Gazze: İnsanlığın Aklıyla İmtihanı ve Topyekûn Vicdanın Çöküşü

Gazze: İnsanlığın Aklıyla İmtihanı ve Topyekûn Vicdanın Çöküşü
(Tarihi, hikmetli, ilmi, ibretli ve aklî-mantıkî bir bakış)

  1. Giriş: Zamanın Aynasında Bir Felaketin Yankısı

Modern çağın göbeğinde, medeniyetin zirvesinde olduğunu iddia eden insanlık, Gazze’de sergilenen barbarlığı seyretmekle kalmıyor; aynı zamanda sessizliğe gömülerek suça ortak oluyor. İsrailli yazar Kobi Niv’in ifadesiyle Gazze’de yaşananlar, bir halkın soykırıma uğratılmasının 1948’deki “Nekbe” felaketinden bugüne uzanan kesintisiz bir devamıdır.

Bu, sadece coğrafi bir kuşatma değil; vicdanların kuşatılması, aklın rehin alınması ve insanlığın bir tür topyekûn çözülmesidir.

  1. Tarihi Arka Plan: Nekbe’nin Kanlı Mirası

1948’de İsrail devleti kurulduğunda yüzbinlerce Filistinli yerinden edildi. Bu, “Nekbe” (Büyük Felaket) olarak adlandırıldı. Ancak 1948’le sınırlı kalmayan bu etnik temizlik süreci, bugünkü Gazze ablukasıyla daha da vahşi bir hâl aldı.

Bugün Gazze’de yaşananlar, sadece askeri operasyonlar değil; bilinçli bir şekilde yürütülen açlık politikaları, çocuklara yönelik doğrudan hedef almalar ve uluslararası hukukun her yönüyle çiğnenmesidir. Nekbe artık bir an değil, bir sistemdir.

  1. İlmi ve Aklî Gerçeklik: Açlık bir silah olarak kullanılıyor

Birleşmiş Milletler’e göre, Gazze artık “en ölümcül kıtlık senaryosunu” yaşıyor. Çocuklar açlıktan ölüyor. Anne sütü kesiliyor. Gıda tırları bilinçli olarak çürümeye terk ediliyor.

Bu, açlığın bir “silah” olarak kullanıldığı açık bir savaş suçudur. Savaşta bile korunması gereken çocuklar ve siviller, burada hedef haline getirilmiştir.

Aklen ve mantıken bu uygulamanın tek bir amacı vardır: Bir halkı yok etmek. Soykırım kavramı da tam olarak bunu tanımlar.

  1. Hikmet ve İbret: “Zulümle âbâd olanın sonu berbat olur”

Kur’ân-ı Kerim, Rum Suresi 41. ayette şöyle buyurur:

> “İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat çıktı. Belki dönerler diye Allah onlara işlediklerinin bir kısmını tattırıyor.”

Bu ayet, Gazze’deki zulmün sadece o coğrafyada değil, bütün insanlık vicdanında ve geleceğinde bir çöküşe neden olacağını haber verir. Zira zulüm, sadece mazlumu değil, zalimi de mahveder. Bugün İsrail’de artan intiharlar, askerlerin yaşadığı ruhsal çöküntüler, manevi bir helâketin alametidir.

  1. Uluslararası Tepkiler: Vicdanın Geç Gelen Uyanışı mı?

Hollanda’nın İsrailli bakanlara ülkeye giriş yasağı getirmesi, Yunanistan’da İsrailli turistlerin protesto edilmesi ve İsveç’teki halk gösterileri, artık dünyanın uyanmaya başladığını gösteriyor. Ancak bu adımlar geç kalınmış tepkilerdir. Zulme karşı susmak, zulmün yanında saf tutmaktır.

Dahası, Suudi Arabistan gibi bazı İslam ülkelerinin bile Filistin’e destek verenleri cezalandırması, ümmetin içine düştüğü çelişkiyi göstermektedir. “Kâbe’de Filistin bayrağı açmak suç” görülürken, siyonist vahşet göz ardı ediliyorsa, burada sadece siyasi değil, manevî bir iflas da vardır.

  1. Bilimsel Boyut: Açlığın Psikolojik ve Fiziksel Yıkımı

UNICEF verilerine göre, Gazze’de 100 binden fazla bebek ölüm riski altında. Akut yetersiz beslenme, zihinsel gelişimi engelliyor; organ fonksiyonlarını çökertiyor. Açlık, bir insanın hayatını değil; gelecek nesillerini de öldüren sinsi bir soykırımdır.

Oxford Üniversitesi doktorlarının açıklamaları ise vahşetin ne kadar sistematik olduğunu ortaya koyuyor: Genç erkekler kasıtlı hedef alınıyor, çünkü “geleceğin nesli” bu gençler.

  1. Vicdanlara Çağrı: Bu Sessizlik, Bir Suç Ortaklığıdır

Gazze’de bir çocuk, kitaplığını bir çuval una satarken; dünyanın en zengin ülkeleri, “sadece izliyor.” Bu artık bir ahlaki kriz değil; bir insanlık felaketidir.

Kur’ân’ın çağrısı nettir:

> “Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.” (Rum, 42)

Bu, sadece geçmiş milletlerin tarihi değil, bugünkü zalimlerin geleceğidir. İsrail, tarihin en yalnız ve lanetli devleti olmaya doğru ilerliyor.

SONUÇ & ÖZET

Gazze, sadece bir coğrafyanın değil, insanlığın vicdanının sınandığı yerdir.
1948’de başlayan Nekbe, bugün açık bir soykırımla sürmektedir.
Açlık bir silaha dönüştürülmüş; çocuklar kasten hedef alınmış; yardımlar engellenmiş ve insanlık bu zulme sessiz kalmıştır.
Kur’ân, bu gibi durumlarda ibret almayı emreder.
Ancak bugün alınacak en büyük ibret, sessizliğin ve kayıtsızlığın da bir tür suç olduğudur.
Gazze’de susan, aslında zulme ses veren bir ortak haline gelir.

Özetle:

Tarihi açıdan: 1948 Nekbesi’nin devamı niteliğinde bir etnik temizlik yaşanıyor.

Açlık bir silah: Bilinçli olarak gıda ve su erişimi engelleniyor.

İsrail yalnızlaşıyor: Uluslararası tepkiler artıyor, ancak geç kalınıyor.

Vicdanın iflası: Bazı İslam ülkeleri bile bu zulme sessiz kalıyor.

Kur’ânî bakış: Bu zulüm hem zalimi hem izleyeni mahveder.

İnsanlık çağrısı: Sessizlik, suça ortaklıktır. Vicdanlar uyanmalıdır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesTemmuz 31st, 2025