İ’lâ-yı Kelimetullah ve Asrımızın Yolu
İ’lâ-yı Kelimetullah ve Asrımızın Yolu
1000 yıllık tarihimize ve geçmişimize baktığımız zaman ilayı kelimetullah yani islam’ın dünyaya yayılması önce tüccarlar yoluyla ve ticaret kanalıyla gerçekleşmiş, arkasından dervişler, din adamları oraya giderek islam’ın tohumunu ekmişlerdir.
Dün böyle olduğu gibi bugün de aynı şekilde öyledir ve ancak öyle mümkün olacaktır.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle:”Bu zamanda islam’ın terakkisi maddeden terakkiye mütevakkıftır.” Yani İslam’ın yükselişi maddi yükselişle orantılıdır.
Birincisi bu iken,
ikincisi ise ;
“Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.”
Yani aklı fen ilimleriyle, kalbi din ilimleriyle tatmin etmek.
Bu iki cihaz ile teçhiz olan bir gençlik ile islam’ın tealisi,yükseliş ve tebliği, ilayı kelimetullah gerçekleşebilir.
İşte o zamandayız.
******
Tarihimize baktığımızda, İslâm’ın geniş coğrafyalara yayılışında kılıçtan önce kalemin, savaş arabasından önce ticaret kervanlarının, ordulardan önce dervişlerin ve ilim adamlarının öncü olduğunu görürüz.
Müslüman tüccarlar mallarını götürdükleri diyarlara aynı zamanda ahlâklarını, adaletlerini, dürüstlüklerini ve Kur’ân’ın nurunu da taşımışlardır. Ardından gelen dervişler ve âlimler, o topraklara İslâm’ın tohumlarını ekmiş, böylece gönüller fethedilmiştir.
Bugün de aynı hakikat geçerlidir. Çünkü insanlık kalem ile, fikir ile, ilim ve medeniyet ile yoğrulmaktadır. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle:
“Bu zamanda İslâm’ın terakkisi maddeden terakkiye mütevakkıftır.”
Yani İslâm’ın yükselişi, mü’minlerin maddî sahalarda da geri kalmamasına bağlıdır. Zira bugünün insanı; gözüyle gördüğü, aklıyla tarttığı, deney ve teknoloji ile doğruladığı şeylere kıymet vermektedir. Gözleri kamaştıran teknolojilere sahip olan, söz sahibi olmaktadır. Bu nedenle maddî terakkiden uzak kalan bir ümmet, sözünü güçlü bir şekilde haykıramaz.
Aklın Nuru, Kalbin Ziyası
Bediüzzaman, İslâm’ın geleceği için esaslı bir ölçü koyar:
“Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder.”
Din ilimleri kalbe ışık verir, fen ve medeniyet ilimleri aklı aydınlatır. Bir gençlik, bu iki kanat ile donandığında hakikatin göğünde kanat açabilir. Eğer din ilimleri fenlerden koparılırsa taassup doğar; fen ilimleri dinden koparılırsa şüphe ve hile doğar.
İşte bugünkü ihtiyacımız tam da budur: Kalbi imanla, aklı ilimle tatmin olmuş bir gençlik. O gençlik ki, hem bilim laboratuvarında çalışır hem secdede gözyaşı döker; hem bilgisayar yazılımında mahir olur hem Kur’ân’ın ayetlerini hayata tatbik eder. Böyle bir nesil, İ’lâ-yı Kelimetullah’ın gerçek mümessili olacaktır.
Tarihten İbret, Gelecekten Mesaj
Osmanlı’nın üç kıtaya hükmetmesinin arkasında yalnızca askeri kudret yoktu; ilim, adalet, ahlâk ve irfan vardı. Endülüs’ün asırlık yükselişinde yalnız kılıç değil, ilim, hikmet, astronomi, tıp ve edebiyat vardı.
Bugün Müslümanların geri kalmışlığı, çoğu zaman bu iki kanadı ihmal etmelerinden kaynaklanmaktadır. Kalbi ilimden, aklı dinden kopardık; neticede ya taassubun dar çerçevesinde boğulduk ya da kör taklit ve şüphelerin girdabında sürüklendik.
Sosyal ve Ahlâkî Boyut
İ’lâ-yı Kelimetullah yalnız bir şiar veya slogan değildir. O, adaletle hükmetmek, insan haklarına riayet etmek, muhtaçların derdiyle dertlenmek, ahlâkta, dürüstlükte, merhamette zirveye çıkmaktır. Çünkü İslâm’ın hakikati ancak güzel ahlâkla temsil edildiğinde karşılık bulur.
Tarih şahitlik eder ki, en güçlü tebliğ metodu bizzat yaşanan İslâm’dır. Sözden ziyade hal ile, davetten ziyade ahlâkla yayılan bir dindir İslâm.
İlmi ve Mantıkî Yön
Bugün dünya insanı, hakikati ilimle, mantıkla, akıl ve deneyle anlamak istiyor. O halde tebliğ ve temsil, çağın diliyle yapılmalıdır. Kur’ân’ın hakikatleri fen ilimleriyle teyit edilmeli; iman, akla hitap edecek delillerle tahkim edilmelidir. İşte Risale-i Nur’un yaptığı tam da budur: İmanı, aklın terazisinde, ilmin mikyasında isbat etmek.
Sonuç
İ’lâ-yı Kelimetullah; kılıçla değil, ilimle, güzel ahlâkla, teknolojiyle, adaletle ve merhametle mümkündür. Tarih bunu göstermiştir, bugün de ancak bu yolla mümkündür. Müslümanların yükselişi, fen ve din ilimlerinin birleşmesiyle, aklın ve kalbin beraber tatmin edilmesiyle olacaktır.
Eğer böyle bir nesil yetişirse; dünyaya adalet, insanlığa huzur, kalplere iman nuru yeniden hâkim olacaktır. Çünkü hakikati taşıyan iki kanat budur: İlim ve iman.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com