Vehn İlleti ve Gazze: Bir Uyanış Çağrısı
Vehn İlleti ve Gazze: Bir Uyanış Çağrısı
Tarih boyunca ümmetin en zayıf anları, düşmanın silahının en güçlü olduğu anlar değil; ümmetin kendi gönlündeki cesaretin ve iman ateşinin sönmeye yüz tuttuğu anlardır. Bugün Gazze semalarında patlayan bombalar, yalnızca Filistinlilerin evlerini değil, aynı zamanda ümmetin kalplerine yerleşmiş “vehn” illetini de gözler önüne seriyor.
Rasûlullah’ın (asm) “Vehn, dünyayı sevmek ve ölümü kötü görmektir.” (Ebu Davud, Melahim, 5) uyarısı, asırlar öncesinden bugünün fotoğrafını çekmiş gibi. Müslümanlar olarak bugün sayıca çok, fakat selin önündeki çer-çöp gibi savruluyoruz. Gazze, yalnızca bir şehir değil; ümmetin ahlaki, vicdani ve siyasi nabzının ölçüldüğü mihenk taşıdır.
Gazze: Direnişin ve Zulmün Aynası
Gazze’nin sokaklarında açlıktan çocuklar düşerken, enkazlar arasında babalar bir konserve bulduğunda gözleri yaşarıyorsa, bu sadece oradaki dram değildir; bu bizim sorumluluk terazimizdir. İsrail, yalnızca toprağı değil; suyu, gıdayı, hatta nefesi bile kuşatmıştır. Açlığı silah olarak kullanan bir zihniyetin adı zulümdür.
Kur’ân bu zulme karşı tavrı net bir şekilde ortaya koyar:
> “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur.”
(Hud, 113)
Gazze’nin etrafını kuşatan abluka, yalnızca fiziksel bir çember değildir; uluslararası siyasetin, çıkar hesaplarının ve korkak diplomasi masalarının ördüğü görünmez zincirlerdir.
Tarih Tekrar Ediyor
Tarih boyunca zalimler hep aynı yöntemi kullandı: Halkı aç bırakmak, korkutmak ve direncini kırmak. Moğollar, Haçlılar, sömürgeci Batı güçleri… Hepsi önce ümmetin moralini hedef aldı. Ancak her defasında, bu ümmet içinden bir avuç adam çıktı, imanla dolu yürekleriyle devlere meydan okudu.
Bugün de Gazze’nin çocukları, açlığın ve bombardımanın ortasında, ümmete “Biz buradayız, siz neredesiniz?” diye soruyor.
Bilimsel ve Aklî Yön
Sosyoloji bize şunu öğretir: Bir millet, ortak acı etrafında birleşmezse, içten çözülmeye başlar. Bu çözülme, düşmanın saldırısından daha yıkıcıdır. İslam dünyasında “Vehn” dediğimiz illet, modern psikolojide konfor bağımlılığı ve ölüm korkusunun aşırı hazmedilmesi olarak açıklanabilir. Bu da ümmetin tepkisizliğinin bilimsel izahıdır.
Ne Yapmalı?
- Ahlaki Uyanış: Müslüman fert, dünyanın faniliğini yeniden idrak etmeli.
- Siyasi Bilinç: Diplomasi masalarında ümmetin onurunu pazarlık konusu etmeyecek liderler yetişmeli.
- Ekonomik Dayanışma: Abluka altındaki halklara sadece sözle değil, fiili yardımlarla destek olunmalı.
- Kültürel Diriliş: Genç nesiller, Batı’nın hedonist kültüründen değil, ümmetin izzetli tarihinden beslenmeli.
Kur’ân buyuruyor:
> “Allah, bir kavmi, onlar kendi nefislerindekini değiştirmedikçe değiştirmez.”
(Ra’d, 11)
Sonuç: İzzetle Yaşamak, İzzetle Ölmek
Gazze bize şunu haykırıyor: Ölümden korkarak yaşayanlar, aslında hayatta olduklarını zanneden ölülerdir. Dünyayı çok seven ve ölümü kötü gören toplumlar, tarihten silinmeye mahkûmdur. İzzet ise, bedeli ne olursa olsun hak üzere yaşamaktan ve hakkı savunmaktan geçer.
Özet
Gazze’de yaşananlar, ümmetin ahlaki ve manevi zayıflığını gözler önüne seriyor.
“Vehn” yani dünyayı aşırı sevme ve ölümü kötü görme, İslam toplumlarını savunmasız hale getiriyor.
Tarih, zalimlerin her zaman aynı yöntemleri kullandığını; fakat imanlı azınlıkların zafer kazandığını gösteriyor.
Çözüm; ahlaki uyanış, siyasi bilinç, ekonomik dayanışma ve kültürel dirilişten geçiyor.
İzzetle yaşamak ve izzetle ölmek, Müslüman’ın asli hedefidir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com