Sonunu Hazırlayan Zulüm: Tarihin Aynasında İsrail’in Akıbeti
Sonunu Hazırlayan Zulüm: Tarihin Aynasında İsrail’in Akıbeti
Tarih, zulmün ve haksızlığın en sadık şahididir. Her çağda, güç sarhoşluğuna kapılan topluluklar, hakikati çiğneyip zulmü hükümran kıldıklarında, kendi sonlarını da inşa etmişlerdir. Firavun’un taş duvarlı saraylarından, Roma’nın mermer sütunlarına; Moğol istilasının yıkıntılarından, 20. yüzyılın zalim ideolojilerine kadar uzanan bu zincir, tek bir hakikati haykırır: Zulmün evi temelsizdir, çöküşü kaçınılmazdır.
Gazze’deki zulmün arka planı
İsrail, 1948’den bugüne, politik ve askerî gücünü, korku ve işgal üzerine bina etti. Ancak bu güç, vicdanların önünde eriyor. Gazze’de gazetecilerin, çocukların, annelerin hedef alınması; açlığı, susuzluğu bir silaha dönüştürmesi, yalnızca bölgesel bir trajedi değil, insanlığın vicdan defterine kazınmış kara bir leke oldu.
Bugün dünyada Yahudi karşıtlığının yükselmesi, yalnızca antisemitist ideolojilerin ürünü değil; bizzat İsrail’in politikalarının, kendi halkını küresel izolasyona sürüklemesinin bir sonucudur. Propaganda savaşını kaybettiklerini bizzat kendi liderleri itiraf ediyor. Çünkü hiçbir medya gücü, bombalanmış bir çocuğun sessiz bakışını susturamaz.
Tarihten ibret tabloları
Roma İmparatorluğu, adalet yerine köleliği ve zulmü yücelttiğinde, barbar kavimler onun görkemli şehirlerini ateşe verdi.
Haçlı Seferleri, “kutsal” söylemiyle başlayan ama katliamla anılan bir hareket olarak, nihayetinde İslam dünyası karşısında yenilip dağıldı.
Nazizm, ırk üstünlüğü iddiasıyla milyonlarca insanı katlederken, kendi milletini de savaşın enkazında bıraktı.
Güney Afrika’daki apartheid rejimi, zulüm politikasının küresel boykot ve diplomatik tecrit karşısında çözüldüğünü gördü.
İsrail de aynı tarihî kanuna tabidir: Zulüm, hem zalimi hem düzenini çürütür. Bugün uyguladığı politikalar, yalnızca Filistin’i değil, kendi güvenliğini ve geleceğini de yok ediyor.
İlahi kanun ve toplumsal yasalar
Kur’ân-ı Kerîm, zalim toplumların akıbetini tekrar tekrar hatırlatır:
> “Biz bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, oranın varlıklılarına emrederiz; onlar orada kötülük işlerler, böylece o ülke üzerine hüküm hak olur. Biz de orayı kökünden yıkarız.” (İsrâ, 16)
Sosyoloji de benzer bir gerçeği dile getirir: Bir toplum, adalet terazisini bozarsa, o toplumun iç bütünlüğü çözülür. İsrail, bugün sadece Filistinlilerin değil, Yahudi halkının da güvenliğini yok eden bir nefret iklimi üretiyor. Bu nefret, bir gün kendi kapısını da çalacaktır.
Bilimsel ve aklî perspektif
Tarih biliminde “meşruiyet krizi” kavramı, bir devletin yıkılışındaki kritik eşiği ifade eder. İsrail, uluslararası hukuku, insan haklarını ve vicdani değerleri çiğnedikçe, küresel meşruiyetini kaybediyor. Ekonomik boykotlar, diplomatik tecritler, kültürel izolasyon — bunlar başlangıçtır. Sosyal psikolojide “geri tepme etkisi” diye bilinen olgu, baskının bizzat karşıt güçleri büyüttüğünü gösterir. Bugün Gazze’deki her saldırı, İsrail karşıtlığını daha geniş bir halkaya yayıyor.
Akıbetin işaretleri
Diplomatik yalnızlık: Birçok ülke, büyükelçilerini çekiyor; uluslararası mahkemelerde davalar açılıyor.
Ekonomik baskılar: Boykot kampanyaları, şirketleri İsrail yatırımlarından çekilmeye zorluyor.
Kültürel izolasyon: Spor, sanat, akademi gibi alanlarda İsrailli temsilcilere yönelik protestolar artıyor.
Güvenlik krizi: İçerde toplum bölünüyor; dışarda ise dost sayısı azalıyor.
Hikmet penceresinden bakış
Zulüm, kendi içinde bir intihar mekanizması taşır. Unutulmamalıdır ki;
> “Zulm ile abad olunmaz; zalimin zulmü, kendine eder.”
Çünkü zulüm, adaletle ayakta duran evrenin düzenine savaş açmaktır. Adaletin sahibi olan Allah, zulmün devamına izin vermez.
İbret ve sorumluluk
Gazze bugün bir turnusol kâğıdıdır: İnsanlığın vicdanı nerede, kim adaletten yana? Sessizlik, suça ortak olmaktır. Bu nedenle, yalnızca Filistinliler değil, bütün insanlık İsrail zulmüne karşı durmalıdır. Çünkü adaletsizlik, yalnızca mazlumu değil, seyirci kalanları da mahveder.
Özet
İsrail’in Gazze’deki saldırıları, yalnızca Filistin halkına değil, kendi geleceğine de zarar veriyor. Tarih boyunca zulümle hükmeden güçler, hem içten hem dıştan çöküşe uğramıştır. İsrail, bugün diplomatik yalnızlık, ekonomik boykot ve kültürel tecrit sürecine girmiştir. İlahi ve toplumsal yasalar, zulmün uzun süre devam edemeyeceğini gösterir. Vicdan sahibi herkes, bu zulme karşı durmakla sorumludur; aksi halde zulmün ateşi, zalimi de seyirciyi de yakar.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com