Hakikatin Peşinde: Aşk, Ölüm, İlim ve Dindarlık

Hakikatin Peşinde: Aşk, Ölüm, İlim ve Dindarlık

Muhabbetin Kaynağı ve Kâinatın Anlamı
> “Bir insan en evvel muhabbetini Allah’a verirse, onun muhabbeti dolayısıyla Allah’ın sevdiği her şeyi sever.”
>
İnsan fıtratı, sevgi üzerine kurulmuştur. Doğduğumuz andan itibaren ailemizi, arkadaşlarımızı, sahip olduğumuz eşyaları ve tabiatı severiz. Ancak bu sevgiler, çoğu zaman bir heves gibi gelip geçer veya bir çıkar ilişkisine dönüşebilir. Kalbimiz, ne kadar çok sevgi biriktirirse biriktirsin, sürekli yeni bir şeyler arar ve tatminsiz kalır. Bu durumun en temel nedeni, sevginin asıl kaynağını bulamamış olmamızdır.
Bu hikmetli söz, sevginin asıl merkezini işaret ediyor: Allah’a duyulan muhabbet. Bir insan, kalbini öncelikle Yaratıcısına bağlarsa, bu sevgi, kâinattaki her şeyi kapsayan bir sevgiye dönüşür. Tıpkı bir ağacın, köklerinden beslenerek tüm dallarını ve meyvelerini beslemesi gibi, Allah’a duyulan sevgi de kalbi besler ve o kalp, Allah’ın yarattığı her şeye merhametle ve hayranlıkla bakar. Bir peygamberin merhametini, bir bilgenin ilmini, bir çiçeğin güzelliğini sevmek, aslında Allah’ın tecellilerini sevmektir. Böyle bir insan, dünyada yalnız kalmaz, çünkü her şeyde sevginin bir yansımasını bulur. Onun için acı da bir tecelli, güzellik de bir tecellidir. Bu sevgi, kalbi daraltmaz; aksine onu genişleterek, her şeyi kucaklamasına izin verir.

Ölümün Hakikati ve Genç-Yaşlı Ayrımı

> “Ecel gizlidir; her vakit ölüm, başını kesmek için gelebiliyor. Ve genç ihtiyar farkı yoktur.”
>
İnsanoğlu, zamanın bir illüzyon olduğunu ve ölümün kaçınılmaz bir son olduğunu bilmesine rağmen, genellikle onu bir şekilde erteler veya unutur. Yaşlılık, genellikle ölümle ilişkilendirilirken, gençlik sanki ölümsüzlükle eşdeğer tutulur. Tarihte nice güçlü imparatorlar, genç yaşta vefat eden nice dâhiler ve umut dolu askerler vardır. Bu durum, bize zamanın ve ölümün, gençlik veya yaşlılık ayrımı yapmadığını hatırlatır. Ölüm, her an kapımızı çalabilir ve buna hazırlıklı olmak, hayatın en büyük hikmetlerinden biridir.
Bu söz, bizi ölümün gizemli ve aniden gelen doğası üzerine düşünmeye davet ediyor.

Ölüm, “her vakit başını kesmek için gelebiliyor” diyerek, onu bir düşman gibi değil, aksine hayatın her anında mevcut olan bir gerçeklik olarak tasvir ediyor. Bu, karamsarlığa kapılmak anlamına gelmez; aksine, hayatın her anını daha bilinçli, daha değerli ve daha anlamlı yaşamaya teşvik eder. Eğer ölüm her an gelebilirse, bugünü ertelememek, sevdiklerimize olan sevgimizi yarınlara bırakmamak ve iyi amelleri yarına saklamamak gerekir. Bu yüzden, genç veya yaşlı olmak fark etmeksizin, hayatımızı bir misafir gibi yaşamalı ve ebedi hayata hazırlıklı olmalıyız.

Manevi Zenginlik ve Batı Medeniyeti

> “Acaba kendine müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaati için, bir günde elli kelime Firengî lügatından taallüm ettiği halde; elli senede ve her günde elli defa tekrar ettiği Sübhanallah ve Elhamdülillah ve Lâ ilahe illallah ve Allahu Ekber gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan daha aşağı düşmez mi?”
>
Bu söz, modern çağın getirdiği maddiyatçı ve tüketimci yaşam tarzının, insanın manevi değerlerini nasıl arka plana ittiğini eleştiriyor. Günümüzde, insanlar yabancı bir dil öğrenmek, mesleki becerilerini geliştirmek veya dünyevi çıkarlar elde etmek için büyük bir çaba sarf ediyorlar. Bu çaba, takdire şayan olabilir. Ancak bu söz, bu çabanın bir dengeye oturması gerektiğini anlatıyor.
Eğer bir insan, sadece geçici dünya menfaatleri için çabalıyorsa, bu çabası ne kadar büyük olursa olsun, ruhsal açıdan bir kayıp yaşamaktadır. Sürekli tekrar edilen “Sübhanallah, Elhamdülillah, Lâ ilâhe illallah, Allahu Ekber” gibi kutsal kelimeler, sadece sözler değil; onlar, insanın ruhunu besleyen, kalbini arındıran ve onu yaratıcısına yaklaştıran manevi gıdalardır. Eğer insan, bu manevi gıdaları ihmal ederse, sadece maddi kazanımlarla yetinirse, o zaman bir hayvan gibi sadece yeme, içme ve üreme duygularıyla yaşayan bir varlığa dönüşmez mi? Bu söz, bizi, hayatın asıl amacının sadece maddi zenginlikler olmadığını ve manevi birikimin en büyük zenginlik olduğunu hatırlatıyor.

Dindarlık ve Sorumluluk Bilinci

> “Dindar bir adam; din muhabbeti için ‘Hak böyledir. Hakikat budur. Allah’ın emri böyledir’ der. Yoksa, Allah’ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derecede haddinden tecavüz edip, Allah’ın taklidini yapıp, onun yerinde konuşmaz. ‘femen azlemü mimmen kezebelâllah’ düsturundan titrer.”
>
Gerçek dindarlık, sadece belli ibadetleri yerine getirmekten ibaret değildir. O, aynı zamanda büyük bir sorumluluk bilinci taşımaktır. Bu söz, bir dindarın sahip olması gereken en önemli ahlaki ilkeyi ortaya koyuyor: Allah adına konuşmamak.
Tarihte, dinin adını kullanarak kendi çıkarlarını meşrulaştıran, kendi keyiflerine göre fetvalar veren, insanları Allah adına korkutan nice sahte dindarlar ortaya çıkmıştır. Oysa gerçek dindar, Allah’ın emirlerini kendi keyfine göre yorumlamaz. O, sadece “Hak böyledir, Hakikat budur, Allah’ın emri böyledir” der ve bu konuda haddini bilerek, Allah’ın yerine konuşmaktan titrer. “Femen azlemü mimmen kezebe alâllah” yani “Allah’a iftira edenden daha zalim kim olabilir?” ayeti, bu sorumluluğun ne kadar büyük olduğunu gösterir. Gerçek dindarlık, Allah’a olan sevgi ve saygının bir yansıması olarak, O’nun adına konuşmaktan sakınmaktır. Bu, hem dindarın kendi nefsini terbiye etmesi hem de dini değerlerin toplum içinde yozlaşmasının önüne geçmek için hayati bir önem taşır.

Makale Özeti
Bu makale, dört farklı başlık altında, insanın manevi yaşamına dair temel konuları ele almaktadır. İlk olarak, sevginin asıl kaynağının Allah’a duyulan muhabbet olduğunu ve bu sevginin kâinattaki her şeyi kapsadığını anlatır.
İkinci olarak, ölümün genç ve yaşlı ayrımı yapmadığını, bu gerçeğin hayatı daha bilinçli yaşamaya teşvik ettiğini belirtir. Üçüncü olarak, dünyevi menfaatler için çaba sarf ederken manevi değerleri ihmal etmenin, insanı hayvani bir seviyeye düşürebileceğini anlatır.
Son olarak, gerçek dindarlığın, Allah’ın yerine konuşmak yerine, O’nun emirlerine sadık kalmakla mümkün olduğunu ifade eder.
Bu dört ana fikir, birbiriyle bütünlük içerisinde, kişiye hayatın anlamı, ölümün hakikati, manevi zenginlik ve gerçek dindarlık üzerine derin ve düşündürücü bir perspektif sunar.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 6th, 2025