ALLAH FAKİR BİZ ZENGİNİZ DİYENLER

ALLAH FAKİR BİZ ZENGİNİZ DİYENLER[1]

 

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ

Fatır Suresi 15. Ayette “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O’dur.” Tefsirlerde ne gibi ilahlar yapılmaktadır?

Fâtır Suresi 15. Ayet olan “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O’dur.” ifadesi, Allah’ın insan üzerindeki mutlak otoritesini, O’nun sıfatlarını ve insanın acziyetini ortaya koyan bir ayettir. Tefsirlerde bu ayet genellikle insanın kulluk sorumluluğu, Allah’ın mutlak gücü ve insanların Allah’a olan ihtiyacı ekseninde ele alınır.

Tefsirlerde Yapılan Başlıca Açıklamalar

1. İnsanın Mutlak İhtiyaçlılığı

Ayet, insanın her yönden Allah’a muhtaç olduğunu, hem varoluşu hem de yaşamını sürdürebilmesi için Allah’ın yardımına ve lütfuna bağlı olduğunu vurgular.

İnsanların zenginlik, güç ya da bilgi sahibi olmaları bu ihtiyaç durumunu değiştirmez; çünkü tüm bu nimetlerin kaynağı Allah’tır.

İnsan, Allah’ın nimetlerine bağımlı bir varlıktır ve bu bağımlılık, hayatın her anında devam eder.

2. Allah’ın Zenginliği (Ganiyy) ve Övgüye Layık Oluşu (Hamîd)

“Ganiyy”: Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir; her şey O’na muhtaçtır. Bu, Allah’ın varlığının ve kudretinin hiçbir şarta bağlı olmadığını ifade eder.

“Hamîd”: Allah, tüm övgülere layıktır. Bu, O’nun yarattığı düzen, sunduğu nimetler ve evrendeki mükemmellik sebebiyle doğal bir sonuçtur.

3. İnsanların İbadeti Allah’a Bir Fayda Sağlamaz

İnsanın ibadeti Allah’a bir katkı sağlamaz; çünkü Allah zaten övgüye lâyık ve zengindir. İbadet, insanın Allah’a olan muhtaçlığını kabul etmesidir.

İbadet, insanın Allah’a yakınlaşması ve kendi maneviyatını yükseltmesi içindir. Allah, kullarının ibadetine ya da nankörlüğüne muhtaç değildir.

4. İnsanların Acizliği ve Kibrin Yersizliği

İnsanlar, Allah’a olan bu mutlak ihtiyaçlarını unutarak kibirlenir ya da kendilerini güçlü zannederler. Ayet, bu kibri ortadan kaldırmak için insanın gerçek konumunu hatırlatır.

İnsan, yaratılışında ve yaşamında o kadar zayıftır ki, nefes almak, su içmek ya da yemek yemek gibi en temel ihtiyaçları bile karşılayamaz hale gelebilir.

5. Allah’a Şükür ve Övgü Görevi

İnsanlar, Allah’ın verdiği nimetleri fark ederek şükretmekle ve O’nu övmekle sorumludur. Bu, insanın Allah’a olan minnettarlığını ifade etmesinin bir yoludur.

6. Evrensel Bir Çağrı

Ayet, yalnızca Müslümanlara değil, tüm insanlara hitap eder. Allah’a muhtaç olmak, imanlı ya da imansız herkes için geçerlidir.

Evrendeki düzen, insanlara Allah’ın varlığını ve zenginliğini açıkça gösterir. Bu nedenle, O’nu tanımayanlar da aynı şekilde muhtaç durumdadır.

Tefsirlerde Yer Alan Önemli Vurgular

1. İbn Kesîr Tefsiri:

İnsanların fakirliği (ihtiyaçlılığı) ve Allah’ın zenginliği üzerinde durur. Bu ihtiyacın yalnızca maddi değil, manevi olduğunu belirtir.

İnsanların Allah’a yaklaşmasının, Allah’ın büyüklüğünü artırmadığını, insanın kendi kemalini bulmasına vesile olduğunu vurgular.

2. Elmalılı Hamdi Yazır:

Allah’ın “Ganiyy” ve “Hamîd” sıfatlarının mutlak ve benzersiz olduğunu belirtir.

İnsanların bu sıfatları kavrayarak, kulluk ve şükür görevlerini yerine getirmesi gerektiğini ifade eder.

3. Mevdûdî Tefsiri:

İnsanların Allah’a olan ihtiyaçlarını unutmasının, dünya nimetlerine aşırı bağlanmasından kaynaklandığını açıklar.

Allah’ın bu hatırlatmayı, insanları doğru yola yöneltmek için yaptığını söyler.

4. Râzî Tefsiri:

İnsanın Allah’a olan ihtiyacı, yalnızca fiziksel yaşamla değil, ruhsal arınma ve kurtuluşla da ilgilidir.

Allah’ın “Ganiyy” sıfatı, tüm evrenin düzenini tek başına ayakta tutan bir zenginlik olarak ele alınır.

Ayetin Günümüze Mesajı

Maneviyat: Modern insan, teknolojik ve maddi ilerlemelerle kibirlenip kendi gücüne fazlaca güvenirken, Allah’a olan manevi ihtiyacını unutma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Tevekkül: İnsan, acizliğini kabul ederek Allah’a teslim olmalı ve dünya hayatını bir imtihan yeri olarak görmelidir.

Şükür: Allah’ın verdiği nimetlere karşı duyulan şükür, insanın kulluk vazifesini yerine getirmesinin temel bir göstergesidir.

Bu ayet, insanın yeryüzündeki gerçek konumunu hatırlatan, tevazu ve şükrü teşvik eden güçlü bir mesaj içermektedir. Allah’a olan muhtaçlığını idrak eden insan, O’na yönelerek hem dünya hem de ahiret saadetini elde edebilir.

@@@@@@@

Allah’ın Samed isminin manaları.

Allah’ın “Samed” İsmi Kur’an-ı Kerim’de İhlâs Suresi 2. Ayette geçer:
“Allah, Samed’dir.” (Kul hüvellâhu ehad. Allâhus-samed.)
Bu isim, Allah’ın benzersizliği, eksiksizliği ve her şeyin O’na muhtaç olması gibi derin anlamlar taşır. Arapça kökenli olan Samed kelimesi, çeşitli tefsir ve lügat çalışmalarında farklı anlam boyutlarıyla ele alınmıştır.

Samed İsminin Başlıca Manaları

1. Her Şeyin Kendisine Muhtaç Olduğu, Kendisi Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan

Allah’ın mutlak zenginliğini ve ihtiyaçsızlığını ifade eder.

Tüm varlıklar, varlıklarını sürdürebilmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Allah’a bağımlıdır. Ancak Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir.

2. Her Türlü Eksiklikten ve Noksandan Uzak

Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir eksiklik, acziyet ya da zayıflık yoktur.

Bu, Allah’ın mükemmel ve sonsuz olduğunu ifade eder.

3. Hiçbir Şey O’nu Aşamaz ve O’na Denk Olamaz

Allah, kudret, ilim, hikmet gibi sıfatlarında hiçbir varlıkla eşitlenemez.

O, benzersizdir ve her türlü benzetmeden münezzehtir.

4. Son Başvuru ve Dayanak Noktası

Samed, tüm ihtiyaçların kendisine yöneldiği, sığınılan ve yardım beklenen en yüce merci anlamına gelir.

İnsanlar dua ve ibadetlerinde Allah’a yönelir; O, kullarının tüm ihtiyaçlarını karşılayacak güçtedir.

5. Sonsuz Kudret Sahibi

Allah, tüm evreni yaratan, ayakta tutan ve yöneten güçtür.

O’nun gücü ve iradesi sınırsızdır.

6. Ezelî ve Ebedî Olan

Samed ismi, Allah’ın başlangıcı ve sonu olmadığını, ezelden beri var olduğunu ve sonsuza dek var olacağını ifade eder.

Varlık âlemi, Allah’ın varlığına dayanır; ancak Allah’ın varlığı hiçbir şeye bağlı değildir.

Tefsirlerde Samed İsmi

İbn Abbas’ın Yorumu:

“Samed, her şeyin kendisine ihtiyaç duyduğu, fakat kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı varlıktır.”

“Hiçbir şey O’na benzemez; O, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ve hiçbir şeyden etkilenmez.”

Fahreddin Râzî’nin Yorumu:

Râzî, Samed ismini farklı yönlerden açıklamıştır:

1. Allah’ın hiçbir eksiği olmadığı.

2. Tüm yaratılmışların ihtiyaç duyduğu tek merci olduğu.

3. Allah’ın hiçbir şekilde değişime, yok olmaya ya da başkalarına bağımlı olmaya açık olmadığı.

Elmalılı Hamdi Yazır’ın Yorumu:

Elmalılı’ya göre Samed, Allah’ın mutlak bağımsızlığını ve mükemmel oluşunu temsil eder.

İnsanların tüm ihtiyaçlarının Allah’a yönelmesi gerektiğini, çünkü O’ndan başka hiçbir şeyin gerçek anlamda yardımcı olamayacağını ifade eder.

Günlük Hayatta Samed İsminin Yansımaları

1. Tevekkül:

Allah’ın Samed olduğunu bilmek, insanın her durumda yalnızca O’na güvenip dayanmasını öğretir.

2. Şükür:

Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını, ancak bizim O’na her an muhtaç olduğumuzu idrak etmek, daha fazla şükretmemizi sağlar.

3. İbadet ve Dua:

Samed ismini bilen kişi, Allah’a sığınır ve yalnızca O’ndan yardım diler.

Allah, her ihtiyacı bilen ve karşılayandır.

4. İnsanın Acizliğini Anlaması:

Allah’ın Samed sıfatını düşünmek, insanın ne kadar aciz olduğunu, hayatındaki her şeyin Allah’ın lütfuyla gerçekleştiğini hatırlatır.

Sonuç

Allah’ın Samed ismi, O’nun her şeyin üzerinde, her türlü ihtiyaç ve eksiklikten uzak olan yüceliğini ifade eder. İnsanlar, ihtiyaçları için yalnızca Allah’a yönelmeli ve O’na sığınmalıdır. Samed ismi, Allah’ın büyüklüğünü, insanın ise O’na olan muhtaçlığını açıkça gösteren derin bir anlam taşır.

@@@@@@@

Şüphesiz Allah: “Allah fakirdir biz ise zenginiz” diyenlerin sözlerini duymuştur. Biz onların sözlerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacak ve: “Ateşin azabını tadın” diyeceğiz.” Al-i İmrân. 181.

181.İbnu İshak ve İbnu Ebi Hatim`in Abdullah bin Abbas (r.a.)`tan rivayet ettiklerine göre, yahudilerden Finhas adlı bir adam Hz. Ebu Bekir (r.a.)`e: “Ey Ebu Bekir! Biz Allah`a muhtaç değiliz. Aksine Allah bize muhtaçtır. Çünkü eğer Allah zengin olsaydı arkadaşınızın ileri sürdüğü gibi bizden borç istemezdi” dedi. Ebu Bekir (r.a.) kızarak adamın yüzüne vurdu. Adam Resulullah (a.s.)`a giderek Ebu Bekir (r.a.)`i şikâyet etti. Resulullah (a.s.) Ebu Bekir (r.a.)`e niçin böyle yaptığını sorunca, Ebu Bekir (r.a.) onun söylediği sözü Resulullah (a.s.)`a aktardı. Ama adam böyle bir şey söylemediğini ileri sürdü. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyeti kerimeyi indirdi.
İbnu Ebi Hatim`in Abdullah bin Abbas (r.a.)`tan rivayet ettiğine göre de Yüce Allah: “Allah`ın kendisine pek çok katıyla karşılık vermesi üzere kim Allah`a güzel bir borç verir?” diye buyurunca yahudiler Resulullah (a.s.)`a gelerek: “Ey Muhammed! Rabbin fakir mi oldu ki kullarından istiyor?” dediler. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyeti kerimeyi indirdi.

@@@@@@

Ali İmran Suresi 181. Ayeti şu şekildedir:
“Şüphesiz Allah, ‘Allah fakirdir, biz ise zenginiz’ diyenlerin sözlerini işitmiştir. Biz onların bu söylediklerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve (onlara), ‘Yakıcı azabın tadını çekin!’ diyeceğiz.”

Bu ayet, Yahudilerden bir grubun çirkin ve küstahça sözlerini, peygamberlere karşı işledikleri zulümleri ve bu sebeplerle karşılaşacakları azabı konu alır. Ayetin tefsir ve izahında şu hususlar öne çıkar:

1. Ayetin Bağlamı

Ayet, Medine’deki Yahudi alimlerinden bir grubun, Allah’ın insanlardan zekât ve sadaka istemesi karşısında alaycı ve küçümseyici bir tavır takınarak, “Allah fakir, biz ise zenginiz” demelerini eleştirir.

Bu ifade, Allah’ın yardım emrini yanlış anlamak veya kasten çarpıtmak suretiyle yapılmış bir iftiradır. Bu kişiler, zekâtın Allah’ın ihtiyacı olduğu için istendiğini sanarak veya öyleymiş gibi göstererek küstahça bir söz sarf etmişlerdir.

Bu, onların sadece kibirlerini değil, Allah’a ve peygamberlere olan düşmanlıklarını da ortaya koyar.

2. “Allah fakirdir, biz ise zenginiz” Sözü

Bu sözün arkasındaki zihniyet:

1. Yahudiler, mal ve servetlerini üstünlük ve güç kaynağı olarak görüyorlardı.

2. Allah’ın insanlardan yardım istemesi gerektiğini düşünerek O’nu haşa kendilerine muhtaç görmüşlerdir.

3. Zekâtın insanlara ve topluma yönelik hikmetlerini kavrayamamışlardır.

Bu sözün çirkinliği:

1. Allah’a yönelik açık bir küfür ve hakaret içerir.

2. İnsanın kendisini Allah’a karşı üstün görme kibrini yansıtır.

3. Allah’ın Bu Sözleri İşitmesi ve Yazması

Ayette, Allah’ın her şeyi işittiği ve hiçbir sözün ya da davranışın karşılıksız kalmayacağını hatırlatır.

“Biz yazacağız”: Bu ifade, insanların yaptıkları her şeyin kaydedildiğini ve ahirette bunun hesabının mutlaka sorulacağını vurgular.

4. Peygamberleri Haksız Yere Öldürmeleri

Yahudilerin geçmişte peygamberlere karşı işledikleri büyük suçlar da bu ayette kınanır.

Tarihte Yahudilerin, kendilerine gönderilen peygamberlerden bir kısmını reddettiği, hatta öldürdüğü bilinmektedir (örneğin, Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya’nın öldürülmesi gibi).

Bu suçlar, onların Allah’a ve hak dine olan düşmanlıklarının bir tezahürüdür.

5. “Yakıcı Azabı Tadın” Uyarısı

Allah, bu sözleri söyleyenlere ve peygamberleri öldürenlere yönelik ağır bir tehditte bulunur: Cehennemde yakıcı bir azap.

Azabın niteliği: Bu azap, yalnızca fiziksel bir ceza değil, aynı zamanda kibirlerinin ve yanlışlarının sonucu olarak yaşanacak büyük bir pişmanlık ve rezilliktir.

Bu ifade, insanlara Allah’a ve peygamberlere karşı takındıkları tutumun sonuçlarını hatırlatır.

Tefsirlerdeki Görüşler

İbn Kesîr Tefsiri

Yahudilerin bu sözlerinin Allah’a iftira olduğunu ve zekât emrinin hikmetini çarpıtmayı amaçladığını açıklar.

Bu ayetin, Yahudilerin mal sevgisine ve dünya hırsına ne kadar düşkün olduklarını ortaya koyduğunu belirtir.

Allah’ın “biz yazacağız” ifadesi, onların her türlü davranışının ilahi bir hesap için kaydedildiğini vurgular.

Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Yahudilerin bu sözünü, zekâtın hikmetinden uzak bir anlayışın sonucu olarak değerlendirir.

Zekâtın, Allah’ın insanlara bir lütfu ve sosyal adaleti sağlayan bir emir olduğunu, ancak Yahudilerin bunu Allah’a yönelik bir ihtiyaç olarak algılamalarının büyük bir yanlış olduğunu belirtir.

Peygamberleri öldürmelerinin geçmişteki dinî sapkınlıklarının bir göstergesi olduğunu ifade eder.

Mevdûdî Tefsiri

Yahudilerin bu sözü, Allah’ın otoritesine karşı bir başkaldırı ve kibrin dışavurumu olarak değerlendirir.

Onların bu tavırlarının, dinî emirleri çarpıtma ve yanlış yorumlama alışkanlıklarının bir devamı olduğunu vurgular.

Ayetin Günümüze Mesajları

1. Allah’a Karşı Alçakgönüllü Olma:

İnsanlar, mal, zenginlik ve güç gibi geçici nimetlerle kibirlenmemeli ve bunları Allah’a başkaldırmanın bir aracı olarak görmemelidir.

2. Zekâtın Hikmeti:

Zekât ve sadaka, Allah’ın ihtiyacı için değil, toplumun huzuru, dayanışması ve bireyin manevi arınması için emredilmiştir.

3. Her Davranışın Hesabı Vardır:

İnsanlar, yaptıkları her şeyin kaydedildiğini ve ahirette mutlaka bir karşılığının olacağını unutmamalıdır.

4. Peygamberlere Saygı:

Peygamberlere saygısızlık ve düşmanlık, Allah’a düşmanlık olarak görülür ve ciddi sonuçlar doğurur.

Sonuç

Ali İmran Suresi 181. ayeti, Yahudilerin kibrini, yanlış anlayışlarını ve peygamberlere düşmanlıklarını kınayan önemli bir mesaj içerir. Bu ayet, insanlara Allah’a karşı kibirlenmeme, verilen nimetleri doğru değerlendirme ve peygamberlerin öğretilerine saygılı olma gerekliliğini hatırlatır. Aynı zamanda, yapılan her söz ve eylemin ahirette mutlaka bir hesabı olduğunu açıkça ifade eder.

Ali İmran Suresi 181. Ayeti, Allah’a yönelik çirkin ifadeler ve peygamberlere yapılan zulümler hakkında önemli bir uyarı içermektedir. Bu ayet, Kur’an-ı Kerim’in farklı yerlerinde yer alan diğer benzer ayetlerle bir bütünlük içinde ele alınır. Bu ayetlerin ortak noktası, Allah’a karşı saygısızlık yapanların ve peygamberlere zulmedenlerin ceza göreceğini hatırlatmaktır.

Benzer Ayetlerle İlişkisi ve İzahı

1. İnsanların Allah’a Karşı Nankörlüğü ve Çirkin İfadeleri

Bakara Suresi 88:
“Dediler ki: ‘Bizim kalplerimiz kapalıdır.’ Hayır! Allah inkârları sebebiyle onları lanetlemiştir. Çok azı inanır.”

Bu ayette de Yahudilerin, Allah’ın mesajlarını reddetmeleri ve nankörlük yapmaları eleştirilir. Onların kibir ve küstahlıkları, Allah’ın lanetini hak ettiklerini gösterir.

İlişkisi: Her iki ayet de Yahudilerin Allah’a ve peygamberlere karşı takındıkları kibirli tavrı vurgular.

En’am Suresi 91:
“Onlar: ‘Allah, beşere hiçbir şey indirmedi’ dediler. De ki: ‘Öyleyse Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Kitab’ı kim indirdi?'”

Yahudilerin Allah’ın mesajını inkâr etmeleri ve küçümsemeleri ele alınır.

İlişkisi: Allah’ın sözlerini ve emirlerini küçümseyenlerin inançsızlıkları ve bunun sonuçları benzer şekilde ele alınmıştır.

2. Peygamberlere Yapılan Zulümler ve Öldürülmeleri

Bakara Suresi 61:
“Peygamberleri haksız yere öldürüyorlardı.”

Yahudilerin geçmişte peygamberlere karşı yaptıkları zulüm ve cinayetler vurgulanır.

İlişkisi: Ali İmran 181. ayetinde de peygamberlerin öldürülmesi büyük bir günah olarak kaydedilmiş ve cezası belirtilmiştir.

Nisa Suresi 155:
“Peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve ‘kalplerimiz kılıflıdır’ demeleri sebebiyle onları lanetledik.”

Yahudilerin peygamberlere düşmanlıkları ve ilahi mesajı reddetmeleri yüzünden lanetlendikleri ifade edilir.

İlişkisi: İki ayet de, Yahudilerin peygamberlere karşı işledikleri suçları ve Allah’ın bu suçlara verdiği cezayı ortaya koyar.

3. Her Söz ve Eylemin Yazılması

Kehf Suresi 49:
“Kitap (amel defteri) ortaya konulmuştur. Suçluların onda yazılı olanlardan korkarak, ‘Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki, küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini saymış!’ dediklerini görürsün.”

İnsanların her söz ve eyleminin kaydedildiği, ahirette bunların ortaya çıkarılacağı vurgulanır.

İlişkisi: Ali İmran 181. ayetindeki “Biz yazacağız” ifadesi, insanların söz ve fiillerinin kaydedilip hesap günü ortaya çıkarılacağı gerçeğiyle bağlantılıdır.

Zilzal Suresi 7-8:
“Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim zerre kadar şer işlerse onu da görür.”

Her fiilin ahirette karşılık bulacağı ifade edilir.

İlişkisi: Yahudilerin çirkin sözleri ve peygamberlere karşı işledikleri zulümler, zerre kadar bile olsa kaybolmayacak ve cezasız kalmayacaktır.

4. Allah’a Muhtaç Olmayan, Her Şeye Gücü Yeten (Ganiyy ve Samed)

Fatır Suresi 15:
“Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak O’dur.”

İnsanların Allah’a muhtaç olduğu, ancak Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığı vurgulanır.

İlişkisi: Yahudilerin “Allah fakirdir, biz zenginiz” sözü, bu ayetin tam zıttıdır. Fatır Suresi, Allah’ın Ganiyy (zengin) ve Samed (ihtiyaçsız) olduğunu hatırlatır.

5. Azap ve Sonuçlar

Nisa Suresi 93:
“Kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası cehennemde ebedî kalmaktır.”

Peygamberleri öldürenlerin cezası daha büyük ve kesinlikle kaçınılmazdır.

İlişkisi: Ali İmran 181. ayetindeki “Yakıcı azabın tadını çekin” ifadesi, bu cezaların büyüklüğünü ve kesinliğini hatırlatır.

Ahzab Suresi 66-68:
“Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: ‘Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik’ derler.”

Allah’a ve peygambere isyan edenlerin cehennemdeki pişmanlıkları vurgulanır.

İlişkisi: Yahudilerin Allah’a ve peygamberlere isyanları, ahirette büyük bir pişmanlık ve azapla sonuçlanacaktır.

Sonuç: İlahi Adaletin Vurgusu

Ali İmran 181. ayeti, Allah’ın kudretine saygısızlık eden ve peygamberlere zulmedenlerin, dünyada ve ahirette karşılaşacağı azabı güçlü bir şekilde vurgular. Bu ayet, diğer benzer ayetlerle birlikte ele alındığında şu sonuçlara ulaşılır:

1. Allah’a Karşı Saygı ve İtaat: İnsan, Allah’a karşı kibirlenmemeli ve O’nun emirlerini küçümsememelidir.

2. Peygamberlere Saygı: Peygamberlere karşı düşmanlık, Allah’a düşmanlık demektir ve cezası büyüktür.

3. Ahiret İnancı: Her söz ve fiilin kaydedildiği ve bunların hesabının sorulacağı gerçeği, insanlara sorumluluklarını hatırlatır.

4. İlahi Adalet: Hiçbir kötülük cezasız kalmaz; herkes yaptığının karşılığını eksiksiz alır.

Bu ayet, insanlara Allah’ın kudretini, peygamberlerin önemini ve ahiret bilincini hatırlatır. Aynı zamanda ilahi adaletin mutlaka tecelli edeceğini güçlü bir şekilde ifade eder.

-Sebe Suresi Bismillahirrahmanirrahim.

35.Ayet: “Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz.
36.Ayet: “De ki: Rabbim, dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler.
37.Ayet: Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlâtlarınız. İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır. Onlar (cennet) odalarında güven içindedirler.
38.Ayet: Âyetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze bırakılacaklardır.”

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=3_ZpkexMn2A

Loading

No ResponsesOcak 7th, 2025