İnsanda İlahi Emanetler – Kulak ve Kalp

İnsanda İlahi Emanetler – Kulak ve Kalp

Hakikate Açılan Kapılar ya da Nefsin Esaret Zincirleri

  1. Kulak – Hakikatin Kapısı mı, Batılın Borazanı mı?

Bediüzzaman’ın yaklaşımıyla kulak, ruhun işitme penceresidir. Eğer Cenâb-ı Hakk’a satılmaz, nefis ve heva yolunda kullanılırsa, boş sözleri, gıybeti, günah çağrılarını duymakla kirlenir. Ama Hak yoluna verilirse, Kur’ân tilâveti, ilim meclisleri, nasihatler ve hikmetli sözlerle kalbi besler.

Kur’ân, kulağın bu iki halini şöyle beyan eder:

“Onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar.” (Zümer, 39/18)

“Onların kalpleri vardır anlamazlar, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapıktırlar.” (A‘raf, 7/179)

Tarih boyunca hakikati kabul edenlerin çoğu, önce kulaklarını açarak başlamıştır. Medine’de Hz. Mus‘ab bin Umeyr’in tebliğini duyan Sa‘d bin Muaz, sadece birkaç ay içinde bütün kavmini İslam’a davet etmiştir. Buna karşılık, Mekke müşrikleri, Resûlullah’ın sesini duymamak için kulaklarını tıkamış, hakikati reddetmiştir.

Modern psikoloji de işitmenin sadece fiziksel değil, anlam yükleme süreci olduğunu söyler. Bu yüzden hakikati duymak, sadece sesleri almak değil, niyeti ve yönelişi doğru ayarlamaktır.

  1. Kalp – Arşın Aynası mı, Hevanın Esiri mi?

Bediüzzaman, kalbi yalnızca kan pompalayan bir organ olarak değil, imanın merkezi ve manevî idrak cihazı olarak görür. İmanla nurlandığında kalp, Allah’ın isim ve sıfatlarını yansıtan bir ayna olur. İmansız kaldığında ise, nefsin arzularına esir düşer, karanlık bir kuyuda boğulur.

Kur’ân kalbin bu iki halini çok çarpıcı biçimde anlatır:

“Kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Ra‘d, 13/28)

“Hayır! Onların işledikleri günahlar, kalplerini paslandırdı.” (Mutaffifin, 83/14)

Tarihî misallerde, kalbi imanla dolu olanlar her zorlukta metin durmuştur. Hz. Bilal’in “Ehad! Ehad!” haykırışı, işte bu nurla atan kalbin sesidir. Buna karşılık, kalbi mal sevgisiyle mühürlenen Ebu Cehil, hakikatin bütün delillerini görmesine rağmen kibirden dönmemiştir.

Modern tıpta “kalp-beyin bağlantısı” araştırmaları, duyguların ve kararların kalple de doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Manevî terbiye olmadan kalbin huzur bulmaması, sadece dini değil bilimsel bir hakikattir.

  1. Genel Kapanış – Emaneti Sahibine Teslim Etmek

Artık elimizde beş ana emanetin (akıl, göz, dil, kulak, kalp) imanla ve imansız kullanım tablosu var:

Emanet :İmanla Kullanım, İmansız Kullanım

Akıl :Kâinatın sırlarını açar ,
Geçmiş ve gelecek azabını yükler
Göz: İlahi sanatı seyreder,
Nefsin haz penceresi olur
Dil: Şükrü dillendirir,
Mide kapıcılığına düşer
Kulak: Hakikati duyar, Boş ve günah sözleri işitir
Kalp: Allah’ın zikriyle huzur bulur, Hevanın ve günahın esiri olur

Bu hakikatleri toplayan bir ayet:
“Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa, 4/58)

Bu ayet, sadece maddî emanetleri değil, organlarımızı ve kabiliyetlerimizi de kapsar. Zira onlar da bize emanettir ve sahibinin rızasına uygun kullanılmalıdır.

Özet

Bu makale serisi, akıl, göz, dil, kulak ve kalbin imanlı ve imansız kullanımını ele aldı. İman, bu cihazları ebedî saadet anahtarlarına dönüştürürken; iman eksikliği, onları nefsin hizmetine indirir. Ayetler, tarihî ibretler ve bilimsel verilerle desteklenen bu tablo, insanın emaneti sahibine teslim etmesi gerektiğini ortaya koyar.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 17th, 2025