Uyanan Dünya, Uyanan Vicdan: Gazze’nin Sessiz Çığlığı
Uyanan Dünya, Uyanan Vicdan: Gazze’nin Sessiz Çığlığı
Dünya ayakta… Ama bu ayakta oluş, bir seferberlik değil; geç kalmış bir hayret, bir utanç ve derin bir vicdan sancısı. Gazze, sadece toprağın değil, insanlığın da işgale uğradığı yerdir. Ve şimdi, bu mazlum coğrafya, uyuyan insanlığı ve körelmiş vicdanları uyandırmakla kalmadı; küresel şer planlarının da ne kadar kokuşmuş ve çürümüş olduğunu ifşa etti. Çünkü artık hakikatin sesi molozların altından, açlığın içinden, bir çocuğun boş tenceresinden, mercimek dolu bir cam şişeden yükseliyor.
Zıddiyetin Hakikati: Şer ile Teşhis Edilen Hayır
Tarih boyunca şer odakları, bazen farkında olmadan hayrın kapılarını açmıştır. Tıpkı şeytanın varlığıyla peygamberliğin, karanlığın varlığıyla ışığın, cehaletin varlığıyla ilmin kıymet kazanması gibi… İsrail’in bugün ortaya koyduğu barbarlık, insanlık tarihinin görüp göreceği en kirli yüzlerden biridir. Ancak bu şer, aynı zamanda yeryüzündeki bütün halkları, özellikle İslam ümmetini kendi vicdanlarıyla yüzleşmeye zorlamıştır. Gazze bugün, bir imtihan aynasıdır; merhametin, şefkatin, adaletin ve insani değerlerin ne kadar sahici olduğunu ölçmektedir.
İsrail ve onu destekleyen küresel odaklar, bütün medya ve diplomatik aygıtlarıyla gerçeği manipüle etmeye çalışsalar da artık o perde düşmüştür. İsrail sadece çocukları değil; kendi meşruiyetini de gömmüştür. İnsanlığın nazarında tecrid edilmiş, zulmün sembolü haline gelmiştir.
Taştan Ekmeğe, Gözyaşından Umuda: Direnişin Sembol Şişesi
Akdeniz’in dalgalarıyla Gazze sahiline ulaşan mercimek dolu bir cam şişe… Bu sadece bir erzak değil; bir niyazın, bir ümmet duasının sembolüdür. Mısırlı bir adamın, “Ey Musa için denizi yaran Allah’ım, bunları Gazze’ye ulaştır” diyerek denize bıraktığı yardım şişesi, insanlık için yeniden ümit var olmanın ifadesidir. O şişe, açlıktan bir lokma bulamayan Gazzeli çocuğun elinde bir çığlığa dönüşmüş, insanlığın kulağını çınlatmıştır.
Gazze: Kıyamet Coğrafyası
Gazze bugün sadece bir coğrafya değil, bir sınavdır. Milyonlarca insanın abluka altında açlığa, susuzluğa, elektriksizliğe ve ilaçsızlığa mahkum edildiği bir toplu cezalandırma kampıdır. Gazze, Batı’nın iki yüzlü “insan hakları” maskesini düşürmüş, adaletin değil çıkarın peşinde koşan düzenleri ifşa etmiştir. Beyt Hanun’daki “taş üstünde taş bırakmadık” ifadesi, zulmün geldiği noktayı gösteren ürpertici bir itiraftır.
Nuh’un Bedduası: Zalimlere Karşı İlahi Adalet
İsrail’in, yerle bir ettiği şehirler, açlıktan ölen çocuklar, göç yollarında umut arayan yaşlılar karşısında, artık kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. Geriye sadece ilahi bir adaletin beklentisi ve Nuh Peygamber’in duası kalmaktadır:
> “Rabbim! Yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!”
“Bırakacak olursan, onlar senin kullarını yoldan çıkarırlar ve ancak kendileri gibi ahlâksız, günahkâr ve azılı kâfir nesiller yetiştirirler.”
“Rabbim! Beni, anne-babamı, mü’min olarak evime girenleri, bütün mü’min erkeklerle mü’min kadınları bağışla! Zâlimlerin ise ancak helâkini artır! Köklerini kurut!”
(Nuh, 71:26-28)
Bu dua, bir çağrıdır. Zalimlerin kökünün kazınmasını talep ederken, mazlumlara da kurtuluşun mümkün olduğunu bildirir. Gazze, bu duanın çağımıza yansıyan sahnesidir.
Vicdanları Uyandıran Sessiz Feryat
Gazze’de açlıktan ölen çocuklar, yürüyerek un almaya giden insanlar, denizden gelen bir avuç mercimekle bayram eden gençler… Bunların hepsi, bugünkü medeniyetin çöküşünün belgeleridir. İnsanlık, Gazze ile kendi aynasına bakmakta ve orada kirlenmiş bir benlik, sarsılmış bir ahlak ve çökmüş bir değerler sistemi görmektedir. Ama aynı zamanda bir direnişin, bir imanın, bir ümmet ruhunun küllerden doğuşuna da şahitlik etmektedir.
Özet:
Bu makale, Gazze üzerinden insanlığın ve özellikle İslam ümmetinin nasıl bir vicdan sınavına çekildiğini anlatmaktadır. İsrail’in zulmü, sadece maddi bir yıkım değil, aynı zamanda manevi ve ahlaki bir çöküşü de ortaya koymuştur. Gazze’nin maruz kaldığı açlık, yıkım ve çaresizlik, aslında Batı’nın ve sessiz kalan dünya sisteminin samimiyetini test etmektedir. Buna rağmen, bir mercimek tanesiyle umutlanmak, bir dua ile dirilmek ve bir dua ile zalimi lanetlemek mümkündür. Tıpkı şeytanın varlığı gibi, bu zulüm de insanlık için bir terakki vesilesi olabilir. Gazze, tüm İslam dünyasına bir ayna, tüm insanlığa bir çağrıdır: Ya şimdi vicdanınız uyanır, ya da sonsuza dek susar.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com