Risale-i Nur Külliyatı’ndan Çocuklarla İlgili Konular ve İktibaslar
Risale-i Nur Külliyatı’ndan Çocuklarla İlgili Konular ve İktibaslar
Risale-i Nur Külliyatı, Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinde çocuklar, özellikle onların manevi eğitimi, ölüm karşısındaki tesellileri, ebedi hayatları ve aile içindeki rolleri gibi konulara sıkça değinilmektedir. Aşağıda, külliyattan seçilmiş bazı ilgili iktibaslar ve konular yer almaktadır.
- **Çocukların Cennet Fikriyle Ölüm Karşısında Teselli Bulması** (Sözler, Onuncu Söz):
“Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefâtlara karşı dayanabilirler. Ve gayet zayıf ve nâzik vücudlarında bir kuvve-i mâneviye bulabilirler. Ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukàvemetsiz mizâc-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümit bulup, mesrurâne yaşayabilirler. Meselâ, Cennet fikriyle der: ‘Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü; Cennetin bir kuşu oldu, Cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.’ Yoksa, her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o zayıf bîçarelerin endişeli nazarlarına çarpması, mukàvemetlerini ve kuvve-i mâneviyelerini zîr ü zeber ederek, gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letâifini dahi öyle ağlattıracak; ya mahvolup veya divâne bir bedbaht hayvan olacaktı.”
Bu iktibas, çocukların ölüm korkusunu Cennet inancıyla aşabileceğini anlatır. - **Çocuk Vefatı Üzerine Teselli** (Mektubat, On Yedinci Mektup):
Bu mektup, bir çocuğun vefatı üzerine yazılmış olup, beş nokta üzerinden teselli sunar. Örneğin:
– Birinci Nokta: “Kur’an’da geçen ‘وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ’ ayeti, müminlerin büluğ çağına ermeden vefat eden çocuklarının cennette ebedî, sevimli ve ebeveynlerine sürur vesilesi olarak kalacağını müjdeler.”
– İkinci Nokta: “Çocuğun vefatı, ebeveyninin nezaretinden alınıp cennete gönderilmesi gibidir; çocuğun saadeti için bir yükseliştir ve ebeveyne şefaatçi olur.”
– Üçüncü Nokta: “Çocuk, Rahîm bir Hâlık’ın mahlukudur ve ebeveyne muvakkaten emanet edilmiştir.”
– Dördüncü Nokta: “Dünya fânî bir misafirhane olduğundan, çocuk vefatı ebedî bir ayrılık değildir.”
– Beşinci Nokta: “Şefkat, Rahmet-i İlahiyenin en latîf cilvelerindendir ve ebeveyni Allah’a yakınlaştırır.”
Bu mektup, çocuk kaybının manevi hikmetlerini ele alır. - **Çocukların Ebedi Çocukluğu** (Sözler, Otuz İkinci Söz):
“Zira çocuklar sinn-i teklife girmediklerinden, ebedî, sevimli, şirin çocuk olarak kalacaklar.”
Cennette çocukların ebedi olarak çocuk kalacağı belirtilir. - **Hasta Çocuk ve Hekim Benzetmesi** (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz):
“Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: ‘Yâ hekim, bana bak.’ Hekim ‘Lebbeyk,’ der. ‘Ne istersin?’ Cevap verir. Çocuk ‘Şu ilâcı ver bana’ der.”
Bu, dua ve talebin hikmetini çocuk üzerinden anlatır.
Bu iktibaslar, Risale-i Nur’un çocuklar konusunu manevi eğitim, teselli ve ebedi hayat açısından işlediğini gösterir.
### Çocuklar: Manevi Bir Emanet ve Ebedi Saadet Vesilesi
Çocuklar, kainatın en narin çiçekleri gibidir; rüzgarın hafif esintisinde titreyen, ama kökleri hikmet dolu bir ağacın dallarında yeşeren. Tarih boyunca medeniyetler, çocukları geleceğin tohumu olarak görmüş; Antik Yunan’da Platon’un “Cumhuriyet”inde ideal devletin temeli olarak eğitilmeleri savunulmuş, Ortaçağ İslam alimleri gibi İbn-i Sina, çocuk sağlığını ilmi bir disiplin haline getirmişti. Ancak Risale-i Nur’un penceresinden bakıldığında, çocuklar yalnızca biyolojik bir miras değil, ilahi bir emanet ve imtihan vesilesidir. Bu makale, çocukları hikmetli bir bakışla ele alacak; edebi bir üslupla onların masumiyetini, tarihi örneklerle geçmişteki değerini, ibretli hikayelerle derslerini, ilmi ve bilimsel verilerle önemini, akli ve mantıki delillerle sorumluluğumuzu, düşündürücü sorularla derinliğini irdeleyecek. Ve tüm bunları, Kur’an-ı Kerim’in ilgili ayetleriyle destekleyerek.
Edebi bir tasvirle başlayalım: Çocuk, bir bahar yağmuru gibi taze ve bereketlidir; gözlerinde kainatın sırları gizli, gülüşünde cennetin yansıması vardır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, çocuklar “gaybî bir el ile idare ve terbiye olunurlar.” Tarih, bize çocuklara dair ibretli dersler sunar. Örneğin, Hz. Yusuf’un kıssasında kardeşleri tarafından kuyuya atılması, çocuk masumiyetinin nasıl zulme uğrayabileceğini gösterir; ama ilahi hikmetle Mısır’a sultan olması, sabrın meyvesini anlatır. Benzer şekilde, modern tarihte, II. Dünya Savaşı’nda milyonlarca çocuğun kaybı, savaşın vahşetini ve barışın değerini düşündürür. Bu tarihi gerçekler, bizlere sorar: Çocuklarımızı hangi emanete layık görüyoruz?
İlmi ve bilimsel açıdan, çocuklar beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemde, nöroplastisite sayesinde öğrenmeye en açık varlıklardır. Psikoloji bilimi, Piaget’in bilişsel gelişim teorisinde çocukların aşamalı olarak mantık kazandığını gösterir; bu, akli bir delil olarak, ebeveynlerin erken eğitimdeki rolünü mantıki bir zorunluluk haline getirir. Mantıken düşünelim: Bir çocuk, çevresinden aldığı girdilerle şekillenir; eğer sevgi ve ilimle beslenmezse, toplumun yarası olur. Düşündürücü bir soru: Bilim, genetik mirasın %50’sini çevreye bağlarken, neden manevi eğitimi ihmal ediyoruz?
Kur’an-ı Kerim, bu hikmetleri ayetlerle destekler. Örneğin, Teğâbun Suresi 15. ayette: “Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir. Allah’ın sevgi ve taatini mal ve evlat sevgisine tercih edenleri Allah katında büyük bir mükâfat beklemektedir.”
Bu ayet, çocukların bir fitne (imtihan) olduğunu bildirir; akli olarak, onları aşırı sevmek dünyevi bağları artırır, mantıken ise Allah’a yönelmeyi teşvik eder. Benzer şekilde, Enfâl Suresi 28. ayette: “İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfatın ise yalnız Allah’ın yanında olduğunu unutmayın.”
Bu, tarihi bir ibretle eşleşir: Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etme emri, evlat sevgisinin ilahi sevgiye tabi olmasını öğretir.
Çocuk yetiştirme konusunda, Bakara Suresi 233. ayet: “Anneler, emzirme süresini tamamlatmak isteyen babalar için çocuklarını iki tam yıl emzirirler… Kimse gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutulamaz.”
Bu ayet, bilimsel olarak anne sütünün bağışıklık sistemini güçlendirdiğini destekler; edebi bir hikmetle, şefkatin ilahi bir cilve olduğunu gösterir. İsra Suresi 31. ayette: “Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onların da sizin de rızkınızı elbette biz veriyoruz.”
Bu, cahiliye döneminin kız çocuklarını diri diri gömmesini ibretli bir tarih dersi olarak kınar; düşündürücü olarak, modern toplumda ihmal edilen çocukların geleceğini sorgulatır.
Nisa Suresi 9. ayet: “Arkalarında eli ermez, gücü yetmez küçük çocuklar bıraktıkları takdirde, onların halleri nice olur diye endişe edenler, aynı endişeyi diğer insanlar için de taşıyıp yetimlerin hakkına dokunmaktan öylece korkup ürpersinler.”
Bu, yetim çocuklar için empatiyi mantıki bir emir kılar; ilmi olarak, travma yaşayan çocukların psikolojik gelişimini etkilediğini biliriz. Tahrim Suresi 6. ayet: “Ey iman edenler! Hem kendinizi hem de âilenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan o müthiş cehennem ateşinden koruyun!”
Bu, ebeveynliğin manevi sorumluluğunu anlatır; hikmetli bir şekilde, çocuğun eğitimiyle ailenin kurtuluşunu bağlar.
Sonuçta, çocuklar birer nurdur; onları hikmetle yetiştirmek, ebedi saadetin anahtarıdır. Düşündürücü bir soruyla bitirelim: Ya çocuklarımıza Cennet’i öğretmezsek, onlar ölümün karanlığında nasıl dayanır?
### Makalenin Özeti
Bu makale, Risale-i Nur’un çocuklar hakkındaki görüşlerini temel alarak, onların manevi emanet olduğunu anlatır. Tarihi, ibretli ve edebi örneklerle çocukların değerini, ilmi ve bilimsel verilerle gelişimlerini, akli ve mantıki delillerle sorumluluklarımızı ele alır. Kur’an ayetleri (örneğin Teğâbun 15, Enfâl 28, Bakara 233, İsra 31, Nisa 9, Tahrim 6) ile desteklenen muhteva, çocukların imtihan vesilesi olduğunu ve doğru yetiştirilmelerinin ebedi saadete vesile olacağını düşündürür. Özetle, çocuklar Cennet’in kuşlarıdır; onları şefkatle korumak, ilahi bir vazifedir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com