ABD, İngiltere ve İsrail’in Yüzyıllık Projesi: PKK ve Ortadoğu’nun Geleceği – 2 –

ABD, İngiltere ve İsrail’in Yüzyıllık Projesi: PKK ve Ortadoğu’nun Geleceği – 2 –

ABD, İngiltere ve İsrail’in Yüzyıllık Ortadoğu Stratejisi: PKK Üzerinden Bir İkinci İsrail Projesi

Ortadoğu coğrafyası, modern uluslararası ilişkilerin en tartışmalı alanlarından biridir. Stratejik enerji kaynakları, jeopolitik geçiş yolları ve tarihî-dinî mirasıyla bölge, yüz yıldır küresel güçlerin sürekli müdahalesine sahne olmuştur. Bu müdahalelerin en önemli boyutlarından biri, etnik ve mezhebsel fay hatlarını kullanarak bölgeyi parçalama stratejisidir. Kürt meselesi ve PKK üzerinden şekillenen süreç, bu açıdan ele alınması gereken bir dosyadır.

Bu makalede, ABD ve İngiltere’nin tarihî entrikaları, İsrail’in Arz-ı Mev’ud ideali ve PKK’nın elli yıllık serüveni üzerinden “ikinci bir İsrail” projesi akademik bir perspektifle incelenecektir.

  1. Tarihî Arka Plan: Sykes-Picot ve Bölgenin Paylaşımı

1916 Sykes-Picot Anlaşması, Osmanlı sonrası Ortadoğu’nun fiilen parçalanma planıdır. İngiltere ve Fransa arasında imzalanan bu gizli anlaşma ile bölge, etnik ve mezhebsel fay hatları gözetilerek taksim edilmiştir (Fromkin, 1989). Kürtler için öngörülen bağımsızlık ihtimali, özellikle 1920 Sevr Antlaşması’nda daha net biçimde yer bulmuştur. Ancak 1923 Lozan Antlaşması ile bu ihtimal ortadan kaldırılmıştır.

Bununla birlikte, Batı’nın Kürt kartını ileride yeniden kullanmak üzere bir kenara koyduğu bilinmektedir. İngiltere’nin 1920’lerde Irak’ta Kürt aşiretlerini destekleyerek Ankara’ya baskı kurmaya çalışması, bu stratejinin ilk uygulamaları arasında sayılabilir.

  1. PKK’nın Kuruluşu ve Uluslararası Destek

PKK, 1978’de Marksist-Leninist ideoloji ile kurulmuş, 1984’te silahlı mücadeleye başlamıştır. Soğuk Savaş döneminde Suriye, SSCB ve çeşitli Avrupa ülkelerinden lojistik destek almış; 1990’lardan itibaren ise ABD ve Avrupa’nın denetiminde bir aparat hâline gelmiştir (Çandar, 2012).

Özellikle 2011 sonrası Suriye iç savaşında ABD’nin PYD/YPG’ye 50 binden fazla TIR silah göndermesi (Pentagon raporlarına yansıyan bilgiler), Washington’un “DEAŞ’la mücadele” bahanesi altında bölgeyi yeniden dizayn etme stratejisinin somut göstergesidir.

  1. İsrail’in Arz-ı Mev’ud Projesi ve Kürt Kartı

İsrail’in ideolojik zemini, Tevrat’ta geçen “Arz-ı Mev’ud” (Vaadedilmiş Topraklar) doktrinidir. Bu doktrine göre Nil’den Fırat’a kadar uzanan geniş bir coğrafya İsrail’in kontrolü altında olmalıdır (Herzl, 1896).

Bu hedef doğrultusunda, İsrail’in çevresindeki devletlerin parçalanması, etnik/mezhepsel mikro-devletçiklerin ortaya çıkarılması bir stratejik önceliktir. İsrail, 1960’lardan itibaren Irak Kürtleriyle yakın ilişkilere girmiş, 1990’larda Barzani ve Talabani hareketlerine destek vermiştir (Gunter, 2011). Bugün PYD/YPG ile kurulan temas da bu stratejinin devamıdır.

Dolayısıyla “ikinci bir İsrail” benzetmesi, sadece sembolik değil; İsrail’in bölgedeki güvenlik paradigması açısından stratejik bir tanımlamadır.

  1. ABD’nin Çelişkili Söylemleri ve İki Yüzlülük Politikası

ABD’nin Suriye elçisi Tom Barak’ın “PKK’sız bir Suriye devleti” açıklamasından kısa süre sonra geri adım atması, Washington’un klasik ikili oyununu göstermektedir. ABD, bir yandan Türkiye’yi “NATO müttefiki” olarak tanımlarken diğer yandan PKK’nın Suriye kolunu desteklemektedir.

ABD’nin Irak işgali (2003), Arap Baharı süreci (2011) ve Suriye iç savaşı politikaları, bölgeyi istikrarsızlaştırmakta; bu istikrarsızlık üzerinden kendi askeri varlığını meşrulaştırmaktadır. Böylece “enerji koridorları” ve “güvenlik kuşakları” adı altında, aslında İsrail’in stratejik çıkarları korunmaktadır.

  1. PKK’nın Silah Bırakma Tartışmaları

Son yıllarda PKK’nın “silah bırakabileceği” yönünde tartışmalar gündeme gelmiştir. Ancak bunun üç temel ihtimali vardır:

  1. PKK, taşeron olduğunun farkına varıp geri adım atabilir.
  2. Sahada güç kaybetmesi sebebiyle mecburi bir süreç yaşanabilir.
  3. Daha önceki örneklerde olduğu gibi, bu süreç Batılı istihbaratlar tarafından manipüle edilerek “kontrollü bir oyun” hâline getirilebilir.
  4. Türkiye’nin Stratejik Duruşu

Türkiye’nin 2016’dan itibaren başlattığı sınır ötesi operasyonlar (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı), ABD’nin kurmak istediği terör koridorunu büyük ölçüde bozmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kılıç kınından çıkarsa kaleme yer kalmayacak” ifadesi, Türkiye’nin artık diplomasi ile sahadaki mücadeleyi birlikte yürütme kararlılığını ortaya koymaktadır.

Sonuç

Ortadoğu’da elli yıllık PKK terörü, aslında yüz yıllık Batı planının güncellenmiş bir parçasıdır. İngiltere’nin sömürgeci mirası, ABD’nin emperyalist müdahaleleri ve İsrail’in Arz-ı Mev’ud ideali, aynı eksende birleşmiştir.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı mesele, sadece bir terör örgütü değil; küresel güçlerin bölgeyi yeniden dizayn etme girişimidir. Dolayısıyla mücadele, askerî olduğu kadar siyasî, diplomatik ve ideolojik boyutlarıyla da sürdürülmelidir.

📌 Son tesbit: Ortadoğu’nun geleceği, Batılı güçlerin masa başında çizdiği haritalarla değil; bölge halklarının uyanışı ve İslam dünyasının birlik iradesiyle yeniden şekillenecektir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 31st, 2025