Zat ve Semere: Şerefin Gerçek Kaynağı

Zat ve Semere: Şerefin Gerçek Kaynağı

“Bir şeyin şerefi neslinde değildir, zatındadır. Bir şeyin aslını gösteren semeresidir.”

İnsanoğlu tarih boyunca, soy ve nesep bağlarını büyük bir gurur kaynağı görmüş, asaletini çoğu zaman atalarının şöhretiyle ölçmeye çalışmıştır. Oysa hakikat bize gösteriyor ki, şeref ve kıymet, bir kimsenin soyundan değil; zatından, şahsiyetinden ve ortaya koyduğu fiillerinden kaynaklanır.

Çünkü nesep, kişinin elinde olmayan bir bağdır; insanın iradesiyle kazanılmış bir meziyet değildir. Oysa asıl kıymet, insanın kendi zatında taşıdığı ahlâk, ilim, fazilet ve amellerindedir. İşte bu nedenle “bir şeyin aslını gösteren, onun semeresidir.” Ağacın özünü meyvesi tanıttığı gibi, insanın özünü de ameli ve eseri tanıtır.

  1. Neslin Değil, Zatın Şerefi

Bir insan, hangi soydan gelirse gelsin, eğer zatında fazilet, ahlak ve iman yoksa, şerefli bir geçmiş ona fayda vermez.

Kur’ân da bu hakikati teyit eder:

> “Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Hucurât, 13)

Demek ki Allah katındaki değer, soyda veya malda değil, takvada ve şahsî meziyettedir.

  1. Zatın Hakikatini Gösteren Semere

Her şeyin özünü en iyi anlatan, onun meyvesidir.

Bir ağacın ne olduğunu yaprağı değil, meyvesi söyler.

Bir insanın değerini, lafı değil; ameli ve eseri gösterir.

Bir âlimin kıymetini, unvanı değil; ilmiyle ortaya koyduğu semereler belirler.

İnsanın değeri, onun maharetinin ve eserinin değeridir.

Dolayısıyla, soy ve şekil bir surettir; asıl olan, zatın ürettiği semeredir.

  1. Tarihten İbretler

Hz. Nuh’un oğlu: Nübüvvet hanesinden doğmuştu; fakat iman etmeyince tufanda helak oldu. Nesep, ona fayda vermedi.

Hz. İbrahim’in babası Âzer: Putperest olarak kaldı, oğlunun nübüvveti ona kurtuluş olmadı.

Ebu Cehil: Peygamber Efendimizin akrabası olmasına rağmen, düşmanlıkta en ileri gidenlerden oldu.

Bilâl-i Habeşî: Aslen köleydi; fakat imanıyla, takvasıyla, sabrıyla şereflerin zirvesine çıktı.

Bu örnekler bize gösteriyor ki, asalet kan bağıyla değil; iman, ahlak, sabır ve amel-i salihle kazanılır.

  1. İlmi ve Hikmetli Değerlendirme

Hikmet açısından da zatın kıymeti, kendi hakikatinde aranır.

Aristo: “Bir şey, gayesi ile bilinir” der. Gayesi, onun hakikatini açığa çıkarır.

Gazali: “Amelsiz ilmin, köksüz ağaç gibi olduğunu” söyler. Yani semeresiz ilim kıymetsizdir.

Kıymet, mahiyetin cevherindedir; suretinde değil.

Demek ki, ilim de, insan da, nesil de özünü eserinde ve neticesinde gösterir.

Sonuç ve İbret

Soy sop, nesep ve şöhret gelip geçicidir.

Zatın şerefi, kişinin amellerinde ve meyvesinde saklıdır.

İnsan, özünü semeresiyle isbat eder; ağacın meyvesi onun dili olduğu gibi, insanın da ameli onun dili olur.

O hâlde bize düşen, şerefi soyumuzda değil; zatımızda ve ortaya koyduğumuz semerelerde aramaktır.

“Her ağaç meyvesiyle tanınır. Her insan da ameliyle anılır.”

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2025