Varlıkta İrade ve Teslimiyet Dengesi: İnsan Nereye?

Varlıkta İrade ve Teslimiyet Dengesi: İnsan Nereye?

  1. İrade ile Teslimiyet Arasında İnsan: Bir Denge Noktası mı, Yoksa Çatışma Alanı mı?

İnsanın yaratılışına yerleştirilen irade, ona sorumluluk yükleyen, tercihi olan ve o tercihiyle ebedi akıbetini şekillendiren bir yetkidir. Ancak bu irade, sınırsız ve mutlak değildir. Çünkü insan aynı zamanda “abd”dir; yani kuldur. Kulluk ise teslimiyetin diğer adıdır.

Kur’an-ı Kerim’de bu denge çok ince çizgilerle işlenmiştir:

> “O size kulaklar, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!”
(Secde, 32/9)

Bu ayet, insanın şuur, idrak ve irade sahibi olduğuna işaret ederken, bunların onu şükre (yani teslimiyetle kulluğa) götürmesi gerektiğini de bildirir.

İnsana verilen cüz’-i ihtiyarî, bir irade-i cüz’iyedir; hakikatte icada değil, ihtiyara ve kesbe bakar.

Yani insanın iradesi neticeyi yaratmaz, sadece yönelişi ve tercihi ifade eder. Yaratma Allah’a aittir. İşte burada irade ile teslimiyet arasında ne çatışma, ne de ayrılık vardır. Aksine, insan kendi iradesiyle teslimiyeti seçtiğinde, yaratılış gayesine muvafık bir şekilde davranmış olur.

III. Teslimiyetin Anlamı: Pasiflik Değil, Bilinçli Seçimdir

Teslimiyet, çoğu zaman yanlış anlaşıldığı gibi pasif bir boyun eğiş değil, bilinçli bir kabul, hikmete güven ve yaratıcıya itimattır. İnsan, aklını, iradesini ve kalbini kullanarak tercihini Allah’tan yana yaptığında teslim olur. Yani irade ile teslimiyet aslında birbirini dışlayan değil, tamamlayan iki kudrettir.

Teslimiyet, her şeyi Rahmet ve Hikmetle görmektir; itiraz değil, ibret ve hikmetle bakmaktır.

  1. İmtihanın Sırrı: İrade Vasıtasıyla Teslimiyetin Tahlili

Dünya hayatı bir imtihandır. Bu imtihanda insanın en büyük sermayesi, iradesidir. Ama bu irade, heva ve hevesin yönlendirmesiyle değil; hakikatin ve vahyin rehberliğiyle kullanılmalıdır.

Kur’an bu gerçeği şöyle bildirir:

> “Kim Allah’a teslim olursa, muhakkak ki en sağlam kulpa yapışmıştır.”
(Bakara, 2/256)

Buradaki “teslimiyet”, iradesiz bir kadercilik değil, bilinçli bir seçimdir. Çünkü kulun iradesi, Allah’ın iradesine muvafık bir rota izlediğinde gerçek kulluk başlar. Risale-i Nur bu iradeyi “kesb” olarak tanımlar. Yani insan tercih eder, Allah ise yaratır.

  1. Günümüzde İrade-Teslimiyet Krizi: Modern Bunalımın Temel Sebebi

Modern insan, iradesini bir ilah gibi kullanmaya alıştı. “Ben yaparım, ben bilirim, ben belirlerim!” cümleleri aslında iradenin istiklâl ilânıdır. Oysa bu özgürlük maskesi altında insan, nefsin esiri, hevânın kuklası haline gelmektedir.

Nefsini mabud ittihaz eden, hem zelil olur, hem başkasına ibadet eder.

Yani irade, Allah’a teslim olmadıkça ya nefse, ya da başkalarına kulluk eder. İnsanın özgürlük arayışı, ancak hakikî teslimiyetle karşılanabilir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME: İnsan Nereye?

İnsan, varlık içinde en çok iradeye sahip olan ama aynı zamanda en fazla teslimiyete muhtaç olan varlıktır. İrade ona yoldaki tercihleri yapma yetkisi verir, teslimiyet ise bu tercihleri ilâhî hikmete uygun yapma bilincini kazandırır.

Varlıkta denge, sadece fiziksel düzeyde değil; insanın ruhsal yapısında, ahlaki kararlarında ve ontolojik konumunda da geçerlidir. Bu dengeyi kuran ise, iradeyi, ilâhî iradeye uygun bir şekilde teslim eden insandır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 15th, 2025