NURLU HAKİKATLER – 4 –
NURLU HAKİKATLER – 4 –
- Zulme Karşı Tebbet Suresi: Zalime Düşman, Mazluma Kalkan
“Zulmü görünce ‘Tebbet Suresi’ gelir dilime… Tüm zalimlerin elleri kurusun.!” ifadesi, zulme karşı duyulan derin bir nefreti ve mazlumun yanında durma arzusunu dile getirir. Bu söz, İslam’ın zulme karşı duruşunu ve adalet mefhumunu merkezine alır. Tebbet Suresi, Hz. Peygamber’in amcası Ebû Leheb’in, İslam’a ve Müslümanlara karşı sergilediği düşmanlık ve zulüm sebebiyle nazil olmuş, doğrudan bir zalimin ismini zikrederek onun ve zulmüne ortak olanların akıbetini haber vermiştir.
Bu sure, sadece Ebu Leheb’e değil, kıyamete kadar tüm zalimlere bir uyarı niteliğindedir.
Tarih boyunca zalimler, güç ve servetlerine güvenerek, hak ve adaleti çiğnemekten çekinmemişlerdir. Ancak Tebbet Suresi, zalimin sahip olduğu malın ve makamın, onu ahiretteki azaptan kurtaramayacağını, aksine azabın kaynağı olacağını anlatır. “Zalimlerin elleri kurusun” duası, sadece fiziksel bir kuruma dileği değil, aynı zamanda zalimin gücünü, kuvvetini ve zulmetme imkânını kaybetmesi için bir temennidir.
Makale, bu dua ve sure üzerinden, zulmün evrensel bir kötülük olduğunu, dinin ve vicdanın zulme karşı direnmeyi emrettiğini, mazlumun ahının ise karşılıksız kalmayacağını tarihi ve ibretli olaylarla ele alır. Zalimin sonunun er ya da geç hüsran olacağı, tarihin ibretlik sayfalarında defalarca yazılmıştır. Bu makalede, bu evrensel hakikatin altı çizilir.
- Bir Rüya, Bir Dünya: Evliya Çelebi’nin Keşif Yolculuğu
“Bir Rüya Dünyayı Gezdirdi -Evliya Çelebi-” sözü, bir idealin, bir ilhamın insan hayatına ne denli büyük bir yön verebileceğini gösteren tarihi ve edebi bir örnektir.
Evliya Çelebi, meşhur rüyasında Hz. Peygamber’den “şefaat” dileyecekken heyecanla “seyahat” dilediği ve bu rüya üzerine ömrünü seyahat etmeye adadığı anlatılır. Bu hikmetli ve ibretli olay, bir rüyanın sadece bir hayalden ibaret olmadığını, aynı zamanda bir misyonun başlangıcı, bir hayatın dönüm noktası olabileceğini isbatlar..
Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi, sadece bir gezi notu değil, aynı zamanda 17. yüzyıl Osmanlı coğrafyasının sosyal, kültürel, ekonomik ve tarihi bir panoramasını sunan eşsiz bir kaynaktır. O, bu rüyasının peşinden giderek, dünyanın dört bir yanını dolaşmış, sadece görüp duyduklarını değil, aynı zamanda gördüğü insanların yaşamlarını, geleneklerini, inançlarını ve sanatlarını da kaleme almıştır. Bu makale, Evliya Çelebi örneği üzerinden, insanın içinde yanan bir tutkunun, ilahi bir dokunuşla nasıl bir medeniyet projesine dönüşebileceğini, hayallerin peşinden gitmenin ve öğrenmenin ne kadar kıymetli olduğunu anlatır.
III. Rabbin Seni Asla Unutmaz: Meryem Suresi’nden Teselli
“Rabbin seni asla unutan değildir.” (Meryem, 64) ayeti, tüm sıkıntı ve çaresizlik anlarında müminler için bir teselli ve umut kaynağıdır. Bu ayet, insanın yalnızlık ve terk edilmişlik hissiyle mücadele ettiği anlarda, Allah’ın her zaman onunla birlikte olduğunu, hiçbir zaman onu unutmadığını hatırlatır. Ayetin bağlantısı, Hz. Cebrail’in Hz. Muhammed’e (s.a.v.) vahyin gelişinin gecikmesi üzerine söylediği sözlere dayanır. Bu durum, peygamberlerin dahi ilahi desteğin devamlılığına dair bazı endişeler taşıyabileceğini, ancak bu ayetle tüm bu endişelerin giderildiğini gösterir.
Makalede, bu ayetin hikmeti, manevi bir sığınak olma yönüyle ele alınır. Hayatın zorlu sınavlarında, bireyin umudunu yitirdiği, dualarının karşılıksız kaldığını düşündüğü anlarda, bu ayet bir liman vazifesi görür. Allah’ın unutkan olmadığı bilgisi, O’nun sonsuz ilmi ve kudretiyle her şeyi kuşattığının, her duayı işittiğinin, her sıkıntıyı bildiğinin bir teyididir. Bu ayet, insana düşen görevin sabır ve tevekkül olduğunu, neticenin ise Allah’a ait olduğunu düşündürür.
- Nimet ve Sanat: Bediüzzaman Said Nursi’den Bir Derinlikli Bakış
Bediüzzaman Said Nursi’nin sözleri, kâinata bakışa dair derinlikli bir hikmet sunar. “Nimet içinde in’am görünür, Rahman’ın iltifatı hissedilir. Nimettin in’ama geçsen, Mün’im’i bulursun.” sözü, yemeğin tadından, suyun berraklığından, havada solunan oksijenden, her nimette Allah’ın bir ikramının, bir iltifatının olduğunu gösterir.
Bu söz, varlık âlemini bir nimet sofrası olarak gören bir bakış açısı sunar.
Makale, bu perspektif üzerinden, her şeyin sadece birer madde olmadığını, her nimetin ardında bir “Mün’im” (nimet veren) olduğunu idrak etmenin önemini anlatır. Bu idrak, insanı şükre ve kulluğa yönlendirir.
Diğer sözde ise “Hem her eser-i Samedanî, Bir mektub gibi, Bir Sâni’-i Zülcelal’in Esmasını bildirir. Nakıştan manaya geçsen, Esma yoluyla Müsemmayı bulursun.” denilmektedir. Bu söz, kâinatın bir sanat eseri, bir mektup gibi okunması gerektiğini ifade eder. Her bir canlı, her bir cansız varlık, Allah’ın isimlerinin bir tecellisidir.
Makale, bu düşünceyi derinleştirerek, bir çiçeğin renginden, bir kuşun kanadının estetiğinden, bir kelebeğin simetrisinden, tüm kâinattaki ahenk ve düzenin, sonsuz bir ilim ve kudrete işaret ettiğini anlatır. İnsan, bu “nakış”lardan “mana”ya geçebildiği takdirde, yani esere bakıp sahibini görebildiği takdirde, Esma yoluyla Allah’ın sonsuz cemal ve kemalini idrak edebilir.
- Refika-i Hayat: Evliliğe Dair Edebi ve İbretli Bir Yaklaşım
“Refika-i hayatına muhabbetin, madem hüsn-ü sîret ve maden-i şefkat ve hediye-i rahmet olduğuna bina edilmiş…” sözü, Bediüzzaman Said Nursi’nin evliliğe ve hayat arkadaşlığına dair derin ve ibretlik bakışını ortaya koyar. Bu söz, eşe duyulan sevginin, sadece dünyevi güzelliklere (hüsn-ü suret) dayanmaması gerektiğini, asıl sevginin, onun güzel ahlakına (hüsn-ü sîret), şefkatine ve Allah’ın bir rahmet hediyesi olmasına dayanması gerektiğini anlatır. Makale, bu düşünce üzerinden, evliliğin sadece geçici bir dünya birlikteliği olmadığını, ahiret hayatında da devam edecek ebedi bir arkadaşlık olduğunu anlatır.
Eğer eşe duyulan muhabbet, bu manevi temellere oturursa, yaşlılık gibi dünyevi zorluklar bile bu muhabbeti zayıflatmaz, aksine daha da artırır. Çünkü o zaman eş, sadece bu dünyanın bir parçası değil, aynı zamanda cennet hayatının da bir refikası, yani yoldaşı olarak görülür. Bu makale, evliliğin kutsiyetini, karşılıklı saygı ve sevginin ebedi saadetin anahtarı olduğunu, eşler arasındaki ilişkinin ilahi bir hediye olarak görülmesi gerektiğini düşündürür.
Özet
Bu makale, resimlerde yer alan beş farklı temayı birbiriyle bütünlük içinde ele alarak, insana, kâinata ve hayata dair derin düşünceler sunmaktadır. Zulme karşı duruşun bir gereklilik olduğunu (Tebbet Suresi), hayallerin insan hayatına yön veren ilahi bir ilham olabileceğini (Evliya Çelebi), zor zamanlarda ilahi tesellinin her daim var olduğunu (Meryem Suresi), kâinatın Allah’ın isimlerinin bir tecellisi olduğunu ve her nimetin ardında bir nimet verenin bulunduğunu (Bediüzzaman Said Nursi’nin tevhidi bakışı) ve son olarak evliliğin manevi bir temele oturtulması gerektiğini (refika-i hayat kavramı) anlatmaktadır. Her bir konu, kendi içinde ayrı bir hikmet ve ibret barındırmakla birlikte, hepsi insanın hayatını anlamlandırmasına ve daha bilinçli bir varlık olmasına katkı sağlamaktadır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com