KURAN-I KERİM’İN EVRENSELLİĞİ

KURAN-I KERİM’İN EVRENSELLİĞİ[1]

 

Kuranı kerimin evrenselliği.

Kur’an-ı Kerim’in evrenselliği, İslam’ın temel özelliklerinden biri olup, Kur’an’ın sadece belirli bir toplum veya dönem için değil, tüm insanlık ve tüm zamanlar için gönderilmiş bir rehber olduğunu ifade eder. Kur’an, içeriği, mesajı ve ilkeleriyle, her çağın insanına hitap eden bir kitabıdır. Bu evrensellik, hem onun öğretilerinin her yerde ve her zaman geçerli olmasında hem de tüm insanları kapsayan bir davet sunmasında kendini gösterir.

Kur’an-ı Kerim’in Evrenselliğinin Temel Boyutları

1. Tüm İnsanlığa Hitap Etmesi

Kur’an, sadece Arap toplumuna değil, tüm insanlığa gönderilmiş bir kitaptır. Bunun en açık örneklerinden biri, Kur’an’ın “insanlara” hitap eden ifadeleridir:

“Ey insanlar! Rabbinize ibadet ediniz…” (Bakara, 2/21) gibi ayetlerde, Kur’an’ın sadece Müslümanlara ya da belirli bir kavme değil, tüm insanlara seslendiği vurgulanmaktadır.

“Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik…” (Sebe, 34/28) ayeti, Hz. Muhammed’in (sav) peygamberlik misyonunun da evrensel olduğunu göstermektedir.

2. Evrensel Ahlakî İlkeler

Kur’an, evrensel ahlaki prensipler sunar. Adalet, doğruluk, merhamet, iyilik, sabır ve dürüstlük gibi değerler, her toplumda ve her dönemde geçerli olan ahlaki normlardır. Bu değerler, herhangi bir kültür veya zamana mahsus değildir, tüm insanlık için rehberlik edici niteliktedir:

“Allah adaleti, iyiliği, yakınlara yardım etmeyi emreder…” (Nahl, 16/90). Bu ayet, adalet ve iyilik gibi evrensel değerleri teşvik eder.

3. Her Çağa Hitap Eden Mesajlar

Kur’an’ın mesajları, tarihin belli bir dönemine veya belirli bir sosyal yapıya hapsedilemez. Bilakis, her çağın şartlarına uygun olarak anlaşılabilecek şekilde genel prensipler sunar. Bilimsel, sosyal, ahlaki ve manevi alanlarda sunduğu ilkeler, insanlığın sürekli değişen koşullarına rağmen geçerliliğini korur.

Örneğin, bilimsel gelişmelerle daha da iyi anlaşılabilen bazı ayetler vardır. Bunlar, Kur’an’ın her dönemde anlaşılabilir ve keşfedilebilir bir yönünün olduğunu gösterir. Ancak Kur’an’ın asıl amacı, insanlara doğru yolu göstermek ve onları hakka yönlendirmektir.

4. Tüm Toplumlar ve Kültürler İçin Uygunluk

Kur’an, insan doğasına uygun hükümler ve prensipler getirmiştir. İnsanın temel ihtiyaçlarına, içsel özelliklerine ve toplumsal düzenine hitap eden bu hükümler, her toplumda uygulanabilir. Örneğin, sosyal adalet, yardımlaşma, aile yapısının korunması, ekonomik denge gibi hususlar, hem bireysel hem de toplumsal hayatın düzenlenmesinde her kültürde geçerli olabilecek ilkelerdir.

5. Farklı Din ve İnanç Mensuplarına Hitap Etmesi

Kur’an, sadece Müslümanlara değil, Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer inanç gruplarına da hitap eder. Onlara tevhid inancını hatırlatır ve Allah’a ortak koşmamalarını emreder. Aynı zamanda onları dinleri üzerinde düşünmeye, kendi kitaplarına bakmaya ve tevhid inancına dönmeye çağırır. Bu da Kur’an’ın evrensel davetini gösteren bir özelliktir:

“De ki: Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze gelin: Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim…” (Al-i İmran, 3/64). Bu ayet, farklı dinlere mensup olan insanlara yapılan evrensel bir çağrıdır.

6. İlahi Mesajın Evrenselliği

Kur’an, insanlık tarihindeki tüm ilahi mesajların ve peygamberlerin öğretilerinin bir devamı ve tamamlayıcısıdır. Kur’an’da, önceki peygamberlerin getirdiği mesajlar tasdik edilmekte ve onların da aynı evrensel hakikati insanlığa ilettiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, İslam’ın evrenselliği, önceki ilahi mesajların bir tamamlayıcısı olarak kabul edilir.

“Biz, seni bütün insanlara ancak bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik…” (Sebe, 34/28). Bu ayet, Hz. Muhammed’in tüm insanlığa gönderilen bir peygamber olduğunu ve Kur’an’ın evrensel mesajını gösterir.

7. Zamana ve Mekana Bağlı Olmaması

Kur’an’ın mesajı, belirli bir zaman dilimiyle sınırlı değildir. O, ilk indirildiği andan itibaren her çağın insanına hitap edecek şekilde evrensel ilkelere sahiptir. İnsanlık var oldukça Kur’an’ın mesajı da güncelliğini ve rehberlik rolünü sürdürecektir. Bu, onun zamanla değişen veya güncellenen bir metin değil, her daim geçerli olan bir ilahi kitap olduğunu gösterir.

Kur’an’ın Evrenselliğine Yönelik Bazı Eleştiriler

Kur’an’ın evrenselliği her ne kadar Müslümanlar tarafından kabul edilse de, bazı eleştirmenler ve oryantalistler bu iddiayı sorgulamışlardır. Özellikle bazıları, Kur’an’ın belirli tarihsel ve kültürel koşullar altında indirildiğini ve dolayısıyla her toplum veya kültüre hitap edemeyeceğini öne sürmüşlerdir. Ancak İslam alimleri, Kur’an’ın evrensel prensiplerinin, o dönemin sosyo-kültürel şartlarından bağımsız olarak her zaman ve her yerde uygulanabileceğini savunmuşlardır.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim, hem içerdiği ilahi mesajlar hem de insana yönelik öğütleri bakımından evrensel bir kitaptır. Bu evrensellik, onun insanın doğasına hitap eden hükümleri, her çağda geçerli olan ahlaki ve toplumsal prensipleri, farklı dinlere mensup insanlara yaptığı çağrılar ve tüm insanlığa yönelik bir rehber oluşu ile ortaya çıkar. Kur’an’ın evrenselliği, onun İslam’ın son ve tamamlayıcı mesajı olmasıyla da ilişkilidir; tüm insanlık için gönderilmiş, her döneme hitap eden bir mesajdır.

@@@@@@@@

 

 

Müsteşriklerden Kuranı kerimi tefsir eden var mı? Bu durum nasıl karşılanmıştır ve ne gibi tenkitte bulunulmuştur?

Evet, bazı müsteşrikler (oryantalistler) Kur’an-ı Kerim’i tefsir etmiş veya Kur’an hakkında kapsamlı çalışmalar yapmıştır. Ancak bu çalışmalar genellikle Müslümanlar tarafından önyargılı, taraflı ve yanlış anlamalara dayalı olarak eleştirilmiştir. Müsteşriklerin Kur’an’a yaklaşımları, İslam’a ve Kur’an’a karşı olan Batılı perspektiflerden etkilenmiş, bu da onların yaptığı tefsir çalışmalarında önemli eleştirilere neden olmuştur. İşte müsteşriklerden bazıları ve bu çalışmalara yönelik tepkiler:

1. Richard Bell

Çalışmaları: Richard Bell, Kur’an’ın yapısı ve ayetlerin dizilişi üzerine çalışmış ve “The Qur’an: Translated with a Critical Rearrangement of the Surahs” (Kur’an: Surelerin Eleştirel Yeniden Düzenlenmesiyle Birlikte Tercüme Edilmiş) adlı eserini yazmıştır. Bell, Kur’an’ın zamanla Hz. Muhammed (sav) tarafından revize edildiğini öne sürmüş, bazı ayetlerin daha sonra eklendiğini iddia etmiştir.

Eleştiriler: Bell’in Kur’an’ın Peygamber tarafından değiştirildiği iddiası, İslam’ın temel inançlarına aykırı olarak görülmüş ve vahyin ilahi, değişmez yapısına karşı bir saldırı olarak algılanmıştır. Müslüman alimler, bu tür iddiaların tarihi ve teolojik açıdan yanlış olduğunu belirtmiş, Bell’in Kur’an’ın iç bütünlüğünü ve tarihi sürecini anlamadığı konusunda eleştirilerde bulunmuşlardır.

2. Theodor Nöldeke

Çalışmaları: Nöldeke, Kur’an’ın tarihsel bağlamını ve dilini ele alarak “Geschichte des Qorans” (Kur’an’ın Tarihi) adlı önemli bir eser yazmıştır. Kur’an’ın derlenme süreci, ayetlerin sıralanışı ve tarihsel arka planı üzerine yoğunlaşmıştır. O, Kur’an’ın bir tarihsel süreçte şekillendiğini savunarak, Hz. Muhammed’in vahiy aldığı dönemlerin etkisi altında şekillendiğini öne sürmüştür.

Eleştiriler: Nöldeke’nin yaklaşımı, Kur’an’ı salt tarihsel ve edebi bir metin olarak ele alması nedeniyle büyük eleştiriler almıştır. Müslüman alimler, onun vahyin ilahi kaynağını göz ardı ettiğini ve Kur’an’ın ruhani boyutunu anlayamadığını savunmuşlardır. Nöldeke’nin Kur’an’ı tarihsel bir süreç içinde değerlendirmesi, Müslümanlar tarafından Kur’an’ın kutsallığına yönelik bir saldırı olarak görülmüştür.

3. Ignaz Goldziher

Çalışmaları: Goldziher, İslam tarihi ve özellikle hadis bilimi üzerine derinlemesine çalışmalar yapmıştır. Kur’an’ın yanı sıra İslam’ın erken dönemine dair eleştirel bir yaklaşımla çalışmış ve hadislerin tarihsel geçerliliğini sorgulamıştır. Goldziher, Kur’an’ın zaman içinde toplumun ihtiyaçlarına göre şekillendiğini öne süren bir yaklaşım benimsemiştir.

Eleştiriler: Müslüman alimler, Goldziher’in çalışmalarını, İslam’ın kutsal metinlerine karşı şüpheci ve eleştirel bir yaklaşım olarak değerlendirmiştir. Kur’an’ın değişmezliği ve peygamberlik misyonu üzerindeki vurgusunu göz ardı ettiği için, onun çalışmaları geniş çapta eleştirilmiştir.

4. Regis Blachère

Çalışmaları: Blachère, Kur’an’ın Fransızca çevirisini yapmış ve Kur’an üzerine detaylı filolojik çalışmalar yürütmüştür. O, Kur’an’ın üslubunu incelemiş, ancak bazı ayetlerin sembolik veya mitolojik öğeler içerdiğini iddia etmiştir. Batılı bilimsel analiz yöntemleriyle Kur’an’ı çözümlemeye çalışmıştır.

Eleştiriler: Blachère’in yaklaşımı, Müslümanlar tarafından Kur’an’ın ilahi mesajını küçümsemek ve onu sadece bir edebi metin gibi görmek olarak eleştirilmiştir. Blachère’in çalışmaları, özellikle Kur’an’daki bazı mucizevi anlatılara getirdiği sembolik yorumlar nedeniyle eleştirilmiştir.

5. Henri Lammens

Çalışmaları: Lammens, özellikle İslam’ın erken tarihi ve Hz. Muhammed’in (sav) hayatı üzerine çalışmalar yapmış, Kur’an ayetlerini tarihsel olaylarla ilişkilendirerek yorumlamıştır. O, Peygamber’in hayatını ele alırken İslam kaynaklarından ziyade Batılı eleştirel metotları kullanmış ve İslam’ın erken dönemlerine dair şüpheci bir yaklaşım sergilemiştir.

Eleştiriler: Lammens’in Kur’an’a ve İslam’ın tarihine dair şüpheci yaklaşımı, Müslümanlar tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmiştir. Onun çalışmaları, Hz. Muhammed’i ve Kur’an’ı eleştirirken önyargılı ve yanlı olarak görülmüştür.

6. Tepkiler ve Tenkidler

Önyargılı Yaklaşımlar: Müsteşriklerin büyük bir kısmı, Kur’an’ı genellikle Batılı, Hristiyan veya seküler perspektiflerden ele almışlardır. Bu durum, İslam’ın kendi iç dinamiklerinden ve inançlarından kopuk yorumlara yol açmıştır. Müslüman alimler, bu çalışmaları genellikle İslam’ı anlamaya yönelik değil, onu eleştirme ve zayıflatma amacı güden çalışmalar olarak görmüştür.

İlahi Mesajın İhmal Edilmesi: Müsteşriklerin tefsir çalışmalarında, Kur’an’ın ilahi bir vahiy olduğu inancı genellikle göz ardı edilmiştir. Bu, Kur’an’ın salt tarihsel bir metin olarak değerlendirilmesine ve vahyin ilahi yönünün inkâr edilmesine yol açmıştır. Müslümanlar, Kur’an’ın ilahi bir kaynak olduğunu ve onu anlamanın sadece dilsel veya tarihsel analizlerle değil, aynı zamanda manevi bir derinlikle mümkün olduğunu savunmuşlardır.

Kültürel ve Tarihsel Anlayış Eksikliği: Müsteşriklerin, Kur’an’ı yorumlarken İslam’ın tarihsel ve kültürel bağlamını tam anlamadığı, bu yüzden bazı ayetleri yanlış yorumladıkları eleştirisi yapılmıştır. Müslüman alimler, İslam’ın bütünsel bir din olduğunu ve Kur’an’ın anlaşılmasının sadece tarihsel bağlamla sınırlı olamayacağını belirtmişlerdir.

Sonuç olarak:

Müsteşriklerin Kur’an’ı tefsir etme girişimleri, genellikle Batılı bakış açılarından kaynaklanan önyargılar, eksik bilgiler ve yanlış anlamalar nedeniyle eleştirilmiştir. Müslümanlar, Kur’an’ın kutsallığı ve ilahi kaynağının göz ardı edilmesinin büyük bir hata olduğunu savunmuşlardır. Bu yüzden, müsteşriklerin Kur’an’a yönelik çalışmalarına genellikle eleştirel ve temkinli yaklaşılmış, Müslüman alimler, bu çalışmaların İslam’ın özünü tam olarak yansıtmadığını ileri sürmüşlerdir.

@@@@@@

[1] https://www.youtube.com/watch?v=CuhjodpDvvM

Loading

No ResponsesŞubat 2nd, 2025