Gazze: İnsanlığın Vicdan Aynası

Gazze: İnsanlığın Vicdan Aynası

Tarih boyunca zulüm, baskı ve işgal görmüş milletler oldu. Fakat bugün Gazze’de yaşananlar, sadece bir halkın dramı değil; insanlığın en ağır imtihanıdır. Çünkü Gazze’nin sokaklarında yankılanan çığlıklar, mazlumun ahını duymazdan gelen kulakların sağır, kalplerin taş kesildiğini haykırmaktadır.

Tarihî Boyut: Firavun’un Zulmünden Modern Zalimlere

Tarihte Firavun’un zulmü Nil kıyılarında yankılanmış, Nemrut’un kibrini ateş yutmuştu. Bugün ise aynı zulüm başka isimler, başka maskelerle sahneye çıkıyor. İsrail’in işlediği cinayetler, sadece Gazze’nin değil, insanlığın alnına kara bir leke olarak kazınıyor. Zulüm, mekân ve isim değiştiriyor; ama aynı kanlı el aynı masum çocuğun boğazına sarılıyor.

Hikmet ve İbret:

Gazze, ümmet için bir aynadır. Bu ayna bize şunu gösteriyor:

Asıl düşman, sadece dışarıdaki zalim değil; içerideki parçalanmışlık, hizipçilik ve sessizliktir.

Birlik olmadan zalime karşı durulamaz. Tarihte Haçlılara ve Moğollara karşı verilen direniş, ancak omuz omuza verildiğinde bir zafer getirmiştir.

Akıl ve Mantık:

BM kararları, uluslararası hukuk, sözleşmeler… Hepsi kâğıt üzerinde kalıyor. Peki niçin? Çünkü güç ve çıkar, adaletin önüne geçmiş. Akıl bize şunu söylüyor: Bir zulüm ancak kuvvetle durdurulabilir. İşte bu yüzden İslam âlimlerinin ve Gazze Mahkemesi’nin BM’ye yaptığı “koruma gücü gönderin” çağrısı, mantığın ta kendisidir. İnsanlık, zalimi kınamakla yetinirse, mazlumun kanı akmaya devam eder.

Edebî Bir Hakikat:

Gazze, kanla yazılmış bir şiir gibi…
Her satırı yetim gözyaşıyla ıslanmış, her dizesi bir annenin çığlığıyla titreyor.
Ama bu şiir, sadece hüzün değil; aynı zamanda direniş ve umut bestesidir. Çünkü her şehit, toprağa düşerken “özgürlük” fidanı oluyor.

Mantıkî ve İbretli Ders:

Eğer İslam dünyası Gazze konusunda birleşmezse, aynı ateş yarın kendi evlerimizi saracaktır.

Eğer insanlık bu zulme sessiz kalırsa, “hukuk” ve “medeniyet” gibi kavramlar sadece boş birer söz olarak kalacaktır.

Ve eğer bizler “devlet yapsın” deyip kenara çekilirsek, Allah hesabı bizden soracaktır. Nitekim Kadıköy’de tek başına pankart açan genç kızın yazdığı gibi:

> “Allah Gazze’nin hesabını devletten değil bizden soracak.”

Sonuç:

Gazze, bir coğrafya olmaktan çıktı; vicdanın ve imanın ölçüsü haline geldi.
Bir zamanlar Endülüs’te, Kudüs’te, Bosna’da akan kanın devamı bugün Gazze’de akıyor. Tarih bize şunu öğretiyor: Zulme karşı susan, zalimin ortağı olur.

Bugün yükselen küresel inisiyatifler, mazlumun yanında yer alan halk hareketleri, alimlerin haykırışı bize şunu söylüyor: İnsanlığın kurtuluşu Gazze’de sınanıyor.
Bu sınavda ya onurlu bir şekilde mazlumun yanında olacağız, ya da tarih kitaplarında suskunların utanç sayfasında yerimizi alacağız.

*******

Gazze: İnsanlığın Vicdanında Açılan Yara

Tarih, sadece zaferlerin yahut hezimetlerin kaydından ibaret değildir. Asıl olan, milletlerin imtihanlarını ve insanlığın vicdanında açılan yaraları göstermesidir. Bugün Gazze’de yaşananlar da tarihin en acı imtihanlarından biridir.

Gazze, yalnızca coğrafi bir mekân değildir; bir vicdan pusulasıdır. O pusulayı kaybedenler, insanlığını da kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler’in sessizliği, Batılı devletlerin körlüğü ve İslam dünyasının dağınıklığı bu hakikati haykırıyor. Filistin’de zulme uğrayan sadece insanlar değil, aynı zamanda insanlığın kendisidir.

Tarihten İbret: İçerdeki Zaafın Bedeli

Endülüs’ün düşüşü, Osmanlı’nın çözülüşü, Abbasîlerin yıkılışı… Hepsinde görülen ortak bir sebep vardır: İçerideki ihtilaf, düşmanların en büyük silahıdır. Bugün Gazze’de ve Batı Şeria’da da aynı manzarayı görüyoruz. Mahmud Abbas’ın işgalciyle işbirliği, Batı Şeria’daki direnişin boğulması ve İslam ülkelerinin dağınıklığı, dışarıdaki düşmandan daha büyük bir tehlikedir.

Düşmanın büyüğü içimizdedir, derken, bu hakikate işaret edilmektedir. Zalim İsrail’in zulmünü kolaylaştıran en büyük etken, ümmetin kendi içindeki dağınıklığıdır.

Akıl ve Mantığın Feryadı

İsrail’in işlediği suçlar uluslararası hukuka göre soykırım niteliğindedir. Aç bırakma, toplu cezalandırma, sivilleri hedef alma… Bütün bunlar Lahey’de defalarca yargılanması gereken suçlardır. Buna rağmen dünya, ekonomik çıkar ve siyasi menfaat uğruna sessiz kalıyor.

Bu tablo bize gösteriyor ki; adalet kavramı uluslararası arenada artık kör, sağır ve dilsizdir. Eğer insanlığın vicdanı ayağa kalkmazsa, hukuk kitaplarda yazılı kuru bir metinden öteye geçemez.

Hikmetin Penceresinden Gazze

Gazze bugün ümmete şunu haykırıyor: “Ben sizin imtihanınım!”
Çünkü Gazze, yalnızca bir coğrafyanın savunması değil; bir kimliğin, bir inancın ve bir vicdanın muhafazasıdır.

Sorumluluğu sadece hükümetlere yükleyip kenara çekilen bir millet, yarın “Ben ne yaptım?” sorusunun cevabını veremeyecektir.

Çözüm Nerede?

Çözüm ne sadece silahla, ne de sadece diplomasiyle mümkündür. Çözüm; birlik, dirayet ve iç muhasebe ve toplu harekete geçmek ile mümkündür.

İslam ülkeleri parçalanmışlıklarını bırakıp ortak bir irade oluşturmadıkça,

Müslümanlar günlük konforlarını aşıp vicdanî bir seferberlik ilan etmedikçe,

Aydınlar, ilim adamları ve liderler hakikati korkusuzca haykırmadıkça,

Gazze kanamaya devam edecek.

Son Söz: Tarihin Şahitliği

Bugün Gazze’ye karşı sessiz kalan dünya, yarın kendi utancının ağırlığı altında ezilecektir. Zalim İsrail ise tarihteki diğer zalimler gibi silinip gidecektir. Ama Gazze, sabrıyla ve direnişiyle tarihin onurlu sayfalarında kalacaktır.

Gazze’nin taşları, yıkılan evleri, ağlayan çocukları, bize hep şu soruyu soruyor:
“İnsanlık, vicdanını ne zaman hatırlayacak?”

*******

Gazze: İnsanlığın Vicdanında Açılan Yara

Zulme Karşı Kur’ân’ın Haykırışı

Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimiz buyuruyor:

> “Zulmedenlere meyletmeyin; yoksa size ateş dokunur.” (Hûd Sûresi, 113)

Bu ayet, zulmün sadece zalimi değil; ona sessiz kalan, razı olan, destek verenleri de helake sürüklediğini bildiriyor. Gazze’de işlenen zulüm karşısında susmak, bu ayetin tehdidi altına girmektir.

Bir başka ayette ise:

> “Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.” (Bakara Sûresi, 150)

denilerek mazlumlara sabır ve direnç telkin edilirken, zalimlerin akıbetinin hüsran olacağı haber verilmiştir.

Hadislerden İbret

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor:

“Zulme engel olun; çünkü zulüm kıyamet gününde zifiri karanlıklar olur.” (Buhârî, Mezâlim, 9)

“Sizden kim bir kötülük görürse eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu, imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân, 78)

Bugün Gazze’deki zulüm karşısında müminin tavrı bu hadislerle ölçülür. Eliyle düzeltemeyen, diliyle haykırmalı; diliyle yapamayan, kalbiyle buğzetmeli. Ama kalbiyle bile buğzetmeyen, imanın en zayıf derecesinden de aşağıya düşme tehlikesi taşır.

Risale-i Nur’un Penceresinden Zulüm ve Adalet

Bilinmelidir ki; zulme sessiz kalan toplumların helake sürüklendiği de bir hakikat ve bir vakıadır.

“Zulüm ile abad olunmaz.”

“Zalimler için yaşasın cehennem.”

İsrail’in yaptığı topluca cezalandırma, en büyük zulümlerden biridir. Çünkü savaşta bile kadınlar, çocuklar ve masum siviller hedef alınmaz.

Hikmet ve İbret

Gazze, sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa bir imtihandır.

Müslümanlara: “Ümmet olmayı hatırlıyor musunuz?” diye soruyor.

Batı dünyasına: “Adalet dediğiniz şey çıkarlarınızın ötesine geçebiliyor mu?” diye soruyor.

Her birimize: “Kalbiniz mazluma mı, yoksa zalime mi meylediyor?” diye soruyor.

Sonuç: İnsanlığın Vicdan Sınavı

Gazze bugün kan ağlıyor. Ama aynı zamanda insanlığın onurunu, direncini ve imanını ayakta tutuyor.
Tarih bize gösterdi: Firavunlar, Nemrutlar, Hitlerler geldi geçti. İsrail’in zulmü de geçecek. Ama Gazze’nin sabrı ve direnişi, kıyamete kadar bir şehadet nişanı olarak kalacak.

Çünkü Rabbimiz buyuruyor:

> “Allah, zalimlerin yaptıklarından habersiz değildir. Onları ancak gözlerin dehşetle donup kalacağı güne erteliyor.” (İbrahim Sûresi, 42)

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 22nd, 2025