Belasını Arayan Zihniyet: İsrail’in Zulümle İmtihanı
Belasını Arayan Zihniyet: İsrail’in Zulümle İmtihanı
Zulüm, yalan ve güç gösterisi üzerine kurulan hiçbir düzen ebedî olamaz. İsrail’in bugünkü tavrı, tarihten ibret almayan, aklını ve vicdanını menfaatine kurban eden bir zihniyetin tezahürüdür.
Halk arasında bir söz vardır: “Sen belanı mı arıyorsun?”
Sürekli başkalarını rahatsız eden, zulmeden, haddi aşan kimseler için söylenir. Bugün bu söz, İsrail’in siyasî ve askerî tavrına en uygun ifadedir. Çünkü İsrail, zulmüyle, yalanıyla, insanlık dışı saldırılarıyla adeta kendi sonunu çağırmaktadır.
- Tarihin Aynasında İsrail
Tarih, zalimlerin ibretlik sonlarıyla doludur:
Firavun, boğulmakla helak oldu.
Nemrut, küçücük bir sinekle yenildi.
Ebu Cehil, Bedir’de zillet içinde öldürüldü.
Haçlı orduları, kibirle Kudüs’e yürüdü ama Selahaddin’in adalet kılıcı önünde dağıldı.
Şimdi İsrail, aynı Firavunlaşmış tavırla zulme devam etmektedir. Fakat tarih bize öğretiyor ki:
“Zulm ile abad olanın, akıbeti berbat olur.”
- Yalan Üzerine Kurulu Bir Devlet
İsrail’in saldırılarında kullandığı en büyük silah, yalandır.
Hastaneleri vurur, sonra “kamera hedef aldık” der.
Gazetecileri öldürür, sonra “yanlışlık oldu” diye özürsüz bir bahane üretir.
Yardımı engeller, halkı aç bırakır; ama “terörle mücadele” kılıfını takar.
Kur’ân bu zihniyeti şöyle tasvir eder:
> “İnsanlar arasında öyleleri var ki, hiçbir doğru bilgiye dayanmaksızın halkı Allah yolundan saptırmak ve dini alay konusu yapıp gözden düşürmek için aldatıcı, oyalayıcı ve saptırıcı sözleri satın alır. Böyleleri için alçaltıcı ve aşağılayıcı bir azap vardır.” (Lokman, 6)
Hakikati gizleyerek zulmü örtmeye çalışan her millet gibi İsrail de bu yalancı düzenin altında kalacaktır.
- Sosyal ve İnsanî Boyut
Gazze’de açlıktan ölen çocuklar, hastane enkazı altında kalan kadınlar, babasız büyüyen çocuklar… Bunlar sadece istatistik değil, insanlık vicdanını sızlatan gerçek dramlar.
Ama aynı zamanda şu hakikati gösteriyor:
Mazlumun ahı, zalimin kılıcını paslandırır.
Bugün mazlumların gözyaşı, İsrail’in tanklarından daha güçlüdür. Çünkü mazlumun duası, arş-ı âlâyı titretir.
- Siyasî ve Stratejik Boyut
İsrail’in arkasında ABD durdukça, zulmün önü açılmış gibi görünse de, artık Batı’da bile çatlak sesler yükselmektedir.
Avrupa’da istifa eden siyasiler,
Norveç’in İsrail yatırımlarını çekmesi,
İsrail içinde Netanyahu’ya karşı esir ailelerinin protestoları…
Bunlar, zulmün temellerinin çatırdamaya başladığını göstermektedir. Çünkü hiçbir zalim, sürekli kan dökerek iktidarda kalamaz.
- Ahlâkî ve Mantıkî Değerlendirme
İsrail’in siyaseti şiddete dayalıdır. Ama şiddet, ahlâkın ve insanlığın sonudur. Ahlâkî açıdan zulüm, insanın en büyük çöküşüdür. Mantıkî açıdan ise, sürekli düşman üreten bir devlet, eninde sonunda kendi varlığını tehlikeye atar.
Aklî kaide şudur:
Bir toplum, sadece güç ve korku üzerine bina edilirse, o toplum uzun süre ayakta kalamaz. Çünkü korku, sadakati değil, nefret ve öfkeyi doğurur.
- Hikmetli Sonuç
Zulüm devam etmez. Küfür devam edebilir ama zulüm devam etmez.
Bu hüküm, İsrail’in geleceğini de özetler. İsrail, belasını aramaktadır; çünkü zulüm, yalan, inkâr ve kan üzerine kurulu bir siyasetin sonu hüsrandır.
Sonuç ve İbret
Bugün İsrail, Firavun’un yolunu takip ediyor; ABD ise Nemrut’un akıbetini paylaşacak bir şekilde onun yanında duruyor. Ama tarihin diliyle hakikat haykırıyor:
Kılıç kınından çıkarsa kelama yer kalmaz.
Mazlumun duası, zalimin ordusunu dize getirir.
Belasını arayan, sonunda mutlaka bulur.
Ve bütün insanlık şunu unutmasın:
Filistin davası sadece bir coğrafya meselesi değil; insanlığın vicdan imtihanıdır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com