Gazze: İnsanlığın Vicdan Terazisi
Gazze: İnsanlığın Vicdan Terazisi
Tarih boyunca zulüm, yalnızca zulme uğrayanı değil, seyredenin de sınavıdır. Bugün Gazze’de yaşananlar, insanlık tarihinin bu ezelî imtihanını en çıplak haliyle gözler önüne seriyor. Bombaların tozu, açlığın suskunluğu, çocuk çığlıklarının yankısı… Bütün bunlar, “medeniyet” iddiasındaki dünyanın yüzüne çarpılan en ağır tokattır.
Tarihin Tekerrürü: Firavunlar, Nemrutlar, Netanyahular
Zulüm, isim değiştirir ama mahiyeti değişmez. Bir zamanlar Firavun, “Ben sizin en yüce rabbinizim” derken Nil kenarında çocukları boğduruyordu. Bugün aynı ruh, Gazze’de masum yavruların üzerine ölüm yağdırıyor. Nemrut’un ateşle yaptığı zulmü, modern çağın tankları, uçakları ve algoritmaları sürdürüyor.
Netanyahu’nun “Büyük İsrail” hezeyanı, yalnızca siyasi bir hayal değil; tarihten beri gelen emperyal kibirin ve kutsalı çarpıtan ideolojik sapkınlığın güncel versiyonudur. Firavun’un “Nil bana aittir” iddiası ne kadar boş ise, bu hayal de o kadar beyhudedir.
Medyanın Çöküşü: Yalan Duvarının Yıkılışı
7 Ekim’den bu yana İsrail’in uyguladığı medya sansürü, Batı’nın kirli propaganda makinesini işletti. Ancak sahadan gelen gerçek görüntüler, yalan duvarını tuzla buz etti. Dünya, bir süre kandırılabileceğini ama hakikatin eninde sonunda kendini göstereceğini bir kez daha gördü.
İnsanlığın vicdanı, bazen silahların değil, kameraların, kalemlerin, hakikat uğruna canını veren gazetecilerin çabalarıyla galip gelir. İsrailli gazetecilerin bile meslektaşları için meydanlara çıkması, hakikatin milliyet tanımadığının isbatıdır.
Açlık ve Sessizlik: İki Katil
Gazze’de ölüm artık sadece bombalardan gelmiyor. BM bile “açlıktan ölümler sıradanlaştı” diyorsa, bu sıradanlaşma en büyük felakettir. Açlıktan ölen bir çocuğun yüzü, tarihte tüm insanlığın alnına kazınacak kara bir leke olarak kalacaktır.
Ve asıl tehlike, bu ölümler kadar sessizliktir. Gazze Sivil Savunma Sözcüsü’nün haykırdığı gibi: “Daha ne zamana kadar kadın ve çocuklar ölecek?” Bu soru, sadece İsrail’e değil, dünyadaki tüm vicdan sahiplerine yöneliktir.
Tarihten Ders Alamayanlar
Haçlı Seferleri’nin yağmacı orduları, Moğol istilalarının taş yürekli komutanları, Endülüs’teki engizisyon mahkemeleri… Hepsi tarihin kara sayfalarında yerini aldı. Ama dikkat edin: Hiçbiri sonsuza kadar hüküm süremedi. Zulmün ömrü, mazlumun duası kadardır.
İsrail, bugün gücüne güvenerek Orta Doğu’yu şekillendireceğini sanıyor. Oysa güç, zulmü değil, adaleti tesis etmek için kullanıldığında kalıcı olur.
Aklın ve Hikmetin Çağrısı
İlmen ve aklen, İsrail’in uyguladığı politika kendi geleceğini de tüketiyor. Bir halkı yok etmek, onu tarihten silmek mümkün değildir. Aksine, zulme uğrayan halklar, hafızalarını diri tutar, kimliklerini güçlendirir. Filistin direnişi bunun en açık örneğidir.
Mantıken de şu açıktır: Bir devletin güvenliği, başka bir halkı yok etmek üzerine kurulamaz. Tıpkı geçmişte Yahudilere yapılan zulmün asla meşru olmayışı gibi, bugün Filistinlilere yapılanlar da meşru olamaz.
Sonuç: Gazze, Dünya İçin Ayna
Gazze bugün sadece Filistinlilerin değil, insanlığın imtihanıdır. Her ülke, her toplum, hatta her birey bu aynada kendine bakıyor:
Zalimden yana mıyım, mazlumdan yana mı?
Suskunluğum, zalimin ekmeğine yağ mı sürüyor?
Vicdanım, açlıktan ölen bir çocuğun duasına ortak mı oluyor?
Tarihin adaleti, mutlaka tecelli edecektir. Ancak o gün geldiğinde, kimimizin alnında “Zulme karşı durdu” yazacak, kimimizin ise “Sessiz kaldı” damgası kazınacaktır.
**********
Aslında ipin ucu puştun elinde.
Gerek Abd ve gerekse Batı devletlerinde özellikle yöneticilerin ipi İsrail’in elinde.
Gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek şantaj ve gerekse koltuk tehdidi ile kontrol edilmektedirler.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com