MAKALELER – 7 –
MAKALELER – 7 –
Fani Dünyanın Aldatmacası ve Ebedi Kurtuluşun Yolu
Dünya, her ne kadar cazip ve süslü görünse de, perişan ve fani bir hanedir. İnsan, bu fani mekânda, aciz ve miskin bir varlık olarak, ebedi bir memlekete doğru yolculuk etmektedir. Görsellerde yer alan ayetler, hadisler ve hikmetli sözler, bu yolculuğun anlamını, insan olmanın sorumluluklarını ve ahiretteki gerçek yurdumuza nasıl hazırlanmamız gerektiğini bizlere hatırlatır.
İnsanlığın Fani Tabiatı ve Ebedi Olanı Aramak
Bediüzzaman Said Nursi, “Evet şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta; hâmisiz bir surette; âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder” diyerek insanın fani tabiatını ve dünya hayatının geçiciliğini vurgular. En yüksek makam ve servet bile, aciz bir insanı ölümden ve ebedi hayattaki yalnızlıktan kurtaramaz. Asıl olan, bu perişan dünyada bir hami, bir sahip bulmaktır ki bu da ancak Rabbimizdir.
İnsan bu acizliği ve fâniliği karşısında, daimi ve gerçek bir memlekete hazırlanmalıdır.
“Hazırlanınız; başka, daimî bir memlekete gideceksiniz. Öyle bir memleket ki, bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir” sözü, bizi dünya hayatına aşırı bağlanmaktan alıkoyar ve asıl vatanımızın ahiret olduğunu hatırlatır. Bu idrak, bizi boş heveslerden uzaklaştırır ve ebedi hayatımız için salih amellerde bulunmaya teşvik eder.
Ebedi Cennete Hazırlık ve Salih Amel
Araf Suresi’nin 42. ayeti, “iman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır” diyerek, ebedi cennete giden yolu açıkça gösterir. Bu yol, iman etmek ve salih amellerde bulunmaktır. Allah, kimseye taşıyamayacağı bir yük yüklemez. Herkes, kendi gücü ve imkanı dahilinde sorumlu tutulur. Bu, Allah’ın rahmetinin ve adaletinin bir göstergesidir. Cennet, sadece iman edenlere değil, aynı zamanda bu imanı salih amellerle süsleyenlere de vaat edilmiştir.
Ahlak ve İnsan İlişkileri
Hadis-i Şeriflerde de anlatıldığı gibi, “Mü’minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlılarınız da kadınlarına ahlâkça güzel davrananlarınızdır.”
Bu hadis, imanın sadece kalpte bir tasdikten ibaret olmadığını, aynı zamanda güzel ahlakla da tezahür etmesi gerektiğini belirtir. Gerçek mümin, çevresine karşı adil, merhametli ve hoşgörülü olandır. Aile içinde, özellikle kadınlara karşı sergilenen güzel ahlak, bu imanın en önemli göstergelerinden biridir.
Yunus Emre’nin “Bir bahçeye giremezsen, durup seyran eyleme. Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme” sözü, insan ilişkilerinde takınılması gereken hassas duruşu özetler.
İnsanların kalpleri, Allah’ın evidir. Bu evleri inşa edemiyorsak bile, yıkmaktan kaçınmalıyız. Bu söz, iyilik yapamıyorsak kötülükten de uzak durmanın önemini anlatır.
Kalbin Sızısı ve İman Koruması
“Teessür ve ızdırab karşısında kalbden bir parça kopsa idi, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması lâzım gelir.”
Bu söz, bir müminin iman kardeşlerine karşı duyduğu derin şefkati ve sorumluluğu ifade eder. Maddi bir kayıp karşısında duyulan üzüntüden çok daha fazlası, bir insanın imanını kaybetmesi karşısında hissedilmelidir. Bu, müminin kendi imanını koruması ve çevresindeki insanlara da sahip çıkması gerektiğinin bir göstergesidir.
Bu açıdan Tahrim Suresi’nin 6. ayeti bizlere yol gösterir: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…”
Bu ayet, her müminin kendisine ve ailesine karşı bir koruma kalkanı vazifesi üstlenmesi gerektiğini vurgular. İman ve salih ameller, bu koruma kalkanının en önemli unsurlarıdır.
Özet
Makale, dünya hayatının perişan ve fani bir konak olduğunu, insanın ise bu hayatta ebedi bir memlekete doğru yolculuk ettiğini ele alıyor. İnsanın acizliğine ve dünyanın geçiciliğine dikkat çekerek, asıl gayenin Allah’a sığınmak ve ahirete hazırlanmak olduğunu anlatıyor.
Cennete giden yolun, iman ve salih amellerden geçtiğini, Allah’ın kimseye taşıyamayacağından fazlasını yüklemediğini belirtiyor. İmanın sadece bir inanç değil, aynı zamanda güzel ahlakla da tezahür etmesi gerektiğini, özellikle aile içinde bu ahlakın önemini hadis-i şeriflerle açıklıyor. Yunus Emre’nin sözleriyle insan ilişkilerinde gönül yapmanın önemine değiniyor.
Son olarak, bir müminin iman kardeşlerine karşı duyduğu sorumluluğu ve kendisini ve ailesini cehennem ateşinden koruma vazifesini ayet ve hadislerle destekleyerek konuyu bütünlüyor.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com