İnsanlığın Ebedi Yolculuğu ve Risale-i Nur’un Rehberliği

İnsanlığın Ebedi Yolculuğu ve Risale-i Nur’un Rehberliği

Hayatın akışı içinde savrulup duran insanoğlu, varoluşun sırrını, ölümün ardındaki gerçeği ve ahiret yurdunun ebediliğini idrak etmekte çoğu zaman aciz kalır.
Aşağıdaki ifadeler, modern çağın gürültüsü içinde kaybolan ruhlarımıza hikmetli damlalar, derin düşüncelere sevk etmektedir.

“Ben olmazsam bütün işler yatar diyenlerin hepsi burada yatıyor..!” sözüyle karşılaştığımız kabristan manzarası, insani gururun ve enaniyetin ne denli boş bir vehim olduğunu tokat gibi yüzümüze çarpmaktadır.

Tarih boyunca nice Firavunlar, Nemrutlar, Karunlar gelip geçmiş, kendilerini dünyanın ve zamanın yegâne hakimi sanmışlardır. Ancak onların da sonu, nihayetinde iki metrelik bir mezar olmuştur.

Bu hakikat, Bâkî’nin “Kadrini seng-i musallâda bilip ey Bâkî / Durup el bağlayalar karşında yaran saf saf” dizelerinde de ifadesini bulur.

İnsan, fani varlığını idrak ettiğinde, dünya malına ve makamına olan tutkusundan sıyrılır, gerçek malikin Allah olduğunu anlar ve bütün varlığıyla O’na yönelir. Bu, hem ferdi hem de toplumsal huzurun anahtarıdır.

Diğer yandan, “Musibetler, dergâh-ı İlahîye sevk etmek için birer kader kamçısıdır” ve “Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun. Aklını başına al. Sen ve hususî dünyan, daimî zeval ve fena darbesine maruzsunuz” sözleri, hayatın imtihanlarla dolu olduğunu ve her zorluğun aslında ilahi bir çağrı niteliği taşıdığını anlatır.

Tarih, musibetlerle olgunlaşan milletlere ve şahsiyetlere şahitlik etmiştir. Hz. Yusuf’un kuyuya atılmasıyla başlayan çileli yolculuğu Mısır’a sultan olmasına, Hz. Eyüp’ün sabrı ise şifa bulmasına vesile olmuştur. Her musibet, insana aczini, fakrını ve Rabbine olan ihtiyacını hatırlatır. Bu idrak, kişiyi gaflet uykusundan uyandırarak manevi bir uyanışa sevk eder.
Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Kastamonu Lahikası’nda belirttiği gibi, milletin anarşiden ve tehlikelerden kurtulması için merhamet, hürmet, emniyet, haramdan çekinmek ve itaati esas almak elzemdir. Bu ilkeler, sadece bireysel kurtuluşun değil, aynı zamanda toplumun huzur ve selametinin de temelidir.

“Her şey, nur-u Ahmedî (asm) ile alâkadardır” ve “Bir insan en evvel muhabbetini Allah’a verirse onun muhabbeti dolayısıyla Allah’ın sevdiği her şeyi sever” ifadeleri, imanın merkezinde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) sevgisinin ve Allah sevgisinin olduğunu açıkça ortaya koyar.

İslâm medeniyeti, bu iki temel sevgi üzerine kurulmuş, ilimden sanata, adaletten ahlaka kadar her alanda bu sevginin yansımalarını sergilemiştir. Endülüs’ten Osmanlı’ya kadar uzanan geniş coğrafyada Müslümanlar, bu sevgiyle yoğrulmuş bir medeniyet inşa etmişlerdir.

Nur-u iman ile tefekkür eden, hakikati gören bir göz, evrendeki her zerrenin Allah’ın bir ayeti olduğunu, her varlığın O’nu tesbih ettiğini idrak eder. Bu derin anlayış, kişiyi küfür zulmetinden kurtarır ve kalbini nur ile doldurur.

Ancak “İnsanlar, insana verilen cihazat-ı maneviyeyi, eğer nefsin ve dünyanın hesabıyla istimal etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gafilâne davransa ahlâk-ı rezîleye ve israfat ve abesiyete medar olur” uyarısı, insanın nefsine ve dünya heveslerine esir düşmesi halinde karşılaşacağı tehlikeleri gözler önüne serer.
Günümüz dünyasında maddeye olan aşırı düşkünlük, teknolojinin kötüye kullanılması ve manevi değerlerden uzaklaşma, bireysel ve toplumsal çöküşlere yol açmaktadır.

Bütün bu hakikatler ışığında, Bediüzzaman Said Nursi’nin “Çok emarelerle hem şarkta hem garbda Avrupa içinde bir İslâm devleti çıkacak” tesbiti de dikkat çekicidir. Bu, sadece siyasi bir tahmin değil, aynı zamanda İslâm’ın evrensel mesajının ve Risale-i Nur’un hizmetlerinin gelecekteki yayılışına dair bir umudu ve müjdeyi ifade eder.

Risale-i Nur, günümüz insanının hem akli hem de kalbi ihtiyaçlarına cevap veren, iman hakikatlerini çağın idrakine sunan bir tefsirdir.

Mehmet Özçelik (@Mehmetözçelik) tarafından yürütülen www.tesbitler.com gibi çalışmalar (ımız), bu nurun yayılmasına vesile olan çabalardandır.

Sonuç olarak, Risale-i Nur, modern insanın maruz kaldığı gaflet, umutsuzluk ve anlamsızlık girdabından kurtulması için bir çıkış yolu sunar. Ölümün bir yok oluş değil, ebedi âleme açılan bir kapı olduğunu, musibetlerin birer terbiye aracı olduğunu, her şeyin Allah’ın nuruyla ilişkili olduğunu ve gerçek saadetin Allah’a olan muhabbette yattığını öğütler. Bu hikmetli dersler, insanı maddeperestlikten ve nefsanî arzulardan arındırarak, ahiret odaklı bir yaşam sürmeye teşvik eder.

Özet:
Bu makale, Risale-i Nur’dan ilham alan hakikatler aracılığıyla insanın fani varlığına, musibetlerin hikmetine, Allah ve Peygamber sevgisinin önemine ve dünya hayatının imtihan mahiyetine dikkat çekmektedir.
Gururun boşluğu, dünyanın geçiciliği ve manevi değerlere yönelmenin önemi anlatılmıştır. Makale, Risale-i Nur’un iman hakikatlerini çağımıza taşıyan bir rehber olduğunu ve insana hem bireysel hem de toplumsal anlamda kurtuluş yolunu gösterdiğini belirtmektedir.

Özellikle Mehmet Özçelik’in çabaları (mız) gibi hizmetlerin, Risale-i Nur’un mesajının yayılmasındaki rolüne değinilmiştir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesTemmuz 31st, 2025