Evlilikte İnanç Birliğinin Önemi ve İbretli Bir Hadise

Evlilikte İnanç Birliğinin Önemi ve İbretli Bir Hadise

İnsan hayatında en önemli dönüm noktalarından biri hiç şüphesiz evliliktir. Evlilik sadece iki bireyin bir araya gelmesi değil, aynı zamanda iki aile, iki kültür ve en önemlisi iki dünya görüşünün birleşmesidir. Bu noktada inanç birliği, hem evliliğin temellerini sağlamlaştıran, hem de gelecek nesillerin şekillenmesinde belirleyici olan en mühim unsurdur.

Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususa defalarca dikkat çekilmiştir. Cenâb-ı Hak buyuruyor:

> “Müşrik kadınlarla, iman etmedikleri sürece evlenmeyin. Hoşunuza gitse bile imanlı bir cariye müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de, iman edinceye kadar mümin kadınları evlendirmeyin. Hoşunuza gitse bile imanlı bir köle müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. İşte onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır.”
( Bakara, 2/221 )

Bu ayet, evlilikte inanç birliğinin ne derece mühim olduğunu apaçık ortaya koyar. Zira farklı inançtan bir eş, aile içi huzuru bozar, çocukların yetişmesinde derin yarılmalara sebep olur ve en önemlisi, iman hakikatleriyle alay edilmesi gibi en ağır fitneleri doğurabilir.

Deist Babanın İbretlik Tavrı

Son günlerde sosyal medyada yayılan bir görüntü, bu hakikatin ne kadar canlı ve güncel olduğunu gözler önüne serdi. Deist bir baba, Müslüman oğluna alay ederek domuz eti yedirmeye çalıştı. Oğlunun inanç hassasiyetlerini küçümsedi, onun imanıyla eğlendi ve en mahrem bir mesele olan helâl-haram anlayışını hiçe saydı.

Bu hadise, Kur’ân’ın şu uyarısını hatırlatıyor:

> “Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin! Allah’a aleyhinize apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?”
( Nisa, 4/144 )

Ve yine başka bir ayette:

> “Onlar sizi imanınızdan döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan vazgeçmezler.”
( Bakara, 2/217 )

Demek ki inançsız bir zihin, çoğu zaman sadece kendi inkârıyla kalmıyor, aynı zamanda karşısındaki mümini de imanından sarsmaya çalışıyor. Bu da evlilikte ve aile bağlarında iman birliğinin niçin elzem olduğunu izah ediyor.

Ehli Kitap Meselesi ve Hikmeti

Kur’ân’da Müslüman erkeklerin Ehli Kitap kadınlarla evlenmesine izin verilmiş olsa da (Maide, 5/5), İslam âlimleri bu iznin bir ruhsat olduğunu, faziletli ve doğru olanın ise mümkünse Müslüman bir eş tercih etmek olduğunu belirtmişlerdir. Zira din, kültür ve ahlâk bütünlüğü sağlanmadığında, çocukların eğitiminde çatışmalar yaşanacak, neslin istikameti tehlikeye düşecektir.

Bu hikmeti Bediüzzaman Said Nursî şu ifadeyle özetler:
“Aile hayatının saadeti, samimî vefakâr muhabbetle olur. O muhabbet ise ancak iman nuru ile parlar, sıhhat bulur.”

Ahlâkî, Sosyal ve Siyasi Boyut

Ahlâkî Boyut: İnançsız veya dini hafife alan bir eş, aile içinde çocuklara örnek olamaz. Hatta dini değerlerle alay ederek onların kalbinde şüphe ve zaaf meydana getirir.

Sosyal Boyut: İnanç birliği olmayan evlilikler, uzun vadede aile kurumunu zayıflatır. Toplumun temel direği olan aile çökerse, millet de çöker.

Siyasi Boyut: Dış dünyada İslam’ı küçümseyen, onunla alay eden zihniyetlerin aile içinde yer bulması, adeta içeriden fetih ve bozulmayı beraberinde getirir. Bu da ümmetin birlik ruhunu sarsar.

Akli ve Mantıki Yön

Akıl da gösteriyor ki; iki insan farklı istikametlere yürüyorsa yolları ayrılır. Birisi kıbleye yönelmişken diğeri başka yönlere koşuyorsa, aynı evin çatısı altında bile olsa kalpler ve fikirler birleşmez. Birinin helâl saydığını diğeri haram görüyor, birinin kutsal bildiğine diğeri gülüp geçiyorsa, bu beraberlik eninde sonunda çatışma ve yıkımla sonuçlanacaktır.

İlmi ve Bilimsel Bakış

Psikoloji bilimi de aynı gerçeği teyit eder. Ortak değerleri olmayan çiftler arasında çatışma kaçınılmazdır. Özellikle dini değerler, bireyin kimliğinin merkezinde olduğundan, bunların küçümsenmesi kişide travma ve yabancılaşmaya yol açar. Çocuklar ise değer karmaşası yaşayarak kimlik bunalımına sürüklenir.

Sonuç ve İbret

Deist bir babanın kendi öz oğluna yaptığı alay, aslında bütün Müslümanlara büyük bir ibrettir. Zira bu olay, evlilikte inanç birliğinin ne kadar hayatî olduğunu bir kez daha isbat etmiştir. Mümin bir eş, imanına kuvvet verir; imansız veya alaycı bir eş ise imanını sarsar.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

> “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”
( Tahrîm, 66/6 )

Aile, insanın sığınağıdır. Eğer bu sığınakta iman nuru olmazsa, yuva zindana dönüşür.

Özet

  1. Evlilikte inanç birliği, hem aile huzuru hem de gelecek nesillerin imanını muhafaza açısından zaruridir.
  2. Gayrimüslim veya dini alaya alan eş seçiminde yaşanacak sıkıntılar Kur’an ayetleriyle açıkça haber verilmiştir.
  3. Ehli Kitap kadınlarla evlilik caiz olsa da tercih edilmemesi, neslin ve aile saadetinin korunması hikmetine dayanır.
  4. Sosyal, psikolojik, ilmî ve siyasi boyutlar da göstermektedir ki inanç ayrılığı aileyi çatıştırır, toplumu zayıflatır.
  5. Deist bir babanın oğluyla alay etmesi, bu gerçeği çağımızda gözler önüne seren ibretlik bir misaldir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 26th, 2025