İnsanlığın Sermayesi ve Hesabı

İnsanlığın Sermayesi ve Hesabı

İnsanlık tarihi, çağlar boyunca varoluşun ve bu varoluşun getirdiği sorumlulukların bilinciyle yoğrulmuş, ilahi bir denge üzerine kurulu bir hikayeden ibarettir. Kutsal metinler, bilgelik sözleri ve edebiyatın en derin eserleri, bu hikayeyi farklı açılardan ele alarak insanı, evrenin ve ilahi düzenin merkezine yerleştirmiştir.

Adalet Terazisi: Zerre Kadar Zulmedilmez

Enbiyâ Suresi’nin 47. ayeti, kâinatın en temel prensiplerinden birini, yani adaleti anlatmaktadır. “Kıyâmet günü için, Adâlet terazileri kuracağız. Öyle ki, hiç bir kimseye, zerre kadar zulmedilmeyecek. Yapılan iş, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak Biz yeteriz!” Bu ayet, insanın yaptığı her eylemin, en küçüğünden en büyüğüne kadar kayıt altında olduğunu ve bir gün mutlaka karşısına çıkacağını hatırlatır. Tarih boyunca, adalet arayışı insanlık mücadelesinin en temel dinamiklerinden biri olmuştur. Edebi eserler, haksızlığa karşı isyanı, zulme karşı direnişi işlemiştir. Bu ilahi adalet terazisi, sadece büyük suçları değil, aynı zamanda günlük hayatın en küçük inceliklerini, iyiliklerini ve hatalarını da tartacaktır. Birine söylenen bir güzel söz, birine atılan kötü bir bakış, bir hardal tanesi kadar da olsa, o terazide yerini alacaktır. Bu, insanı her anını dikkatle yaşamaya davet eden, düşündürücü bir prensiptir.

İnsanın Esmâ-i İlâhîyye’nin Cilvesi Olması

Risale-i Nur’dan alıntılanan metinde, insanın yaratılıştaki eşsiz konumuna işaret eder. “Makine-i insaniyede yüzer âlet var. Her birinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükâfatı ayrıdır. Âdeta insan-ı ekber olan âlemde tecelli eden bütün esma-i İlahiye, bir âlem-i asgar olan insanda dahi o esmanın umumiyetle cilveleri var.”
Bu ifade, insanı, kâinatın küçültülmüş bir modeli olarak tanımlar.
Muazzam bir doğada tecelli eden tüm ilahi isimler, insanın içinde de yansımalarını bulur. Güzelliğe hayran olma (Cemal), kudret karşısında acziyet duyma (Kadir), bilginin peşinden koşma (Alim) gibi özellikler, insanın ruhsal “aletleri”dir. Her bir duygunun, düşüncenin ve eylemin kendine özel bir acısı ve lezzeti vardır. Bu, insanın her anının, ilahi bir sanat eseri olarak şekillendiğini ve bu sanatın farkındalığıyla yaşanması gerektiğini hatırlatır. İnsan, kendi içindeki bu ilahi tecellilerin farkına vardıkça, hem kendini hem de yaratılışı daha derin bir anlamla kavrar.

Ömür: Azim Bir Sermaye
Risale-i Nur’da, insanın bu dünyadaki varoluşunun temel amacını ve elindeki en büyük sermayeyi net bir şekilde ifade eder:
“Azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile ebedî daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür.”
Bu, tarihi ve edebi bir perspektiften bakıldığında, insanın bir yolculukta olduğunu ve bu yolculuğun sonunda bir varış noktasının bulunduğunu gösterir. Tarih boyunca birçok düşünür ve mutasavvıf, hayatı bir ticaret olarak görmüştür. Bu ticaretin kârı, ebedi bir saadet, zararı ise bitmeyen bir azaptır.
Ömür, tıpkı yemyeşil bir yol gibi, ilerledikçe güzellikleri ve zorlukları barındırır. Bu sermayeyi nasıl kullanacağımız, gelecekteki ebedi hayatımızı şekillendirecektir. Bu, insanı sadece anı yaşamak yerine, her anını geleceğe yatırım yapmak amacıyla kullanmaya teşvik eden, ibret verici bir düşüncedir.

Hikmet ve İlim: Yaratılışın Anlamı, hikmet ve ilim kavramlarını anlatır. “hikmet ile iş görmek ilim ile olur… Ölçü ile, tartı ile san’atkârane yapan; elbette kuvvetli bir ilme istinaden yapar” ve “O, yarattığını bilmez mi? O, Latif’tir; Habir’dir.” Bu sözler, yaratılıştaki mükemmel düzenin, ilahi bir ilim ve hikmet eseri olduğunu anlatır. Kuşların yuva yapması, doğanın mevsimlerle değişimi gibi tüm olaylar, ilahi bir ölçü ve düzen ihtiva eder. Bu ilim, insana da verilmiştir. İnsan, ilim ve hikmetle hareket ettikçe, sadece kendi hayatını değil, çevresini de güzelleştirir. Bu, insanın varoluş bir görevi olarak, sürekli öğrenme ve kendini geliştirme çabası içinde olması gerektiğini gösterir. Bu açıdan, her eylemimizin bir bilgelik ve ilim süzgecinden geçmesi, bizi daha anlamlı bir hayata taşıyacaktır.

Sonuç: Bütünlüğün Anlamı
Bu dört farklı mesajlar, aslında tek bir bütünün parçalarıdır. İnsan, kendisine ömür adında bir sermaye verilmiş, kâinatın küçültülmüş bir modeli olan, ilahi isimlerin cilvesi bir varlıktır. Bu sermayeyi, ilim ve hikmetle kullanmalı, bu dünyanın geçici ticaretini ebedi hayatın saadetine dönüştürmelidir. Her adımı, hardal tanesi kadar küçük de olsa, ilahi adalet terazisinde tartılacağının bilinciyle atmalıdır. Bu bütünlük, insanı sadece fiziksel bir varlık olarak değil, ruhsal ve manevi derinliği olan, sorumluluk sahibi bir varlık olarak ele alır. Bu açıdan, hayat bir oyun alanı değil, ebedi bir geleceğin inşası için bir fırsattır.

Makale Özeti:
Bu makale, metinlerden hareketle, insanın varoluş yolculuğunu, sorumluluklarını ve ilahi düzen içindeki yerini ele almaktadır. Makale, Enbiyâ Suresi’ndeki adalet terazisi kavramıyla her eylemin hesabının verileceğini, insanın kâinatın küçültülmüş bir modeli olduğunu ve ilahi isimlerin tecellilerini taşıdığını, ömrün ebedi hayat için bir sermaye olduğunu ve nihayetinde hikmet ve ilimle hareket etmenin önemini anlatmaktadır. Bu kavramlar bir bütün olarak ele alındığında, hayatın amacının, bilinçli ve sorumlu bir şekilde yaşanması gereken, ebedi bir geleceğe hazırlık olduğu sonucuna varılmaktadır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 18th, 2025