İslam Dünyasının Uyanışı ve Kur’an Rehberliğinde Geleceğe Yönelik Bir İttifak

İslam Dünyasının Uyanışı ve Kur’an Rehberliğinde Geleceğe Yönelik Bir İttifak

“Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir teselli kalbime geliyor ki: Bu geniş boğuşmaların neticesinde eski harb-i umumîden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa’da deccallane bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi teselliye medar; ÂLEM-İ İSLÂM’IN TAM İNTİBAHIYLA VE YENİ DÜNYA’NIN, Hristiyanlığın hakikî dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve ÂLEM-İ İSLÂM’LA İTTİFAK ETMESİ ve İncil, Kur’ana ittihad edip tâbi’ olması, O DEHŞETLİ GELECEK İKİ CEREYANA karşı semavî bir muavenetle dayanıp inşâallah galebe eder…” (EMİRDAĞ LÂHİKASI-1/ KUR’AN TEFSİRİ RİSALE-İ NUR’DAN/ 58.sh)”

İslam medeniyeti, tarihin akışında bilim, sanat, felsefe ve adaletin buluştuğu bir merkez olarak uzun süre insanlığa öncülük etmiştir. Endülüs’ten Orta Asya’ya, Osmanlı’dan Safevi’ye kadar uzanan bu geniş coğrafya, farklı kültürleri bir araya getiren eşsiz bir uygarlık mozaği sunmuştur. Ancak, modern çağın başlangıcıyla birlikte, özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda, Batı medeniyetinin sömürgeci politikaları ve sanayi devrimi, İslam dünyasını derinden etkilemiştir. Bu süreç, maddi ve manevi çalkantılara yol açarken, İslam toplumlarının kendi öz dinamiklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan “Emirdağ Lâhikası-1” adlı eserinin 58. sayfasında yer alan metin, tam da bu kritik dönemeçte bir teselli ve endişe kaynağı olarak İslam dünyasının uyanışına işaret eder.

#### Tarihsel ve Felsefi Açı
Metnin temel vurgusu, Batı medeniyetinin “geniş boğuşmalarından” daha büyük bir zararın, İslam dünyasının kendi iç kaynaklarından kopmasıyla ortaya çıktığıdır. Nursi, burada Batı’yı yalnızca bir coğrafi ya da kültürel birim olarak değil, aynı zamanda sekülerleşme ve materyalizmle özdeşleşen bir medeniyet modeli olarak ele alır. Bu model, savaşlar, sömürgecilik ve kültürel erozyonla İslam toplumlarına zarar vermiş, ancak asıl tehlike, bu toplumların kendi manevi miraslarından uzaklaşmasıdır. Nursi’ye göre, bu durum bir vahşet doğurmuş ve İslam dünyasını kendi öz değerlerinden koparan bir yozlaşma sürecini tetiklemiştir.

Bu açıdan, Nursi’nin önerdiği çözüm, İslam dünyasının uyanışını Hristiyanlığın “hakiki din” yani tevhid anlayışıyla uyumlu bir ittifaka ve İslama teslim olmaya dayandırmaktır. Burada “hakiki din” ifadesi, Nursi’nin Hristiyanlığın özündeki tevhid inancına ve ahlaki değerlere atıfta bulunduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu görüş, 20. yüzyılın başında, özellikle Osmanlı’nın çöküşü ve I. Dünya Savaşı sonrası dönemde,  Hristiyan dünyasının, Kur’an-ı Kerim’in evrensel mesajlarına dayalı bir hareket tarzıyla şekillenmesi gerektiğini anlatır. Bu, yalnızca dini bir birliktelik değil, aynı zamanda insanlık için ortak bir gelecek vizyonu sunan bir dayanışma çağrısıdır.

#### Kur’an Rehberliğinde Gelecek
Metnin bir diğer önemli noktası, bu ittifakın Kur’an’a uygun bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğidir. Nursi, İslam dünyasının, Kur’an’ın rehberliğinde yeniden bir uyanışa geçebileceğini ve bu uyanışın, inançlı nesillerin önderliğinde ilahi bir yardım (muavenet) ile galibiyete ulaşacağını belirtir. Bu fikir, İslam tarihindeki büyük yenilenme hareketlerinden ilham alır. Örneğin, Hz. Peygamber’in Medine’de farklı inanç gruplarıyla yaptığı anlaşmalar veya Selçuklu ve Osmanlı’nın farklı milletleri bir araya getiren yönetim modelleri, bu ittifak anlayışının tarihsel köklerini oluşturur.

Nursi’nin “gelecekteki cereyan” ifadesi, modern dünyada şekillenecek yeni bir medeniyet dalgasını işaret eder. Bu dalga, maddi güçten ziyade manevi değerlere dayalı bir düzen kurmayı hedefler. “İnşallah galebe eder” ifadesi ise, bu sürecin ilahi bir destekle gerçekleşeceğine olan inancı yansıtır. Bu optimism, karamsar bir dünya görüşüne karşı, umut ve çaba ile değişimin mümkün olduğunu savunan bir duruşu temsil eder.

#### Günümüze Yansımalar
Bugün, 3 Eylül 2025 itibarıyla, küresel ölçekte devam eden çatışmalar, ekonomik eşitsizlikler ve kültürel kutuplaşmalar, Nursi’nin öngördüğü ittifak fikrini daha da anlamlı kılmaktadır. İslam dünyası, hala sömürgecilik sonrası etkilerden kurtulmaya çalışırken, Batı’da da sekülerizmin getirdiği manevi boşluk tartışılmaktadır. Bu açıdan, Nursi’nin önerdiği ortak değerler etrafında buluşma, dinler arası barışın bir modeli olabilir.

Ayrıca, teknolojinin ve küreselleşmenin etkisiyle, genç nesillerin eğitimine ve manevi değerlerin korunmasına verilen önem, Nursi’nin “inançlı nesiller” vurgusuyla örtüşmektedir. İnternet ve sosyal medya, bu nesillerin bilgiye erişimini kolaylaştırırken, aynı zamanda doğru rehberlik ve ahlaki anlayışın gerekliliğini de ortaya koymaktadır. Kur’an’ın evrensel mesajları, bu dijital çağda da insanlığa yol göstermeye devam edebilir.

#### Sonuç
Said Nursi’nin “Emirdağ Lâhikası-1”deki bu pasajı, İslam dünyasının uyanışını ve geleceğe yönelimini, Kur’an rehberliğinde bir ittifakla mümkün kılan vizyoner bir çağrıdır. Tarihsel zorluklara rağmen, bu yaklaşım, farklı inançların ortak değerler etrafında buluşmasıyla barış ve adaletin tesis edilebileceği umudunu taşır. 21. yüzyılda, bu fikirlerin hayata geçirilmesi, insanlığın karşılaştığı küresel sorunlara karşı dayanıklı bir gelecek inşa etmede önemli bir rol oynayabilir. Nursi’nin öngörüsü, yalnızca bir dini manifesto değil, aynı zamanda evrensel bir insanlık projesi olarak değerlendirilmelidir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 3rd, 2025