CEBRAİL ŞEYTANLA BARIŞMAZ
CEBRAİL ŞEYTANLA BARIŞMAZ
Düşmanın düşmanlığı unutulur mu?
Unutulursa vicdanlar kurutulmaz mı?
Geçmişte yapılan olumsuzlukları görmemek saflık mıdır, iyi niyet midir, ahmaklık mıdır ve de yanlışın tekrarı mıdır?
Düşmanlığı sürdürmemek ayrıdır, düşmanın Düşmanlığını düşünmemek daha başkadır.
Bu millete ihanet etmiş birinin veya birilerinin aldığı cezasını merhamet kuruntusuyla ve de sırf muhalefet düşüncesiyle taraf olup savunmak, onun affını istemek en az tabirle ahmaklıktır.
Zulme ve zulmüne rıza göstermektir.
Unutulmamalıdır ki;
“İslâmiyet muhabbeti, senin husumetini istilzam eder. Cebrail, şeytan ile barışamaz.” (bk. Hutuvat-ı Sitte.)
Cebrail hiç şeytanla barışır mı?
Bu mümkün mü?
Arı şu içer bal akıtır, yılan şu içer zehir akıtır.
Yılan yılanlığını, akrep akrepliğini yapacaktır.
Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine yandığım cinsine çeker.
Bizim husumetimiz, İslamiyet muhabbetindendir.
Bizim husumetimiz, husumet ettiğimiz kişinin İslamiyete, bu millete, bu milletin inançlı insanlarına, tesettürüne, tarihine, İmam Hatiplerine, camisine, din adamlarına, vs. düşmanlığından dolayıdır.
**********
Unutulan Düşmanlık: Merhamet mi, Ahmaklık mı?
Tarih, insanlığın hafızasıdır. Bu hafızanın en acı veren sayfaları ise çoğu zaman düşmanlıklarla, ihanetlerle ve zulümlerle yazılır. Her milletin tarihinde olduğu gibi, bizim tarihimizde de bu milletin değerlerine, dinine, inancına ve mukaddesatına düşmanlık etmiş odaklar ve şahsiyetler vardır. Bugün mesele; bu düşmanlıkları hatırlayıp hatırlamamak, hatırlanırsa nasıl tavır alınması gerektiğiyle ilgilidir. Bu, sadece bir hafıza meselesi değil; aynı zamanda akıl, iman, vicdan ve izan meselesidir.
- Düşmanlığı Unutmak Mümkün mü?
İnsanoğlunun fıtratında unutmak vardır. Ancak her unutmak bir fazilet değildir. Bazı şeyleri unutmak ihanetin kapısını aralar. Hele hele düşmanlığı, hele ki planlı, örgütlü ve ideolojik bir düşmanlığı unutmak; ya safdilliktir, ya da ihmalin ta kendisidir.
Kur’an-ı Kerim, birçok ayetinde insanlara düşmanlık edenleri, münafıkları ve zalimleri unutmamayı; onların yöntemlerini, saptırmalarını ve fitne faaliyetlerini hatırda tutmayı emreder. Çünkü unutulan düşmanlık, tekrarlanan ihanetle sonuçlanır.
- Vicdan ile Merhamet Arasındaki İnce Çizgi
Vicdan, hak ile batıl arasında adalet terazisini kuran ulvî bir hissiyattır. Merhamet ise bu terazinin şefkat kefesidir. Fakat bu terazinin bir kefesine şeytan, diğer kefesine melek oturmuşsa; adalet terazisi şaşar.
Bediüzzaman’ın veciz ifadesiyle:
> “Cebrail, şeytanla barışamaz.”
Bu ifade, hakkın batılla barışamayacağını, imanın küfürle uzlaşamayacağını gösterir. Bazı kişiler, “herkesi affedelim, herkesle barışalım” diyerek hayalî bir iyilik kurgularlar. Lakin bu iyi niyet, zulmü meşrulaştıran bir merhamet kuruntusu haline gelir. Oysa ki gerçek merhamet; mazluma yapılır, zalime değil.
- Tarihte Unutulan Düşmanlıkların Bedeli
Tarih, düşmanlıkların unutulmasının ne büyük bedellere yol açtığını gösteren sayfalarla doludur:
Endülüs’te Müslümanlar, Hristiyanlarla barışın sürekli olacağına inandılar, ama zamanla katliam ve asimilasyona uğradılar.
Osmanlı’nın son döneminde, Batı’ya duyulan hayranlık, içteki ihanet odaklarının göz ardı edilmesine yol açtı. Sonuç: İmparatorluk çöktü, milyonlarca Müslüman yurdu işgal edildi.
15 Temmuz gibi yakın tarihte bile, “ne olacak canım, bu da bir cemaat” denilerek göz yumulan bir yapı, bu millete kurşun sıkar hâle geldi.
Unutulan her ihanet, yeni bir ihanete kapı aralar.
- Düşmanlık Kinle Değil, İmanla Anlaşılır
Bizim düşmanlığımız; şahsa değil, şerre yöneliktir. Bu fark, çok mühimdir.
Eğer bir kişi İslam’a, bu milletin imanına, camisine, örtüsüne, ahlakına düşmanca tavır aldıysa, ona karşı dostluk kurmak; en azından ahmaklıktır, gaflettir.
Biz nefretle değil, imanla karşı koyarız.
Nefret geçicidir, iman ise bakidir.
Zulme karşı durmak, imanî bir duruştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), Mekke fethi sonrası düşmanlarını affetmiştir; ama onları asla unutmadı. Onların geçmişteki düşmanlıklarını göz önünde bulundurarak siyasî ve idarî kararlar almıştır.
- Yılan Zehirini Unutur mu?
Şairin dediği gibi:
> “Katranı kaynatsan olur mu şeker,
Cinsine yandığım cinsine çeker.”
Bu mısra, tabiatın kolay kolay değişmeyeceğini ifade eder. Fıtraten fesada meyilli olan bir yapı, fırsat bulursa aynı kötülüğü yapmaktan geri durmaz.
Sonuç ve Özet
Unutmak, bazen bir nimettir. Ama düşmanın düşmanlığını unutmak; gafletin, saflığın ve hatta ihanetin zeminidir. İslam, zulme rıza gösterilmemesini, merhametin yerli yerince kullanılmasını emreder. Zulmü affetmek değil, adaletle karşı koymak gerekir. Düşmanlık etmek ayrı, düşmanın geçmişini unutmak ayrıdır.
Zalimlere değil, mazlumlara merhamet edilmelidir.
Özetle:
Düşmanın düşmanlığını unutmak, yeni bir ihanete zemin hazırlar.
Vicdan, hakkı savunur; merhamet ise zulme değil, mazluma yönelmelidir.
Tarih, unutulan düşmanlıkların ağır bedellerini ödetmiştir.
Düşmana sevgi değil, hak ve adaletle mukabele gerekir.
Cebrail şeytanla barışamaz. İman küfürle uzlaşamaz.
**********
Kıssadan hisse:
“TİLKİ İLE YILANIN ARKADAŞLIĞI..”
Hikaye bu ya!
Ormanın birinde Tilki ve Yılan arkadaş olur ve birlikte uzun bir yolculuğa çıkmaya karar verirler..
Ancak Yılanın yüzü asılır..
Tilki hayrola diye sorar?
Yılan: “Tilki kardeş yolumuz çok uzun; senin gibi koşamam ve sana engel olurum ben düşündümde sen en iyisi yola tek başına koyul” der!
Tilki: “Hiç olur mu öyle şey sarıl belime der” ve öyle olur..
Yola koyulurlar; günlerce yürümekten perişan olan Tilki hastalanır ve sonunda hedefe ulaşırlar. Sadece arada aşmaları gereken bir ırmak kalır..
Irmağın kenarına geldiklerinde yılan tilkiye “Tilki kardeş; ben yüzme bilmem, buraya kadarmış, hadi sen geç uğurlar olsun ben başımın çaresine bakarım” der!.
Tilki: “Ben kimseyi yarı yolda komam, sarıl boynuma karşı kıyıya beraber geçelim!” der..
Yılan tilkinin boynuna sarılır ve karşı kıyıya varırlar. Yılan Tilkinin boynunu sıkmağa başlar ve “Tilki kardeş kusura bakma seni sokmak zorundayım bu benim fıtratım” der!.
Neye uğradığını şaşıran tilki “Yılan kardeş! Biz seninle arkadaş değil miyiz? Bak, ben sana bunca iyilik ettim, belimde taşıdım, seni boynuma almasam ırmağı geçemezdin!” diye ne kadar dil dökmeye çalıştıysa da yılan hiç oralı olmaz ve “Bu benim huyum ne yapayım” der. Bunun üzerine tilki bir an durur, sonra yılana “Peki yılan kardeş! Sok, ne yapalım? Bu benim kaderimmiş. Yalnız yüzüme bir defacık bak ki, ölmeden önce o güzel gözlerini son bir defa göreyim” der.
Yılan boynu benim elimde diye düşünür ve başını uzatır! O an tetikte duran tilki derhal atılıp başını kapıverir. Sonra da ölen yılanı ırmağın kenarında, kumların üzerine boylu boyunca uzatır ve kendi hilesine kurban giden yol arkadaşına şöyle der: “Yoook yılan kardeş! Ben öyle eğri büğrü arkadaş istemem! Benimle arkadaş olacaksan, işte böyle dosdoğru olacaksın!”
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com