EĞER İNSANDA KUVVE-İ ŞEHEVİYYE OLMASAYDI
EĞER İNSANDA KUVVE-İ ŞEHEVİYYE OLMASAYDI?[1]
EĞER İNSANDA ÜÇ BÜYÜK DUYGUDAN BİRİ OLAN KUVVE-İ ŞEHEVİYYE OLMAYACAK OLSA, HİÇBİR ŞEY OLMAYACAĞI GİBİ, HERŞEY DE ANLAMSIZ OLACAK VE KIYMETSİZ KALACAKTI.
Kuvve-i Şeheviyye: Hayatın Devamlılığı ve İmtihanın Gerekliliği
Allah Teâlâ, insanı üç temel kuvvetle yaratmıştır:
1. Kuvve-i Akliyye (Akıl ve düşünme gücü)
2. Kuvve-i Gadabiyye (Öfke ve mücadele gücü)
3. Kuvve-i Şeheviyye (Arzu ve istek gücü)
Bu üç kuvvet, insanın hayatını sürdürmesi, gelişmesi ve imtihanı kazanması için verilmiştir. Kuvve-i Şeheviyye, yani arzu ve istek duygusu, insana yemek yeme, neslini devam ettirme, huzur ve mutluluk arayışı içinde olma gibi temel ihtiyaçları kazandırır.
Eğer bu duygu olmasaydı:
İnsan hayatı devam etmezdi.
İnsanın dünyaya karşı ilgisi olmaz, çalışmak ve üretmek anlamsız hale gelirdi.
Aile kurma ve neslin devamı mümkün olmazdı.
Hayattaki hiçbir şeyin kıymeti olmaz, dünya boş ve anlamsız bir yer olurdu.
Ancak bu kuvvet yanlış kullanıldığında, insanı hırs, israf, haram ve ahlaksızlık bataklığına sürükleyebilir. Bu makalede, Kuvve-i Şeheviyye’nin hikmeti, yanlış kullanımı ve İslam’ın sunduğu dengeyi ele alacağız.
1. Kuvve-i Şeheviyye’nin Hikmeti ve Gerekliliği
Allah, bu duyguyu insana hayatı sürdürmesi ve imtihanı başarması için vermiştir. Bu duygu olmadan insan:
Yemek yeme ve içme isteğine sahip olmaz, açlıktan ölürdü.
Evlilik ve aile kavramı oluşmaz, insan nesli devam etmezdi.
Dünyaya karşı hiçbir ilgi duymaz, ilerleme kaydedemezdi.
İnsan, ne cenneti arzulardı ne de imtihana anlam verebilirdi.
Kur’an’da Allah, dünyanın süslerini insanların hoşuna gidecek şekilde yarattığını şöyle bildirir:
“Kadınlara, oğullara, yük yük altın ve gümüşe, salma güzel atlara, davarlara ve ekinlere karşı aşırı sevgi insanlara süslü gösterildi. Bunlar, dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allah katındadır.” (Âl-i İmran, 14)
Bu ayet, insanın fıtratındaki arzuların bir imtihan unsuru olduğunu gösteriyor. Bu arzular, insanı Allah’a yaklaştıran birer vesile olabilir. Ancak yanlış kullanılırsa insanı felakete de sürükleyebilir.
2. Kuvve-i Şeheviyye’nin Yanlış Kullanımı: Nefsin Tuzağına Düşmek
Kuvve-i Şeheviyye, kontrolsüz bir şekilde kullanıldığında insanı nefsinin kölesi haline getirebilir. Kur’an-ı Kerim’de nefsinin arzularına uyanlar şöyle anlatılır:
“Kendi arzusunu ilah edinen ve Allah’ın da bir bilgi üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?” (Casiye, 23)
Bu ayet, şehvetin yanlış kullanımının, insanı helake sürükleyebileceğini gösteriyor. Günümüzde:
İsraf ve lüks tutkusu, insanı kibir ve bencilliğe sürüklüyor.
Helal olmayan ilişkilere düşkünlük, aile yapısını bozuyor.
Maddi hırs, insanı kul hakkı yemeye, adaletsizliğe ve harama yöneltiyor.
Bu yüzden İslam, şehveti tamamen yok etmeyi değil, onu dengelemeyi öğütler.
3. İslam’da Şehvetin Dengeli Kullanımı
İslam, ne tamamen arzulara teslim olmayı ne de arzuları bastırmayı öğütler. Asıl hedef, bu kuvveti hayırlı ve helal yolda kullanmaktır.
Evlilik, şehvetin helal çerçevede yaşanmasını sağlar.
İbadet ve takva, insanı haramlardan korur.
Şükür ve kanaatkârlık, israf ve doyumsuzluğun önüne geçer.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
“Ey gençler! Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü evlilik, gözü haramdan sakındırır ve iffetli kalmayı sağlar.” (Buhârî, Müslim)
Bu hadis, şehvetin meşru bir şekilde yönlendirilmesini öğütleyen en güzel rehberdir.
4. Kuvve-i Şeheviyye’nin Doğru Kullanımına Dair İbretlik Örnekler
1. Hz. Yusuf’un (a.s) İffetli Duruşu
Hz. Yusuf (a.s), Züleyha’nın kendisini günaha çağırmasına rağmen şöyle demiştir:
“Rabbim! Zindan, bunların beni çağırdığı şeyden daha hayırlıdır.” (Yusuf, 33)
Bu olay, şehvetin kontrol altına alınmasının insanı Allah’a daha yakın kıldığını gösterir.
2. Hz. Süleyman’ın (a.s) Dünya Sevgisini Hikmetle Kullanması
Hz. Süleyman (a.s), dünyanın nimetlerini kullanırken onları Allah’ın rızasına uygun bir şekilde değerlendirmiştir. Onun hikmetli duası şöyledir:
“Rabbim! Bana öyle bir mülk ver ki, benden sonra hiç kimseye nasip olmasın. Şüphesiz Sen, büyük lütuf sahibisin.” (Sad, 35)
Bu, dünya nimetlerini Allah yolunda kullanmanın en güzel örneklerinden biridir.
5. Sonuç: Şehvetin Hikmetle ve Takva ile Dengelenmesi
Kuvve-i Şeheviyye, insan hayatının olmazsa olmaz bir parçasıdır. Ne tamamen yok edilmesi ne de sınırsız bir şekilde serbest bırakılması doğrudur.
İslam, bu duyguyu helal dairede yaşamayı, haramdan sakınmayı ve şükür ile dengelemeyi öğretir.
Eğer şehvet hiç olmasaydı, hayatın anlamı ve devamlılığı olmazdı.
Eğer şehvet kontrolsüz olsaydı, insan nefsinin esiri olurdu.
Doğru kullanıldığında, şehvet insana huzur, saadet ve Rabbine yakınlık kazandırır.
Son olarak Mevlana’nın şu sözüyle bitirelim:
“Nefsin isteklerini terk etmek zordur. Ama sonuçta bu seni sultan eder.”
Allah bizlere, nefsimizin arzularını hikmetle yönetmeyi, şehveti helal ve hayırlı yolda kullanmayı ve dünya nimetlerini şükürle değerlendirmeyi nasip eylesin. Âmin.
[1] https://www.youtube.com/watch?v=fzSi0i8PViI