KURAN-I KERİM’DE GÖZ – KULAK VE DİL VE BUNLARIN GÖREVLERİNİ YAPMALARININ ÖNÜNDEKİ ENGELLER.

KURAN-I KERİM’DE GÖZ – KULAK VE DİL VE BUNLARIN GÖREVLERİNİ YAPMALARININ ÖNÜNDEKİ ENGELLER.[1]


Kur’ân-ı Kerîm’de göz, kulak ve dil insanın duyma, anlama ve ifade etme araçları olarak ele alınır. Bu organlar, insanın doğru bilgiye ulaşmasını sağlarken aynı zamanda onun sorumluluğunu artıran emanetlerdir. Görevlerini yerine getirmelerinin önündeki engeller ise gaflet, inat, kibir, günah ve nefsin arzularına uymak olarak belirtilmiştir.

1. Göz (Basîret, İdrak ve Şahitlik)

Göz, sadece fiziksel görme organı değil, aynı zamanda basîretin (manevi idrak) bir aracıdır. İnsan, gözünü hakikati görmek, ibret almak ve Allah’ın ayetlerini kavramak için kullanmalıdır.

Gözün nimet olması:
“Biz ona iki göz vermedik mi?” (Beled 90/8)

Basîretin (manevi görüşün) açılması:
“Gerçek şu ki, gözler kör olmaz; fakat göğüslerdeki kalpler körleşir.” (Hac 22/46)

Gözün sorumluluğu:
“Kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ 17/36)

Engeller:

Gözün hakikate kapanması:
“Onların gözleri vardır, fakat onunla görmezler.” (A’râf 7/179)

Dünya tutkusu ve gaflet:
“Onlar, dünya hayatının sadece görünen yüzünü bilirler, ahiretten ise gafildirler.” (Rûm 30/7)

Haramlara bakmak ve nefsin peşinden gitmek:
“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar…” (Nûr 24/30)

2. Kulak (İşitme, Öğrenme ve Hidayet)

Kulak, doğru bilgiyi almak ve hakikati öğrenmek için bir araçtır. Kur’ân’da, hakikati duyup kabul edenlerle, işitmesine rağmen inatla reddedenler arasında büyük bir fark olduğu vurgulanır.

İşitme nimetinin önemi:
“De ki: Sizi inşa eden, size kulak, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!” (Mülk 67/23)

Hakkı işitenlerle işitmeyenlerin farkı:
“Ölülerle diriler bir olmaz. Allah dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittiremezsin.” (Fâtır 35/22)

Engeller:

Kulakların mühürlenmesi:
“Kalplerimiz örtülüdür, kulaklarımızda ağırlık var, senin söylediklerini anlayamıyoruz.” (Fussilet 41/5)

Hakkı işitip aldırmamak:
“Onların kulakları vardır ama işitmezler.” (A’râf 7/179)

Batılı dinleyip hakikatten uzaklaşmak:
“Yalancı ve günahkâr olan herkesin ardından giderler.” (Câsiye 45/7-8)

3. Dil (Konuşma, Doğruluk ve Şahitlik)

Dil, insanın iletişim kurmasını, tebliğ yapmasını ve hakikati savunmasını sağlayan önemli bir organdır. Ancak kötüye kullanıldığında iftira, yalan ve gıybet gibi büyük günahların kaynağı olabilir.

Dilin nimet olması:
“Biz insana iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?” (Beled 90/8-9)

Doğru söz söylemek:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (Ahzâb 33/70)

Dil ile yapılan hataların büyük sorumluluğu:
“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen ve yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kâf 50/18)

Engeller:

Yalan ve iftira:
“Onların ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar ancak yalan söylüyorlar.” (Kehf 18/5)

Gıybet ve dedikodu:
“Birbirinizin gıybetini yapmayın. Sizden biri ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” (Hucurât 49/12)

Boş ve faydasız konuşmalar:
“Onlar, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.” (Mü’minûn 23/3)

Ayetlerin Bütünlüğü İçinde Bağlantı

Kur’ân’da göz, kulak ve dil bir bütünlük içinde ele alınır. Göz, hakikati görmeli; kulak, hakikati işitmeli; dil ise hakikati konuşmalıdır. Eğer bu organlar doğru kullanılmazsa, insan hakikatten uzaklaşır, gaflete düşer ve sorumluluklarını yerine getiremez.

Akıl, kalp ve ruh ile bağlantı:

Göz, basîretle bakmazsa, kalp katılaşır.

Kulak, hakkı işitmezse, ruh zayıflar.

Dil, yalan konuşursa, insanın aklı da sapar.

Bu yüzden Kur’ân, gözleri haramdan korumayı, kulakları hakikate açmayı ve dili doğru konuşmak için kullanmayı emreder. Aksi hâlde bu organlar, insanın manevi körlük, sağırlık ve dilsizlik yaşamasına sebep olabilir.

Özetle:

Göz, ibret ve basîret için.

Kulak, hakkı işitmek için.

Dil, doğruyu söylemek için.

Ancak yanlış kullanılırsa, insan gaflete düşer ve hakikatten uzaklaşır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=O_k6dO7J21M

Loading

No ResponsesMart 29th, 2025