HİPOKRAT MI İLAHİ DAVET Mİ?
HİPOKRAT MI İLAHİ DAVET Mİ?
Konya’daki inançlı ve dindar bir doktorun uygunsuz giyinen hastasına tepki göstererek teşhircilik yapmamasını ve düzgün giyinip, bu durumda kendisini muayene etmeyeceğini söyledi.[1]
Bunun üzerine sağdan da soldan da herkes eteğindeki taşları döktü.
Ancak problem sağla sol birbirine karıştı.
Çünkü mesele sağla soldan ziyade düşüncede.
Bizdeki problem zihniyet problemidir.
Ve en önemlisi de istikamet problemidir.
Onun için şahsı hedef almadan bu zihniyete cevap verme ihtiyacı duydum.
Çünkü meselem günahla.
Şu yorumda olduğu gibi;
“Doktorların görevi; giyimine-kuşamına, mezhebine-meşrebine bakmaksızın hastasını muayene etmektir.
Çarşaflıyı muayene etmeyen hekim ile mayoluyu muayene etmeyen hekim aynı zihniyetin ürünüdür.
İkisi de bağnazdır.
İkisi de Hipokrat andına ihanet etmiştir.
Nokta!”
Bu inançlı ve hassas bir Müslümana yakışmayan ve en az iki milyar müslümanı rencide eden bir hakaret ifadesi.
1970 yılları solcularının Müslümanlara; Gerici diye ifade ettiği çirkin sözlerden.
Bu düşünce sahibinin ve sahiplenenlerin bir ömür boyu vicdan azabı çekmemesi için dilerim bir özür beyanı gelir.
Bu hasta görüş müşteri bulacağı için şahıs değil, genel bir değerlendirme yapacağım.
Evvela bu kıyas yani çarşaf ve mayo kıyası, kıyası maal- farıktır.
Pek de bir münasebeti bulunmamaktadır.
Biri örtünme Allah’ın emri ve Rahmani, diğeri şeytanın emri ve şeytani.
Zira Müslüman bir kadın, anne, eş, kız mayo giymez.
Ama çarşaf ve örtü kullanır.
-Yoksa Ahlaksızlık meşrulaştırılıyor mu, diye de düşünmeden edemiyorum.
Bu inançlı kişiye sorsanız, bir münker yani çirkin bir durum görsen nasıl engelleneceğini size söyler.
Belki Lut kavminde bir ev hariç hatta rivayete göre 70-80 bin civarında teheccüd kılanların da dahil olduğu helaki de bilebilir.
Böyle bir teşhirci sınıfa girdiğinde öğretmen onu sınıfa almasa, bağnaz mı olmuş oluyor?
Yoksa kuralı mı uyguluyor?
Yoksa keyfe göre mi belirleniyor.
İşte Doktorda Sağlık Bakanlığı’nın kuralını uyguladı.
Burada “Hipokrat andına ihanet etmiştir. ” derken, Allah adına verilen sözün ihanetini göz ardı edip, onun önüne geçirmektedir.
Hadiste;” “Ben Rabbimden üç şey istedim; istediklerimden ikisini verdi, birisini ise benden esirgedi: Rabbimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini istedim; bu isteğimi yerine getireceğine dair söz verdi. Bir de kendisinden ümmetimi suda boğmakla helak etmemesini istedim, bu isteğimi de yerine getireceğine dair söz verdi. Sonra ümmetimin kendi aralarında kavga edip dövüşmelerine izin vermemesini istedim, bunu benden esirgedi.” (Müslim, Fiten, 20).
Aslında Allah’ın bazen tabiri caizse suyu karıştırması, içteki yapıyı da dışarıya çıkarması açısından iyi oluyor.
İşte biz burada kaybediyoruz.
Kimden yana olduğumuzun farkında değiliz.
Hipokrat’dan mı yoksa ilahi davetden mi?
Bizim birde hem saflarda bozukluk var hem de saf-lıkta.
Aslında size sorsam yukarıdaki yazıyı nasıl düşüncedeki biri yazmıştır desem ne dersiniz?
Çünkü musalla taşında da, kabirde de soracaklar!
Neyse. Takdir sizin.
Ya takdir edin ya tekdir.
*********
Konuyu biraz daha açacak olursak;
Çarpıcı olan ise: Hipokrat andı ile Allah’a verilen söz arasında tercih yapmak… İşte asıl problem, burada ortaya çıkıyor.
Fark ve bocalama burada başlıyor.
Yani her kanuni olan bir şey meşru mudur?
İçki kullanmak gibi günahların yasak olmaması onu meşru kılar mı?
Ve hangi hakla onu kullananı savunmak haklı bir savunma olabilir?
Olaya Hipokrat gözü ve gözlüğüyle bakıldığı kadar, dini, ahlaki ve toplumsal yönleriyle de bakmak daha seviyeli olmaz mı?
Hipokrat mı, İlahi Davet mi?
Zihniyet ve İstikamet Çıkmazı
Bugün en büyük meselemiz ne cehalet ne de fakirliktir; asıl meselemiz zihniyet problemidir. Çünkü zihniyet, istikameti belirler. Zihin bulanık ise istikamet bozuk olur. İstikamet bozuk olunca da insan, hakikati görse bile bâtılı tercih eder.
Çarpık Bir Kıyas: Çarşaf ve Mayo
“Çarşaflıyı muayene etmeyen hekim ile mayoluyu muayene etmeyen hekim aynı zihniyetin ürünüdür” ifadesi ilk bakışta eşitlik ve insaniyet gibi görünebilir. Ancak bu kıyas fâsittir, yani yanlış bir kıyastır. Çünkü birinde Allah’ın emrine teslimiyet, diğerinde Allah’ın yasakladığı bir münker vardır. İkisini aynı kefeye koymak; helali haramla eşitlemek, hakkı bâtıla karıştırmak demektir.
Hz. Nuh’un kavmi de Hz. Lût’un kavmi de bu yanlışa düştü: Hakla bâtılı karıştırdılar, günahı normalleştirdiler, hatta hakla aynı kefeye koydular. Sonuç, helak oldu. Rivayetlerde belirtildiği gibi, Lût kavmi içinde namaz kılan, teheccüd bile kılan nice insan vardı; ama istikamet kaybolmuştu. Çünkü zulme, fuhşa, münkerata sessiz kaldılar. Hakkı bâtıldan ayırmadılar.
Hipokrat mı, Allah’a Verilen Söz mü?
Bir hekim “Hipokrat andı” ile mesleğini icra eder. Elbette hastasına bakmak, canı korumak, tedavi etmek görevidir. Ancak unutulmamalıdır ki, Allah’a verdiği söz, Hipokrat’tan daha üstündür.
Kur’an şöyle uyarır:
> “Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedel karşılığında satanlar var ya; işte onların ahirette bir payı yoktur.” (Âl-i İmrân, 77)
Bir insan, Allah’ın emirlerini yok sayıp, modern yeminleri ve dünyevi ilkeleri öne çıkarıyorsa; burada bir zihniyet sapması vardır. Bu, aslında “Allah’ın hukukunu ikinci plana atmak” demektir. Hâlbuki ilahi davet bize önceliği gösterir:
Önce Allah’a kulluk,
Sonra insanlara hizmet.
Hadislerin Uyarısı
Resûlullah (sav) ümmeti için üç şey istemişti. İkisi verildi: kıtlıkla toplu helak ve suyla helak yok. Ama üçüncüsü verilmedi: ümmetin kendi içinde parçalanıp kavga etmemesi. (Müslim, Fiten, 20)
Bugün görüyoruz ki, Müslümanların büyük kısmı tam da bu derde tutulmuş: birbirine düşman, zihniyeti bozuk, istikameti kaymış.
Bunun sebebi ne?
Hakkı bırakıp bâtılı savunmamız, Allah’ın ölçülerini ikinci plana atmamız, dünyevi sloganları dinin önüne geçirmemiz.
Zihniyetin İmtihanı
Allah zaman zaman karıştırır, fitneler çıkar. Çünkü hakikati görünür hale getirmek ister. Bu karışıklık, kalplerdeki yönelişi açığa çıkarır. Gerçekten Allah’tan yana olanla, dünyevi and ve ideolojilerden yana olan burada belli olur.
Kur’an bunu şöyle ifade eder:
> “(Bu toplama) Allah’ın murdarı temizden ayıklaması (mümini kâfirden ayırması) ve bütün murdarların bir kısmını diğer bir kısmının üstüne koyup hepsini yığarak cehenneme atması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların kendileridir.” (Enfâl, 37)
Saflarımız ve Saflığımız
Bugün sadece saflarımızda bozukluk yok, aynı zamanda saflığımızı da kaybettik.
Bir kısım müminler, “tarafsızlık” adına hakkı savunmuyor, bâtılı kınamıyor. Tarafsızlık ise hak karşısında taraf olmamaktır. Bu da hakkı zayıflatmak, bâtıla güç vermektir.
Sonuç: İstikamet Nerede?
Asıl soru şudur: Biz Hipokrat’tan mı yanayız, ilahi davetten mi?
Eğer “insan merkezli” bakarsak, ölçüler bulanır.
Eğer “Allah merkezli” bakarsak, istikamet bulunur.
Unutmayalım: Allah’ın rızası olmadan, insanı memnun etmek fayda vermez. İnsanların rızası olmadan, Allah’ı memnun etmek ise en büyük saadettir.
Bediüzzaman: Hakkın hatırı âlidir hiçbir hatıra feda edilmez, yalnız hak sağ olsun ” der.
İbretli Özet
Bugün yaşadığımız zihniyet probleminde, ölçü kayması vardır. Hipokrat ile Allah’ın kelamını aynı kefeye koyan, aslında dini hayatın merkezinden çıkarmış demektir. İstikamet ise ancak Allah’ın emir ve yasaklarını esas almakla mümkündür.
Cevap net:
Bu görüş Kur’an’a uymaz.
Bu görüş hadise uymaz.
Bu görüş İslam ahlakına uymaz.
Bu görüş, ancak modern heva ve ideolojilerin ürünüdür.
Bizim yapmamız gereken, safımızı netleştirmektir:
Ya Hipokrat ya Allah!
Ve mümin, tercihini tereddütsüz bilir.
Kur’an açıkça buyuruyor:
> “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9)
“Ölülükle dirilik bir olmaz, karanlıklarla aydınlık da bir değildir.” (Fâtır, 19-20)
Müminin ölçüsü bellidir:
> “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi ıslah etsin.” (Ahzâb, 70-71)
> “Hakkı bâtıl ile karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.” (Bakara, 42)
“Ey iman edenler! Kendinizin, anne-babanızın ve akrabanızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutun.” (Nisâ, 135)
Kur’an’ın net emri:
> “Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın, parçalanmayın.” (Âl-i İmrân, 103)
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
[1] https://www.konyayenigun.com/konyada-tedaviyi-reddeden-doktora-destek