MABUD’DA O’DUR MAKSUD DA…

MABUD’DA O’DUR MAKSUD DA…[1]

LÂ MÂBÛDE İLLÂ HÛ, LÂ MAKSÛDE İLLÂ HÛ’ NUN HAKİKATİ VE ULAŞTIRDIĞI MAKAMLAR VE ULAŞILAN MAKAMLAR.


LÂ MÂBÛDE İLLÂ HÛ, LÂ MAKSÛDE İLLÂ HÛ: HAKİKAT VE MAKAMLAR

İnsan, yaratılışı gereği anlam arayışında olan bir varlıktır. Fıtratındaki hakikati keşfetme isteği, onu varlığın özünü sorgulamaya iter. Tasavvuf ehli, bu yolculuğu “seyr u sülûk” olarak adlandırır. Yani, insanın bâtından zâhire, mecazdan hakikate olan yolculuğudur. Bu yolda en temel hakikatlerden biri de “Lâ mâbûde illâ Hû, lâ maksûde illâ Hû” sözüdür. Yani:

“O’ndan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur ve O’ndan başka maksut, yani gaye edinilecek hiçbir şey yoktur.”

Bu kelâm, Allah’a teslimiyetin en yüksek mertebelerini işaret eder. Bu makalede, bu hakikatin sırlarını, insanı ulaştırdığı makamları ve bu yolda karşılaşılan halleri ele alacağız.

HAKİKATİN DERİNLİKLERİ

1. Lâ Mâbûde İllâ Hû: İbadetin Gerçek Sahibi

İbadet, yalnızca şekilden ibaret bir ritüel değildir. Asıl ibadet, kalbin Allah’a tam yönelmesidir. Kalpte dünya sevgisi, nefis arzuları veya dünyevî maksatlar varsa, insan Allah’a kulluğu tam anlamıyla gerçekleştiremez. Bu söz, kulun iç dünyasında sahte ilahları yıkmasını ve Allah’ı tek mabud olarak kabul etmesini gerektirir.

Gerçek ibadet, yalnızca O’na yönelmek, her şeyi O’ndan bilmek ve O’ndan istemektir.

Allah Resûlü (s.a.v), “Kimin derdi dünya olursa, Allah onun işlerini dağıtır ve fakirliği iki gözü arasına koyar; kimin niyeti ahiret olursa, Allah onun işlerini toplar ve gönlünü zengin kılar” buyurmuştur. Bu hadis, insanın ibadetini ve niyetini tek bir merkeze, yani Allah’a yönlendirmesinin gerekliliğini vurgular.

2. Lâ Maksûde İllâ Hû: Gaye O’dur

Hayatta herkesin bir maksadı vardır. Kimi servet peşinde koşar, kimi makam, kimi şöhret… Fakat bütün bu hedefler geçicidir. Asıl maksat, Allah’ın rızasına ermektir. “Lâ maksûde illâ Hû” diyen kişi, hiçbir dünyevî gayeyi nihai hedef olarak görmez. Onun gözünde dünya bir vasıtadır, gaye ise Allah’a kavuşmaktır.

Bu hakikate eren kişi, “Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’am, 162) ayetini fiilen yaşar. O artık nefsinin peşinde koşmaz, dünya nimetlerine aldanmaz, her işini sadece Allah için yapar.

BU HAKİKATİN ULAŞTIRDIĞI MAKAMLAR

Bu kelâmın hakikatine eren kişi, tasavvufî makamları kat etmeye başlar. Bunlardan bazıları:

1. Tevhid Makamı

Bu makam, “Lâ ilâhe illâllah” hakikatinin kalpte tam olarak yerleşmesidir. Kişi, tüm varlığın Allah’tan ibaret olduğunu idrak eder ve sahte ilahları reddeder.

2. Zühd Makamı

Dünya sevgisini kalbinden çıkaran kişi, Allah’a olan yönelişinde samimi olur. Mal, mülk, şöhret gibi şeyler onun için sadece birer araç olur, asla gaye olmaz.

3. Tevekkül Makamı

“Lâ maksûde illâ Hû” hakikatine eren kişi, her şeyin Allah’ın takdirinde olduğunu bilir ve tam bir tevekkülle O’na dayanır. Hiçbir şey için hüzne kapılmaz, endişe duymaz, çünkü bilir ki kader O’nun elindedir.

4. Fenâ Fillâh Makamı

Bu makamda kul, kendi varlığını ve nefsini unutup Allah’a tam yönelir. Artık o, Allah’tan gayrısını görmez ve her şeyin O’ndan olduğunu idrak eder. Bu, en yüksek tasavvufî makamlardan biridir.

HİKMETLİ VE İBRETLİ BİR KISSADAN DERSLER

Bir gün, büyük evliyalardan İbrahim bin Edhem, bir derviş ile sohbet ediyordu. Derviş ona:

– “Sen neden her şeyi bırakıp Allah’a yöneldin?” diye sordu.

İbrahim bin Edhem cevap verdi:

– “Bir gece rüyamda bir ses duydum. ‘Ey İbrahim! Sen Allah için mi yaşıyorsun, yoksa dünyayı mı murad ediyorsun?’ O anda anladım ki, asıl maksat Allah olmalı. O günden sonra ‘Lâ maksûde illâ Hû’ diyerek dünya arzularımı terk ettim.”

Bu kıssa bize şunu anlatır: İnsan ancak kalbini dünya sevgisinden temizleyip Allah’a yöneldiğinde, gerçek huzuru ve kemali bulabilir.

SONUÇ: HAKİKATE ULAŞMAK

“Lâ mâbûde illâ Hû, lâ maksûde illâ Hû” sözünü dil ile söylemek kolaydır; fakat hakikatiyle yaşamak büyük bir irade ve teslimiyet gerektirir.

Bu yolda ilerleyen kişi, dünyevî hedeflerden sıyrılarak Allah’ın rızasına talip olur. Kalbini dünyevî bağlardan arındıran ve yalnızca O’na yönelen kişi, hem dünyada huzuru hem de ahirette ebedî saadeti kazanır.

Gerçek mümin, hayatında şu ayeti düstur edinir:

“De ki: Benim dinim samimiyettir. Ben yüzümü yalnızca Allah’a döndürdüm.” (Zümer, 14-15)

Her şeyin O’ndan geldiğini, O’na döneceğimizi unutmadan yaşayan kullardan olabilmek duasıyla…

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=DJEnDKT_DAg

Loading

No ResponsesMart 9th, 2025