İmar, İhya ve İnşa: Maddî ve Manevî Dirilişin Yolu
İmar, İhya ve İnşa: Maddî ve Manevî Dirilişin Yolu
Yılların maddi ve manevi yıkımını ayağa kaldırmak için topluca imar,ihya ve inşa faaliyetlerine girişilmeli ve ayağa kaldırılmalıdır. Bir yandan bu faaliyeti gönülden başlatırken,diğer yandan gözden kaçırdıklarımızı göz önüne almalı.
Ahlaki imar;inşa ve İhya faaliyeti bu her iki faaliyeti de kapsamaktadır.
Yıllardır tahrip edilen maddi ve manevi değerlerimiz birer birer ayağa kaldırılmalı.
Önce yıktıklarımızı imar ve tamir.
Sonra öldürdüklerimize hayat vermeli.
Öncelikle Dinde ve Dilde bu tamir gerçekleştirilmelidir.
Biri ahireti diğeri dünyayı temsil eder.
Sonra çöken ve çökmüş eser ve değerlerimizi yükseltmeliyiz
Harcına maneviyatı eklemeyi unutmadan.
Bunu yaparken de tahrip edenlerin döküntü ve bakiyelerini süpürüp temizlemeyi de unutmamalı.
Yani önce şerler defedilmeli, sonra da hayırlar celbedilip önleri açılmalıdır.
********
İnsanoğlu, yalnızca taş ve toprakla değil; ahlak ve imanla, fikir ve irade ile de hayatını kurar. Tarih boyunca milletlerin yükselişi ve çöküşü, sadece sarayların, köprülerin, kalelerin inşasıyla değil; gönüllerin, fikirlerin ve faziletlerin ihyasıyla gerçekleşmiştir. Bir millet, eğer maneviyatı yıkılmış, ahlakı çökmüş, inancı sarsılmışsa; en yüksek binaları dahi dikse, gerçekte yıkıntılar arasında yaşamaktadır.
Bugün bize düşen vazife, yalnızca taş üstüne taş koymak değil; ruh üstüne ruh, fikir üstüne fikir, ahlak üstüne ahlak koyarak yeniden bir diriliş hareketine girişmektir.
- Maddî ve Manevî Tahribatın Telafisi
Yılların ihmali, zulmü ve gafleti, hem şehirlerimizi hem de gönüllerimizi tahrip etti. Tıpkı harap olmuş bir mescidin yeniden ihyası gibi, kalplerimizi de imar etmek zorundayız. Kur’ân-ı Kerîm bu hakikati bize şöyle bildirir:
> “Onlar yeryüzünü ıslah edildikten sonra fesada uğratmazlar.” (A’râf, 56)
Manevî fesadın en açık göstergesi ahlakî çöküntüdür. Toplumsal yozlaşmayı gidermenin yolu ise yeniden imar ve ihyadır. Önce yıkıntılar kaldırılmalı, sonra yeni bir hayat filizlendirilmelidir.
- Önce Yıktıklarımızı İmar, Öldürdüklerimize Hayat
Kur’an’da şöyle buyrulur:
> “Her kim bir canı diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur.” (Mâide, 32)
Bu ayet sadece fiziki hayatı kurtarmaya değil, aynı zamanda manevî ölülerin diriltilmesine de işaret eder.
İhya, yalnızca taş duvarların onarımı değil; inancın, vicdanın ve faziletin ayağa kaldırılmasıdır. Bir milletin ruhunu diriltmek, o milletin yeniden doğuşuna vesile olur.
- Çöken Eser ve Değerleri Yükseltmek
Bugün kütüphanelerimiz raflarla dolu olsa da, içi boşalan gönüllerimizi doldurmadıkça ilim ve hikmetten mahrum kalırız. Bu sebeple yükselişin esası değerlerin ihyasıdır.
Kur’an’da bu hakikat şöyle ifade edilir:
> “Allah, yeryüzünde kendilerine imkan verdiğimizde namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emreder, kötülükten men ederler.” (Hac, 41)
Gerçek yükseliş; adalet, takva ve fazilet ile olur. İmar edilen her taşın, harcına maneviyat katılmadıkça, bina ruhsuz bir ceset gibi kalır.
- Tahrip Edenlerin Döküntülerini Temizlemek
Her inşa faaliyeti, bir yıkıntının temizliği ile başlar. Gönülleri işgal eden menfî fikirler, batıl inançlar, yozlaşmış alışkanlıklar temizlenmedikçe yeni bir diriliş mümkün değildir.
> “De ki: Hak geldi, batıl yok olup gitti. Zaten batıl yok olmaya mahkûmdur.” (İsrâ, 81)
Bu ilahî beyan, dirilişin yolunu gösterir: Önce şerler defedilmeli, sonra hayırlar davet edilmelidir.
- Tarihî ve İbretli Bir Ders
Tarih şahittir ki, Roma en muazzam sarayları diktiği halde ahlakı çökünce yıkılmıştır. Endülüs, en büyük ilim merkezlerini kurduğu halde iman ve ihlası kaybedince tarihten silinmiştir. Osmanlı, ahlakı ve adaletiyle dünyaya nizam vermiş, bunlar sarsıldığında ise gücünü yitirmiştir.
Bu ibretli tablo bize şunu öğretir: Bir millet, önce gönlünü ve ahlakını imar etmedikçe, taş üstüne taş koyması beyhude olur.
- İlmî, Aklî ve Mantıkî Boyut
Toplumların yükselişi sosyolojik, psikolojik ve ahlakî temellere dayanır. Eğer temel değerler korunmazsa, modern şehirler sadece “beton ormanları”na dönüşür. Bilimsel olarak da bilinmektedir ki, sosyal dayanışma, ahlakî normlar ve manevî değerler bir toplumun sürdürülebilir gelişmesinde en belirleyici faktörlerdir.
Bir bina, temeli çürükse nasıl çökerse; bir toplum da ahlakı çürükse en parlak medeniyetler içinde bile yok olmaya mahkûmdur.
Sonuç ve Özet
İmar, ihya ve inşa sadece şehirlerimizin değil; gönüllerimizin, ahlakımızın ve değerlerimizin yeniden ayağa kaldırılmasıdır.
Önce tahrip edilmiş olanı tamir etmek,
Sonra ölmüş olanı diriltmek,
Ardından çöken değerleri yükseltmek,
Ve bütün bunların harcına maneviyatı katmak,
gerçek bir dirilişin yoludur.
Kur’an’ın bize öğrettiği gibi: “Allah, bir kavmi, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez.” (Ra’d, 11)
Öyleyse diriliş, her şeyden önce kendimizi ve değerlerimizi yeniden imar ve ihya ile mümkündür.
📌 Özet:
Maddî ve manevî imar bir bütündür; biri olmadan diğeri eksik kalır.
Önce yıkıntılar temizlenmeli, sonra yeni değerler inşa edilmelidir.
Maneviyat harca katılmadıkça binalar ruhsuz, toplumlar çürük kalır.
Tarih, ahlakî ve manevî imarın medeniyetlerin temeli olduğunu göstermektedir.
Gerçek diriliş, Kur’an’ın rehberliğinde; iman, ahlak ve faziletle mümkündür.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com