İNSAN OLMAK MI İNSANİYETTE KALMAK MI?

İNSAN OLMAK MI İNSANİYETTE KALMAK MI?[1]

  1. ÂDEM İNSANİYYETİN ÇEKİRDEĞİDİR. İNSAN VE İNSANİYET FARKI.


Hz. Âdem: İnsanlığın Çekirdeği ve İnsaniyetin Şahidi

Hz. Adem (a.s.), insan neslinin atası olduğu gibi, insaniyetin de çekirdeğidir. Yani sadece biyolojik olarak insanlığın başlangıcı değil, aynı zamanda insana has değerlerin, bilincin ve ruhun da ilk temsilcisidir. Ancak burada çok önemli bir ayrım yapmak gerekir: İnsan olmak ile insaniyet sahibi olmak aynı şey değildir.

İnsan, fiziki ve biyolojik yönüyle bir varlıktır; doğar, büyür ve ölür. Ancak insaniyet, ruhun kemale ermesiyle, ahlakın ve bilincin olgunlaşmasıyla ortaya çıkan bir haldir. Hz. Adem hem insan hem de insaniyetin bir timsalidir; fakat insanlık tarihi göstermiştir ki, her insan insaniyet sahibi değildir. İşte bu ayrım, insanlığın en büyük imtihanlarından biridir.

İnsan Olmak Yetmez, İnsaniyet Gerek

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Adem’in yaratılışı ve meleklerin ona secde etmesi anlatılırken, insanoğlunun yeryüzündeki konumu vurgulanır: “Biz insanı en güzel surette yarattık.” (Tin, 95/4) Ancak hemen ardından gelen ayette şu uyarı yapılır: “Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.” (Tin, 95/5)

Bu ayetler, insanın iki yönlü bir varlık olduğunu gösterir:

1. En güzel şekilde yaratılan, üstün kabiliyetlere sahip bir varlık.

2. Bu kabiliyetleri yanlış kullanarak aşağıların aşağısına düşebilecek bir varlık.

Hz. Adem’in kıssasında iblisin isyanı, insaniyet ile insan olmanın farkını gözler önüne serer. Şeytan, Adem’i küçümsedi ve kendisini ondan üstün gördü. Oysa Adem, Allah’tan gelen emanetleri taşıyan, ruhunu terbiye eden bir varlıktı. İşte insaniyet burada devreye girer:

İnsaniyet, insanın sadece akıl sahibi olması değil, aklını hakikati bulmak için kullanmasıdır.

İnsaniyet, yalnızca yaşamak değil, yaşamayı anlamlandırmaktır.

İnsaniyet, kendi nefsinin peşine düşmek değil, nefsini terbiye etmektir.

İnsaniyetin Kaybı: Adem’den Nemrut’a, Firavun’dan Günümüze

Hz. Adem’den sonra gelen nesiller, insaniyetin zirvesine de çıkabildi, insaniyetsizliğin bataklığına da saplanabildi. Tarih boyunca insan suretinde olup insaniyetini kaybetmiş sayısız örnek görüyoruz:

Nemrut, Allah’a meydan okuyacak kadar kibirlenmiş, insanlıktan çıkmıştı.

Firavun, kendi halkına zulmederek, zulmü normalleştirmişti.

Ebu Cehil, hakikati bile bile inkar ederek, insanı insan yapan en temel özelliği, doğruluğu terk etmişti.

Bu isimler, insan olmalarına rağmen insaniyetlerini kaybettikleri için kötü hatırlanıyorlar. Ancak insaniyetin timsali olan peygamberler ve veliler, isimleriyle değil, temsil ettikleri erdemlerle anılıyorlar.

İnsanlık Teknolojide İlerledi, Peki Ya İnsaniyet?

Günümüzde insanlık bilimde, teknolojide ve sanayide büyük ilerlemeler kaydetti. Ancak insaniyet konusunda aynı ilerleme var mı?

Bir insan, Mars’a gidebilecek teknolojiye sahip olabilir ama eğer komşusuna yardım etmiyorsa, insaniyet noktasında gelişmemiştir.

Milyarlarca dolarlık ekonomi yönetebilir ama vicdanını kaybetmişse, insan suretinde bir makine gibidir.

Akademik olarak en üst seviyede olabilir ama hakkı ve adaleti gözetmiyorsa, sadece bilgi yığını taşıyan bir bedenden ibarettir.

Bu yüzden, Hz. Adem’in sadece fiziksel olarak insanlığın atası olduğunu düşünmek eksik olur. O, aynı zamanda insaniyetin de çekirdeğidir. Çünkü o, hatasını kabul edip tövbe eden ilk insandır. Onu üstün kılan, hatasızlığı değil, hatasını fark edip Allah’a yönelmesidir.

Sonuç: Hz. Adem’in İzinden Gitmek

Bugün her insan, Hz. Adem’in bir evladı olarak dünyaya gelir ama insaniyet noktasında nereye varacağı kendi seçimlerine bağlıdır. İnsanlık, doğuştan gelen bir mirastır; fakat insaniyet, çabayla elde edilen bir meziyettir.

Şu soruyu kendimize sormalıyız: “Sadece insan olarak mı yaşayıp gideceğiz, yoksa insaniyetimizi inşa edip hakkı ve adaleti mi savunacağız?”

Hakikati arayan, nefsini terbiye eden ve insaniyetiyle yükselenlerden olabilmek dileğiyle…

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=uqiPvlGr4Yg

Loading

No ResponsesMart 10th, 2025