GAZZE: AÇLIĞIN SİLAHA DÖNÜŞTÜĞÜ COĞRAFYA

GAZZE: AÇLIĞIN SİLAHA DÖNÜŞTÜĞÜ COĞRAFYA
(Hikmetli, Edebi, Tarihi, İbretli, İlmi ve Mantıki Bir Tahlil)

  1. Giriş: Açlığın En Eski Yüzü, En Yeni Yarası
    Tarih boyunca savaşlar yalnızca kılıçla, tüfekle, füzeyle yapılmadı. Açlık da insanlık tarihinin en eski savaş silahlarından biri oldu. Orta Çağ kuşatmalarında şehirler surlar ardında ekmek bitince teslim bayrağı çekmek zorunda kalırdı. Ama bugün, 21. yüzyılın gökyüzüne uzanan teknolojik kuleleri, yapay zekâ sistemleri, hızlı internet ağları arasında hâlâ bir insan, üstelik bir çocuk, bir lokma ekmek bulamadığı için ölüyorsa; medeniyetin dili susmuş, vicdanı kurumuş demektir.

Gazze, tam da bu sessizliğin ve vicdansızlığın ortasında kanayan bir yaradır. İsrail’in uyguladığı tam abluka, gıdayı bir savaş aracına, ekmeği bir pazarlık unsuruna, açlığı ise sistematik bir soykırım metoduna dönüştürdü.

  1. Tarihi Boyut: Kuşatma ile Açlık Arasındaki Eski İttifak
    Tarih kitapları bize açlığın bir savaş stratejisi olarak kullanıldığı sayısız örnek sunar.

Hz. Peygamber döneminde Taif kuşatması, kervan yollarının engellenmesiyle açlığa karşı bir direniş örneğidir.

Roma İmparatorluğu düşman şehirleri aylarca abluka altına alır, önce ekinleri yakar, sonra su yollarını keserdi.

  1. Dünya Savaşı’nda Leningrad Kuşatması, 900 gün boyunca milyonlarca insanın açlık ve soğukla sınandığı bir insanlık trajedisi olarak hafızalara kazındı.

Gazze’de bugün yaşanan ise bu tarihi uygulamaların modern bir versiyonu. Fark şu ki; bu kez dünyaya bilgi anında ulaşıyor, herkes görüyor… ama çoğu yine susuyor.

  1. İlmi ve Bilimsel Boyut: Açlığın Bedeni ve Toplumu Çökerten Gücü
    Biyoloji bize, insanın su olmadan ortalama 3 gün, yemek olmadan 30-40 gün yaşayabileceğini öğretir. Ancak özellikle çocuklar, hamile kadınlar ve yaşlılar için bu süre çok daha kısadır.

Protein eksikliği bağışıklık sistemini çökertir, hastalıklara açık hale getirir.

Kalori yetersizliği kas erimesi, organ yetmezliği ve beyin fonksiyonlarının durmasıyla sonuçlanır.

Açlığın uzun süreli etkileri, bir toplumun gelecek nesillerini hem fiziken hem zihnen sakat bırakır.

Gazze’de 94’ü çocuk 200’e yakın insanın açlıktan ölmesi, sadece bugünün kaybı değil; yarının zihinsel ve bedensel olarak zayıflatılmış bir toplumunun inşa edilmesi anlamına geliyor. Bu da açlığın sadece biyolojik değil, stratejik bir yıkım olduğunu gösteriyor.

  1. Hikmet ve Edebiyatın Gözüyle Açlık
    Açlık yalnızca mideyi değil, kalbi de sızlatır. Lübnanlı yaşlı bir kadının “Onlar açken ben tıka basa yiyemem” sözü, insanlığın hâlâ tükenmediğini gösteren küçük ama büyük bir ahlaki duruştur. Kur’ân’da buyurulur:

> “Onlar, kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendi nefislerine tercih ederler.” (Haşr, 9)

Bu, açlık karşısında gösterilen en yüksek ahlaki mertebedir: İsar. Yani kendin açken başkasını doyurmak…

  1. Akli ve Mantıki Değerlendirme: Sessizlik Suça Ortaklıktır
    Mantık bize şunu söyler: Eğer bir topluluk, bir zulmü durdurma gücüne sahip olduğu halde susarsa, o zulmün ortağı olur. Gazze’de açlığın silah olarak kullanılması, yalnızca İsrail’in değil, buna sessiz kalan küresel sistemin de insanlık suçudur.
  2. İbretler ve Sonuç

Açlık, sadece bir biyolojik eksiklik değil; insanlık imtihanıdır.

Kuşatma altındaki toplumlar yalnızca askeri değil, psikolojik olarak da teslim alınmak istenir.

Tarih, bu dönemi utanç sayfalarına yazacaktır. Ancak o sayfaların bir köşesinde, yardım edenlerin, yürüyüşe katılanların, ekmeğini paylaşanların adları da yazılacaktır.

  1. Kapanış: Hanzala’nın Sırtı
    Filistin’in simgesi Hanzala, yüzünü dönmediği için hâlâ masumiyetin sessiz çığlığıdır. Belki de onun yüzünü görmek, Gazze’nin açlıktan ölen son çocuğunun ardından mümkün olacaktır. Ama o gün gelene kadar, biz ya Hanzala’nın arkasında duran onurlu insanlar olacağız ya da sırtını döndüğü vicdansız kalabalığın bir parçası…

Özet

Bu makale, Gazze’deki açlık krizini tarihi, biyolojik, ahlaki ve mantıki boyutlarıyla ele almıştır. Açlığın bir savaş silahı olarak kullanılması, modern çağın en büyük insanlık suçlarından biridir. Tarihteki kuşatmalarla benzerlik gösteren bu strateji, çocuklar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerini hedef almakta, hem bugünü hem geleceği yok etmektedir. Lübnanlı yaşlı kadının örneği, insanlığın hâlâ ayakta kalabileceğini gösterirken; küresel sessizlik ise zulme ortak olunduğunun isbatıdır. Hanzala’nın sırtı, dünya vicdanının hâlâ dönük olduğunu, ama dönebileceği bir günün umudunu simgeler.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 10th, 2025