Gazze’nin Sonsuz Acısı: İnsanlığın Sınavı
Gazze’nin Sonsuz Acısı: İnsanlığın Sınavı
Gazze, Akdeniz’in kıyısında, kumların ve denizin arasında sıkışmış bir yaralı ruh gibi yatıyor. Bombaların gölgesinde, çocuklar gökyüzüne bakarken yıldız yerine alev toplarını sayıyor.
Ağustos 2025’te, İsrail’in Gazze Şehri’ni tamamen ele geçirme planı, bu küçük şeridin yüzde 75’ini zaten “operasyonel kontrol” altında tuttuğunu ilan ederken, dünya bir kez daha sessiz bir tanıklığa dönüşüyor.
Bu, bir savaş değil; bir yok oluş senfonisi, tarih sayfalarında tekrarlanan bir trajedi. Ama bu trajedide, hikmet gizli: İnsanlık, zulmün karşısında suskun kaldıkça, kendi vicdanını da gömüyor.
Tarihi bir bakışla başlayalım. Filistin toprağı, binlerce yıldır medeniyetlerin beşiği olmuş, ancak 20. yüzyılın yaralarıyla kanamaya başlamış.
1948 Nakba’sı, yüz binlerce Filistinliyi evlerinden sürerken, 1967 Altı Gün Savaşı’yla İsrail’in işgali genişlemiş. Gazze, 2005’te İsrail askerlerinin çekilmesiyle “özgür” ilan edilmiş olsa da, abluka altında bir açık hava hapishanesine dönüşmüş. Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesi, İsrail’in “güvenlik” gerekçesiyle uyguladığı kuşatmayı yoğunlaştırmış.
Bugün, 2023 Ekim’inde başlayan savaş, iki yıla yaklaşırken 62.000’den fazla Filistinliyi öldürmüş – bunların yüzde 83’ü sivil, İsrail istihbaratının kendi verilerine göre.
Bu, tarihsel bir döngü: İşgal, direniş, misilleme ve daha fazla işgal.
Tarih bize ibret veriyor: Roma İmparatorluğu’nun Yahudi isyanlarını bastırışı gibi, güçlüler zayıfları ezerken, sonunda kendi çöküş tohumlarını eker.
Siyasi açıdan, bu çatışma küresel güç dengelerinin aynası. İsrail Başbakanı Netanyahu, Hamas’ın 60 günlük ateşkes teklifini kabul etse de, “Gideon’un Savaş Arabaları 2” adlı operasyonu başlatmış; beş tümenle Gazze’yi kuşatmış ve 60.000 yedek askeri göreve çağırmış.
Amaç, iddia edildiği üzere Hamas’ı yok etmek; ancak pratikte, 1 milyon Filistinliyi “toplama kamplarına” hapsetmek gibi görünüyor.
Hamas, hayatta kalmayı strateji haline getirmiş, roketlerle ve tünellerle direnirken, İsrail’i uluslararası mahkemelerde “soykırım” suçlamalarıyla karşı karşıya bırakıyor. Uluslararası toplum? BM Genel Sekreteri Guterres, “kaçınılmaz ölüm ve yıkımı önlemek” için acil ateşkes çağrısı yapıyor, İngiltere ve 21 ülke, İsrail’in Batı Şeria’daki “E1 Projesi”ni , Norveç Futbol Federasyonu, Dünya Kupası bilet gelirlerini Gazze’ye bağışlıyor; Norveç’in 1.9 trilyon dolarlık fonu İsrail şirketlerinden çekiliyor.
ABD ise, yardım adı altında katliama karışan askerlerini gizliyor – bir görgü tanığının ifadesine göre, Amerikalı yükleniciler Filistinlilere ateş açıyor. Siyasi mantık burada çöküyor: Güçlü müttefikler, ahlaki erozyonu körüklüyor.
Sosyal boyutu ise yürek parçalayıcı. Gazze’de 200 aile, tahliye uyarısından sonra çadırlarını terk etmiş, bombalar altında sokakta kalmış.
18.885 çocuk öldürülmüş, okullar yıkılmış, açlık ölümleri 212’ye ulaşmış.
Türk anne Nil El Huseyini’nin 27 yıllık hikayesi gibi, binlerce aile bombalar arasında çocuk büyütüyor. Yerinden edilenler, “güvenli bölge” diye güneye sürülüyor, ama orası da hedef. Bu, sosyal bir felaket: Toplumlar parçalanıyor, umutlar söndürülüyor. Gamze Özçelik’in Umut Aşevi gibi girişimler, bombalarla yok ediliyor, ama yeniden kuruluyor – insan ruhunun direnci burada parlıyor.
Ahlaki ve akli olarak, bu savaş bir sınav. Kur’an’daki Furkan Suresi 44. ayet gibi, zulüm yapanlar “hayvanlar gibi” şaşkın addediliyor. İsrail’in gazetecileri öldürmesi – Anas Al-Sharif gibi Pulitzer ödüllü birini – savaş suçu.
Guardian’ın raporu, sivillerin yüzde 83’ünün öldürüldüğünü gösteriyor. Mantık soruyor: Güvenlik adına mı, yoksa intikam için mi? Haaretz gibi İsrail kaynakları bile, bu planın “sürekli savaş” yolu olduğunu söylüyor.
Ahlak, tarafları eşit görmeyi emreder: orantısız verilen ve halki hedef alma durumu soykırım iddialarını haklı kılıyor.
İbret dolu bu tablo, düşündürüyor: Türkiye’nin İsrail gemilerine kısıtlaması gibi adımlar, geç mi kaldı?
Dünya vicdanı uyanıyor mu? Norveç’in bağışı, Avrupa’nın protestoları umut ışığı. Ama hikmet şurada: Zulüm, zalimi de yok eder. Tarih, Firavun’un, Hitler’in çöküşünü hatırlatıyor. Gazze, yalnız değil – eğer biz susmazsak. Düşünelim: Bu acıda, barışın tohumu gizli mi? Yoksa insanlık, kendi sonunu mu yazıyor?
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com