HAFTALIK ÖZ VE ÖZET MAKALELER- 7.

HAFTALIK ÖZ VE ÖZET MAKALELER- 7.

Benlik ve İlahlık Dâvâsı: Firavunlardan Günümüze Enaniyet

“Ben sizin en yüce Rabbinizim!” (Nâziât, 24)
Bu çığlık, sadece Nil kıyısında yankılanmadı. Tarih boyunca, ilahlık davasına kalkışan her despotun ağzından bu cümle başka şekillerde de çıktı: “Herkes bana muhtaç.”, “Ben olmazsam hiçbir şey yürümez.”, “Benden başka sığınacak yeriniz yok.”

Bu Firavunî ruh, sadece saraylarda veya tahtlarda değildir. O, her çağda şekil değiştirerek insanın içine, toplumların dokusuna ve medeniyetlerin merkezine kadar sızmıştır.

Bir Tesbit :

> “Enâniyet, mahiyet itibariyle bir ‘nokta-i istinaddır.’ Yani, mânevî bir ‘dayanak noktası’ gibi görünür. Fakat, tevehhüm-ü istiklâl ile hâkimiyet dâvâ eder. Kendi zatında hiç hükmünde olduğu halde, bizzat varım, hâkimim der. Hattâ, mabudiyet dâvâ edecek dereceye çıkar.”

Açıklama ve Genişletme:

Enaniyet, insanın benliğini merkeze alarak her şeyi kendi etrafında döndürme çabasıdır. Risale-i Nur’da enaniyetin “tevehhüm-ü istiklâl” (bağımsız olduğunu vehmetme) şeklinde tarif edilmesi, onun özünü ifşa eder: Kendi aczini, fakrını, ihtiyaçlarını unutup sanki her şeyi kontrol edebilecek bir güce sahip olduğunu zannetmek.

Bu düşünce tarzı, Firavunların saraylarında olduğu kadar, günümüz bireyinde de vardır. Kimi zaman bir makamda oturan kişi, kimi zaman bir servetin başında duran biri, kimi zaman ise bir ekran karşısında milyonları etkileyen bir medya gücü, bu enaniyetle ilahlık taslayabilir.

Firavunî Zihniyetin Günümüzdeki Yansımaları:

Modern Putlar: Teknoloji, bilim, ideoloji ve şahsi görüşler mutlak doğru gibi sunuluyor. “Benim görüşüm en doğrudur” anlayışı, modern bir ilahîlik taslamadır.

Sosyal Medya Enaniyeti: Beğeni, takipçi ve etkileşim ile beslenen bir “ben” inşası var.

Devletlerarası Siyaset: Uluslararası sistemde bazı güçler, kendilerini dünyanın hakimi ve düzenleyicisi gibi görüp adalet yerine çıkarlarını kutsallaştırıyor.

Tarihten Misaller:

Nemrut: Ateşe atılmak pahasına hakikati haykıran Hz. İbrahim’e karşı “Ben de diriltirim, öldürürüm” diyerek kibirle ilahlık davası güden bir despot.

Firavun: Hz. Musa’nın tebliğine karşı “Ben sizin en büyük Rabbinizim” diyerek hem halkını kandırdı hem kendini helake sürükledi.

Modern Firavunlar: Hitler, Stalin, Mao gibi modern diktatörler; kendi sistemlerini tanrılaştırarak, milyonların kanını dökerek aynı hastalığın çağdaş versiyonlarını temsil ettiler.

İlahi Terbiye: Enaniyetin Kırılması

Cenab-ı Hak, kulunu terbiye ederken bazen acizlik, fakirlik, hastalık, ölüm gibi musibetlerle onun benliğini kırar. Çünkü insan, gerçek kudreti ve büyüklüğü anlamak için önce kendi küçüklüğünü idrak etmelidir.

> İnsan, enâniyetin menfi cihetini bırakıp, müsbet cihetine baksa ve onu bir ‘ayna’ gibi bilse, o vakit enâniyet bir ‘mîzân-ı marifetullah’ olur.

Risale-i Nur’un Teklif Ettiği Yol:

Enaniyeti mutlak anlamda yok etmek değil, onu “ayna” yapmak gerekir. Yani insan, benliğini ilahlık taslamak için değil; acz, fakr, naks ve kusur aynasında Allah’ı tanımak için kullanmalıdır.

Risale-i Nur, bu noktada “benliğin iptalini değil, istikametli kullanılmasını” teklif eder. Çünkü insan, kendi küçüklüğüyle Allah’ın azametini idrak edebilir.

Sonuç ve Öz:

Firavunlar öldü ama Firavunluk ruhu yaşıyor. Enaniyetin türlü şekilleri, bireyden toplumlara kadar yayılıyor. Risale-i Nur, bu çağın hastalığı olan benlik davasına Kur’anî bir ilaç sunar: Acz, fakr, şefkat ve tefekkür. Bu dört esasla hareket eden bir insan, enaniyetin zulmünden kurtulur; kulluğun izzetine kavuşur.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 11th, 2025