DÜNYA YAHUDİ MEDYASI
DÜNYA YAHUDİ MEDYASI
Yahudiler dünya medyasını istedikleri gibi kullanıyorlar.
Toplumları istedikleri gibi yönlendirip, hükümetleri deviriyorlar.
Kendilerini 4. Kuvvet olarak değerlendirip, güç gösterisinde bulunup, pervasızca davranıyorlar..
Bediüzzaman bunlara verdiği tokat gibi cevapta şöyle diyor;
“İ’lem ey hitabet-i umumiye sıfatıyla gazete lisanıyla konferans veren muharrir!
Sen, kendi nefsini aşağı göstermeye ve nedamet ederek kusurlarını ilân etmeye hakkın var. Fakat şeâir-i İslâmiyeye zıt ve muhalif olan herzelerle İslâmiyeti lekelendirmeye kat’iyen hakkın yoktur.
Seni kim tevkil etmiştir? Fetvâyı nereden alıyorsun? Hangi hakka binaen milletin namına, ümmetin hesabına, İslâmiyet hakkında hezeyanları savurarak dalâletini neşir ve ilân ediyorsun? Milleti, ümmeti kendin gibi dâll zannetme! Dalâletini kime satıyorsun?
Burası İslâmiyet memleketidir, Yahudi memleketi değildir.
Cumhur-u mü’minînin kabul etmediği birşeyin gazeteyle ilânı, milleti dalâlete dâvettir, hukuk-u ümmete tecavüzdür. Bir adamın hukukuna tecavüze cevaz-ı kanunî olmadığı halde, koca bir milletin, belki âlem-i İslâmın hukukuna hangi cesarete binaen tecavüz ediyorsun?
Ağzını kapat!”
******
Medya Gücü, Yahudiler ve Bediüzzaman’ın Tokadı
Tarih boyunca Yahudiler, siyasî ve iktisadî alanların yanı sıra medya ve kültür dünyasını da kontrol altında tutarak toplumsal yönlendirmelerde bulunmuşlardır. Medya, modern dünyada sadece “haber” taşıyan bir araç değil; zihinleri şekillendiren, hükümetleri devirebilen, toplumları birbirine düşürebilen dördüncü bir kuvvet hâline gelmiştir. Yahudi lobilerinin bu alandaki hâkimiyetleri, Batı dünyasında bir gelenek hâline gelmiş, kitle psikolojisi ve siyaset üzerinde derin tesirler bırakmıştır.
İşte tam bu noktada Bediüzzaman Said Nursî’nin uyarısı, adeta bir tokat gibi tarihe çakılmıştır. O, medyanın pervasızca İslâm’a saldırısını gördüğünde, şu tarihi cevabı vermiştir:
“Burası İslâmiyet memleketidir, Yahudi memleketi değildir. Cumhur-u mü’minînin kabul etmediği bir şeyin gazeteyle ilânı, milleti dalâlete dâvettir, hukuk-u ümmete tecavüzdür. Ağzını kapat!”
- Medyanın Psikolojik ve Siyasi Gücü
Medya, modern çağda:
Kamuoyu oluşturma
Zihinleri yönlendirme
Toplumları kutuplaştırma
Hükümetleri yıkma veya ayakta tutma
gibi devasa faaliyetlere sahip olmuştur.
Bugün dahi bir devletin silah gücü yetmediği yerde medya gücü devreye girer. Savaşlar bile artık önce medya üzerinden kazanılmaya veya kaybedilmeye başlanmıştır. Yahudi lobilerinin Hollywood’dan haber ajanslarına kadar kurduğu hâkimiyet, bu gücün en bariz delilidir.
- Bediüzzaman’ın Medya Tahlili
Bediüzzaman, gazeteleri “hitabet-i umumiye” yani halkın kulağına ve gönlüne seslenen büyük kürsü olarak tanımlar. Ona göre:
Bir yazar, şahsı adına pişmanlık ve itiraf edebilir.
Ama ümmet-i Muhammed (s.a.v.) adına konuşmaya asla hakkı yoktur.
Gazetede yazılan her hezeyan, milyonların hukukuna bir saldırıdır.
Bediüzzaman’ın bu tepkisi, sadece bir edebî çıkış değil; hukukî, siyasî ve ilmî bir tenkittir. Çünkü o, İslâm milletini küçültmeye kalkışan kalemlerin aslında Yahudi zihniyetinin bir yansıması olduğunu görmüş, buna karşı “ağzını kapat” diyerek tavır koymuştur.
- Tarihten İbretler
Fransız Devrimi sırasında gazete ve bildiriler halkı galeyana getirerek krallığı devirdi.
- Dünya Savaşı’nda propaganda, savaşın gidişatını etkiledi.
- Dünya Savaşı’nda Yahudi karşıtı veya yanlısı propagandalar, milyonların kaderini belirledi.
Soğuk Savaş’ta medya, Batı ve Sovyet bloklarını ideolojik savaşın cephesi hâline getirdi.
- yüzyılda Ortadoğu’daki Arap Baharı hareketleri, medya üzerinden tetiklendi.
Her çağda medya, kitlelerin akıbetini tayin eden bir güç olmuştur.
- İlmî ve Hikmetli Boyut
Kur’ân bize uyarıyor:
> “Ey iman edenler! Eğer fasık bir kimse size haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın.” (Hucurât, 6)
Bu ayet, modern medya için de adeta bir prensip vazetmektedir. Haberin kaynağı güvenilmezse, ümmet yanlış yönlendirilir.
Bediüzzaman da bu ölçüyü hatırlatır:
Hakikat, şahısların keyfiyle ölçülmez.
Milletin iman ve şerefi, basit gazete köşelerine kurban edilemez.
İşte bu yüzden o, “milleti kendi gibi dalâlette zannetme” diyerek kalem sahiplerini ikaz eder.
- Siyasî ve Stratejik Değerlendirme
Bugün Yahudi lobileri ve Siyonist zihniyet, medya üzerinden:
İslâm ülkelerini sürekli terör ile özdeşleştiriyor,
Müslümanları aşağı bir imaj ile gösteriyor,
İsrail zulmünü ise “meşru müdafaa” kisvesiyle pazarlıyor.
Bu tabloda Bediüzzaman’ın ikazı, güncelliğini korumaktadır:
“Bu milletin hakkına, şerefine, İslâmiyetine dil uzatma! Sen kendi nefsin adına konuşabilirsin, ama ümmet adına konuşamazsın.”
Sonuç ve İbret
Medya, çağımızın kılıcıdır. Bu kılıcı Yahudiler elinde tuttuğu müddetçe, ümmetin zihni ve kalbi yaralanacaktır. Fakat Bediüzzaman’ın tokat gibi ikazı, Müslümanlara yol göstermektedir:
Kendi medyasını kurmak, kendi hakikatini haykırmak, kendi şerefini savunmak Müslümanların vazifesidir.
Başkalarının dilinde kendini dinlemek, zillete razı olmaktır.
İslâm’ın hukukunu savunmak, her bir mü’minin üzerine düşen bir vecibedir.
“Ağzını kapat!” ifadesi, sadece bir yazarın şahsına değil, ümmeti küçümseyen bütün zihniyetlere karşı ilan edilmiş ebedî bir manifestodur.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com