun gerçek değerini gölgeleyebilir ve inandırıcılığı zedeler.
- **“İhsan-ı İlahîden fazla ihsan, ihsan değildir”**: Allah’ın ihsanını (lütuf ve nimetlerini) olduğundan fazla göstermek, gerçek bir ihsan sayılmaz. Çünkü bu, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük veya hakikati çarpıtma riski taşır. Örneğin, bir nimeti abartarak anlatmak, onun ilahi kaynağını gölgede bırakabilir.
**Genel Mesaj**: Abartı, hakikati çarpıtır ve örtülü bir yergiye dönüşür. Müslümanlar, her şeyi olduğu gibi tarif etmeli ve özellikle Allah’ın ihsanını abartmadan, şükürle anmalıdır. Bu, doğruluk (sıdk) ve hikmetle hareket etmeyi gerektirir.
### **Genel Değerlendirme ve Sonuç**
Bu metin, Risale-i Nur’un temel temalarını yansıtan derin bir tefekkür sunar:
1. **Cehalet ve Hurafe**: Cehalet, mecazi ifadeleri hakikat sanarak hurafata yol açar. Ay tutulması örneği, ilmin hurafayı nasıl düzelttiğini gösterir. Müslümanlar, ilme sarılarak cehaletten ve batıl inançlardan uzak durmalıdır.
2. **Abartının Zararı**: Mübalağa, hakikati çarpıtır ve örtülü bir yergiye dönüşür. Özellikle Allah’ın ihsanını abartmak, gerçek bir ihsan değildir. Doğruluk ve ölçülülük, ahlaki bir sorumluluktur.
Bu metin, Müslümanlara hakikate sadık kalmayı, ilme değer vermeyi ve abartıdan kaçınarak ölçülü bir şekilde konuşmayı öğütler. Cehaletin hurafata, abartının ise hakikatin gölgelenmesine yol açtığını vurgulayarak, ilim ve hikmetle hareket etmenin önemini hatırlatır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com