Celladına Âşık Edilenler: Dersim’den Günümüze Fitne Oyunu

Celladına Âşık Edilenler: Dersim’den Günümüze Fitne Oyunu

Tarihin en acımasız cilvelerinden biri, bir topluluğun kendi celladını alkışlamasıdır. Kendi evini yakanın ateşine odun taşımasıdır. Bu hâl, sadece bireylerde değil, milletlerde de görülmüştür.

Dersim ve Kanlı Hafıza

1938’de Dersim’de yaşanan hadiseler, bu toprakların en derin yaralarından biridir. Binlerce masumun kanı dökülmüş, ocaklar sönmüş, diller susturulmuştur. Bu kıyımı yapan iradenin siyasî sembolü, yıllar boyunca aynı bölgenin oylarını almayı sürdürmüş, hatta bu oylarla devletin merdivenlerinde yükselmiştir. Ne gariptir ki, tarihin bu trajedisi üzerine yeterince düşünülmemiş, hakikat perdesi çoğu zaman örtülü kalmıştır.

Celladına Âşık Olmak

Şairin dediği gibi:
“Celladına âşık olmuşsa bir millet,
İster ezan ister çan dinlet,
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstahaktır ona her türlü zillet.”

İnsan, tarihini unutunca celladına muhabbet besler. Mazlumu ezen sisteme minnet duyar. Ve bu hâl, sadece Alevî kesimde değil, toplumun birçok tabakasında tezahür eder. Zira zalimin gölgesinde huzur arayan, hakikatte kendi zilletini imzalamaktadır.

Fitne Oyunu: Alevî-Sünnî Çatışması

Türkiye’nin zemini, tarih boyunca fitneye müsait olmuştur. Dış mihrakların daima el attığı bu topraklarda, en çok kullanılan tuzaklardan biri Alevî-Sünnî ayrılığıdır. Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren körüklenen, Cumhuriyet’in ilk yıllarında zaman zaman fitillenen bu ayrılık, 1970’lerde Maraş, Çorum, Sivas hadiseleriyle daha da derinleştirilmeye çalışılmıştır.

Bugün aynı oyunun başka bir perdesi sahnelenmektedir. Suriye’nin başına getirilen mezhep fitnesi nasıl ki milyonları yerinden ettiyse, aynı ateş Türkiye’ye de taşınmak istenmektedir. Bu oyunu görmek, akıl ve ferasetin en temel gereğidir.

Aklî ve Mantıkî Bakış

Bir milletin bekası, birlik ve beraberliğe bağlıdır. Mezhep üzerinden ayrışmak, sadece düşmanın ekmeğine yağ sürmektir. Çünkü “böl, parçala, yönet” siyasetini en kolay işletecek zemin, mezhep ve etnik farklılıklardır.
Alevî de Sünnî de, Kürt de Türk de bu toprakların asli unsurudur. Birinin yokluğu, diğerinin felaketi demektir.

Hikmetli İbret

Tarih, bize defalarca göstermiştir ki:

Fitneye düşen milletler zayıflar.

Mazisini unutan toplumlar aldanır.

Celladına muhabbet edenler zillete mahkûm olur.

Bugün yapılması gereken, acıları istismar etmek değil; onları hikmetle okumak, ders çıkarmaktır. Dersim, sadece bir bölgenin değil, bütün Türkiye’nin imtihanıdır. O gün dökülen kanlardan alınacak ders, mezhep fitnesine karşı yekvücut olmaktır.

Sonuç: İbretle Uyanmak

Türkiye’nin önündeki en büyük tehdit, dıştan gelen saldırılardan çok, içteki fitnedir. Eğer biz akıl, iman ve tarih şuuru ile hareket etmezsek; celladımıza âşık olmaya devam edersek, zillet kapımızda beklemektedir.
Fakat hakikati görür, birliğimizi muhafaza eder, kardeşlik şuuruyla hareket edersek; bu toprakların üzerinde oynanan bütün oyunlar bozulacaktır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 19th, 2025