KURAN-I KERİM’DE VE HADİSİ ŞERİFLERDE İMAN VE İSLAM BAĞLANTISI VE FARKI
KURAN-I KERİM’DE VE HADİSİ ŞERİFLERDE İMAN VE İSLAM BAĞLANTISI VE FARKI DİĞER AYETLERLE BAĞLANTILI OLARAK NASIL ANLATILMAKTADIR?[1]
Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hadis-i Şerîflerde İman ve İslâm İlişkisi ve Farkı
Kur’ân ve hadislerde iman ve İslâm kavramları sıkça birlikte anılır, ancak aralarında önemli farklar da bulunur. İslâm, zahiri teslimiyet ve amel yönüyle; iman ise kalpteki tasdik ve yakin ile bağlılık yönüyle ele alınır. İdeal olan, İslâm’ın iman ile bütünleşmesi ve kişinin zahiren Müslüman olduğu gibi kalben de Allah’a tam bir bağlılık içinde olmasıdır.
1. Kur’ân-ı Kerîm’de İman ve İslâm
Kur’ân’da İman ve İslâm’ın farkı ve bağlantısı birçok ayette açıklanmıştır.
a) İman ve İslâm’ın Farkı
İman, kalpte olan bir tasdik ve yakini ifade ederken, İslâm ise kişinin dış dünyada Allah’a teslimiyetini ve itaatini gösterir.
Arapların zahiren Müslüman, ancak kalben iman etmemesi:
“Bedevîler, ‘İman ettik’ dediler. De ki: ‘Siz iman etmediniz, ancak ‘İslâm olduk’ deyin. Henüz iman kalplerinize tam yerleşmedi.'” (Hucurât 49/14)
Bu ayette İslâm’ın zahiri bir teslimiyet olduğu, ancak imanın kalpte yerleşmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
İman edenlerin özellikleri:
“Müminler ancak, Allah’a ve Resûlü’ne iman eden, sonra da şüpheye düşmeyen ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerdir. İşte onlar sadık olanlardır.” (Hucurât 49/15)
Burada ise imanın tasdik, sadakat ve fedakârlık gerektirdiği anlatılmaktadır.
b) İman ve İslâm’ın Bağlantısı
İslâm, imana götüren bir kapıdır. Bir kişi zahiren Müslüman olabilir, ancak gerçek anlamda iman kalbine yerleştiğinde mümin olur.
İman, İslâm’ı kemale erdirir. Mümin olan kişi, hem kalben inanır hem de amel bakımından İslâm’a uygun yaşar.
2. Hadis-i Şerîflerde İman ve İslâm
Hadislerde İman ve İslâm arasındaki ilişki, Cebrâil Hadisi gibi temel metinlerde açıkça ortaya konmuştur.
a) Cebrâil Hadisi (Buhârî, Müslim)
Hz. Ömer (r.a.) şöyle rivayet eder:
Bir gün Cebrâil (a.s.), Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yanına gelerek şu soruları sordu:
İslâm nedir?
“İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna şehadet etmendir. Namazı kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yetiyorsa hacca gitmendir.”
İman nedir?
“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere; hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna iman etmendir.”
Bu hadiste, İslâm zahiri ibadetleri ve amelleri ifade ederken, imanın ise kalpteki tasdiki ve bağlılığı içerdiği net bir şekilde ortaya konulmaktadır.
b) İman ve İslâm’ın Birbirini Tamamlaması
İman olmadan yapılan amelin eksik kalacağı:
“Kalbinde zerre kadar iman olan kişi cehennemden çıkacaktır.” (Buhârî, Müslim)
İslâm’ın amelsiz bir iman olmadığını gösteren hadis:
“Kişi, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Müslim)
3. İman ve İslâm’ın Diğer Ayetlerle Bağlantısı
İman ve İslâm’ı destekleyen ve bütünleyen birçok ayet bulunmaktadır:
İman kalpte olmalıdır, sadece söz yetmez:
“İnsanlardan öyleleri vardır ki, ‘Allah’a ve ahiret gününe iman ettik’ derler; hâlbuki onlar iman etmiş değillerdir.” (Bakara 2/8)
İman amelle desteklenmelidir:
“İman edip salih amel işleyenlere ne mutlu! Varılacak güzel yurt da onlar içindir.” (Ra’d 13/29)
İman ve İslâm’ın ortak noktası olan takva:
“Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız, en çok takvâ sahibi olanınızdır.” (Hucurât 49/13)
Sonuç: İman mı Önde, İslâm mı?
1. İslâm bir başlangıç, iman ise kemale ulaşmaktır.
Bir kişi kelime-i şehadet getirerek zahiren Müslüman olur. Ancak imanı kalbine yerleştiğinde gerçek mümin olur.
Zahiren İslâm’a girmek, kişiyi toplumda Müslüman yapar. Ancak Allah katında mümin sayılmak için kalpten gelen bir iman gerekir.
2. Gerçek mümin, hem İslâm’ı yaşar hem de imanını güçlendirir.
İslam sadece dışsal bir kabulleniş değil, iç dünyada da kökleşen bir imana dönüşmelidir.
3. İman ve amel birbirini tamamlar.
Sadece dil ile iman etmek yetmez, amel ve ahlak da bu imanı yansıtmalıdır.
Özet
Sonuç olarak iman ve İslâm iç içedir, ancak farkları da vardır. Bir kişi önce İslâm’a girer, ardından imanını güçlendirir ve takva ile kemale ulaşır. İslam sadece bir kimlik veya şekil değildir; imanla bütünleştiğinde gerçek anlamını bulur.