Mana ile Madde Arasında: Doğu ile Batı’nın Ayrıldığı Yol

Mana ile Madde Arasında: Doğu ile Batı’nın Ayrıldığı Yol

Batı ile doğunun arasındaki temel farklar şunlardır;
Doğuda mana var  batıda madde.
Doğuda ruh var, batıda beden.
Doğuda ahiret ve ahiret sevabı, batıda dünya ve dünya menfaati.
Doğuda cihat ve ilayı kelimetullah, batıda savaş ve işgal.
Doğuda yardımlaşma, batıda cidal ve çatışma.
Doğuda umumi fayda, batıda ferdi
menfaat.

**********

İnsanlık tarihinin doğusu ile batısı, sadece coğrafi bir ayrım değil, medeniyetlerin kalbinde atan iki farklı ruhun, iki farklı bakış açısının yol ayrımıdır. Doğu ve Batı arasında var olan fark, yüzeyde yalnızca kültürel alışkanlıklar, mimari üsluplar veya siyasal sistemler olarak görünse de, hakikatte bu fark ruh ile bedenin, mana ile maddenin, ebedî olanla fânî olanın farkıdır.

Bu fark, insanlığın geçmişini anlamada olduğu kadar geleceğini inşa etmede de belirleyici olacaktır. Zira bir taraf maddenin peşinde koşarken diğer taraf mananın izini sürmüştür. Bu yazı, o izlerin izahıdır.

  1. Mana ve Madde: Gözle Görülmeyenin Savaşı

Doğu, tarih boyunca manaya yönelmiş bir medeniyettir. Hakikatleri maddenin ötesinde, görünmeyende, ruhta ve maneviyatta aramıştır. Kur’an’ın ve vahyin İrfan’ın coğrafyasıdır. Doğu insanı bir taşa değil, taşın ardındaki hikmete; bir olayın zahirine değil, onun batınındaki sırra bakar.

Batı ise Rönesans’tan itibaren manayı terk ederek maddeye sarılmıştır. Bilimsel pozitivizm, her şeyin ölçülebilir ve gözlemlenebilir olması gerektiğini savunurken; ruhu, gaybı ve ilahi olanı dışlamıştır. Modern Batı, manasız bir madde yığını arasında kaybolmuş bir uygarlık gibidir.

  1. Ruh ve Beden: İnsanın Yarısı Kayıp

Doğu, ruhu merkeze koyar. Nefs terbiyesi, tasavvuf, çile, sabır, hikmet… Hep ruhun kemâli için bir yolculuktur. Ruhun hastalıkları vardır ve bu hastalıkların ilacı manevîdir. Ruhsal tekâmül, Doğu’nun insan tasavvurunun özüdür.

Batı ise beden merkezlidir. Bedenin sağlığı, dış görünüşü, estetiği yüceltilir. Ruhsal boşluklar psikolojik reçetelerle giderilmeye çalışılır; fakat çoğu zaman bu çabalar bir boşluğun başka bir boşlukla doldurulmasından öteye geçemez. Sonuç: Maddeyle doymayan, ilaçla susmayan bir iç çığlık.

  1. Ahiret ve Dünya: Sonsuz ile Sonlu’nun Dengesi

Doğu’da zaman sonsuz bir akıştır. Ahiret, asıl yurttur; dünya ise bir imtihan alanı, bir durak. Yapılan her fiil, ebediyetle ilişkilidir. Bu yüzden iyilik, sadece sosyal fayda için değil, Rabbin rızası içindir. Cihat, Hakk’ı yüceltmek; yaşamak, ebediyete hazırlanmak içindir.

Batı ise sekülerleşmenin etkisiyle bu dünyayı her şeyin merkezi haline getirmiştir. Hayat bir fırsattır, onu tüketmek gerekir. “Öldüğünde en çok şeye sahip olan kazanır” anlayışı, Batı’nın hayat felsefesini özetler. Ahireti unutan toplumlar, dünya için savaşır; çünkü ötesine inancı yoktur.

  1. Cihad ve Savaş: Gayenin Ruhu

Doğu’da savaş, zulme karşı direniştir. Cihad, nefsiyle, kötülükle, cehaletle mücadele demektir. İlâ-yı Kelimetullah uğruna can vermek, Doğu’nun ruhunda mukaddes addedilir. Silah, adaleti korumak içindir.

Batı’da ise savaş genellikle işgal, sömürü ve kaynak gasbı için yapılır. “Medeni” kisvesi altında yürütülen birçok operasyon, insanlık suçu olarak tarihe geçmiştir. Demokrasi ihracı bahanesiyle yıkılan şehirler, talan edilen ülkeler, nesli tükenmiş bir hakikat duygusunun eseridir.

  1. Yardımlaşma ve Çatışma: Merhamet ile Menfaatin Kavgası

Doğu’nun özünde “komşusu açken tok yatan bizden değildir” düsturu vardır. Sadaka, zekât, infak; yani malda başkasının da hakkı vardır. Doğu paylaşmayı ibadet bilir.

Batı ise bireyselliği kutsamıştır. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesi; çıkar, rekabet, piyasa koşulları ve ekonomik egoizm ile meşrulaştırılmıştır. Kapitalist yapı, bireyin menfaati üzerine bina edilmiştir. Bu yüzden yardım çoğu zaman gösteri, bağış ise PR’dır.

  1. Umumi Fayda ve Ferdî Menfaat: Medeniyetin Kök Farkı

Doğu’da toplum ön plandadır. Aile, akraba, ümmet, cemiyet gibi yapılar bireyi kucaklar. Fert, o yapının bir parçası olarak anlam bulur. Ahlâk, bireyin değil toplumun selameti için vardır.

Batı ise bireyi merkeze koymuştur. Haklar, özgürlükler, kararlar bireyseldir. Toplum, birey için vardır. Bu, kısa vadede özgürlük gibi görünse de uzun vadede yalnızlık, bunalım ve yabancılaşma getirir.

SONUÇ: YÜZÜ BATIYA DÖNEN AMA KALBİ DOĞUDA ATAN BİR DÜNYA

Dünya bugün büyük bir buhranın içindedir. Teknoloji zirvede ama huzur dibe vurmuş; bilgi çağında cehalet kol geziyor; iletişim çağında insanlar birbirine yabancı.

Bu çelişki, Batı’nın maddeye abanmaktan dolayı ruhunu kaybetmiş olmasındandır. Doğu’nun hikmetinden uzaklaşmak, dünyayı makineleştirmiş ama insanı makineleştirmiştir. Bu yüzden insanlık, yeniden manaya, yeniden ruha, yeniden ahireti hatırlamaya muhtaçtır.

Belki de kurtuluş, maddeyi inkâr etmekte değil, madde ile manayı; beden ile ruhu; dünya ile ahireti dengelemekte gizlidir. Ve bu dengeyi asırlardır ayakta tutan yegâne miras, Doğu’nun hikmetli yoludur.

ÖZET

Bu makale, Doğu ile Batı arasındaki temel farkları felsefi, tarihî, ilmî ve ahlâkî yönleriyle ele almaktadır. Doğu; mana, ruh, ahiret, cihat, yardımlaşma ve umumi fayda üzerine kuruludur. Batı ise madde, beden, dünya menfaati, savaş, bireysel çıkar ve çatışma üzerine bina edilmiştir. Bu karşıtlıklar, sadece kültürel bir ayrım değil, medeniyetin temel değer farklılıklarıdır. Bugünün insanlık krizi, Batı merkezli anlayışın manayı terk etmesinden kaynaklanmaktadır. Çözüm ise, Doğu’nun hikmetli değerlerini yeniden hatırlamak ve evrensel adalet, merhamet ve ruhaniyet yolunu inşa etmektir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 7th, 2025