EVE DÖNÜŞ VAR

EVE DÖNÜŞ VAR[1]

Öncesinde Hz. Adem ve Havva’yı, atalarımızı cennetten çıkartan şeytan, bugün onun çocukları, onun nesilleri, onun kanını taşıyanlar, Adem’in çocuklarını dünyadan çıkartmaya çalışmaktadırlar.
Şeytanın çocuklarıyla Ademin çocukları sürekli birbirleriyle mücadele halindeler.
Ademin çocukları eve ve evine dönme peşinde, Şeytanın çocukları ise onları evlerinden etme ve uzaklaştırma hesabında.
Evet bu çıkışla beraber tekrar eve dönüş, evden çıkışla beraber evi arzu etme, ebedi hayatı arzu etme, ikisi birbirini tetiklemiş oluyor. Hüzünle sevincin yaşandığı yer 2011 yılında Suriye’nin Halebinden çevre ilçelerine varıncaya kadar Esad’ın zulmüyle orayı boşaltanlar Türkiye’ye, dünyanın farklı yerlerine giden o Suriyeliler birkaç gündür sevinç yaşıyorlar, tekrar Haleb’e ve çevresindeki ilçelere dönmenin sevincini yaşıyorlar. Tam bir mutluluk içerisinde, bir hasret içerisinde, bir gözyaşı içerisinde, bir şükür secdesi içerisinde evet evden çıkışla eve dönüşün, bir yandan dünyada yaşandığı, bir yandan insanların tekrar ölüm ile beraber inşallah imanla, ibadetle tekrar atalarının dönmüş olduğu eve bir dönüş sürecinin yolculuğunu yaşamış olmaktadırlar.

Evet inşallah hayırla dönüş nasip olsun diyelim.
Asırlardır göç yaşayan göçmen insan, yuvadan uçuşun ve kaçışın ızdırabıyla muzdarip yaşamaktadır.

@@@@@@

Cennetten çıkarılış ve eve dönüş arzu ve serüveni.

“Cennetten çıkarılış” ve “eve dönüş” teması, insanlık tarihinin en eski mitlerinden ve hikâyelerinden biridir. Bu tema, varoluşsal bir arayışı, kaybedilen bir bütünlüğü ve onun yeniden kazanılma özlemini temsil eder. Aynı zamanda, insanın manevi yolculuğunu, içsel dönüşümünü ve kendi özüne ulaşma çabasını ifade eder.

Cennetten Çıkarılış

Cennetten çıkarılış, birçok dini ve mitolojik anlatıda insanın “ilk kusuru” veya “ilk hatası” sonucu cennetten sürülmesiyle başlar. Bu hikâye, insanın doğayla, Yaratıcı’yla ve kendisiyle olan uyumunun bozulmasını simgeler. Örneğin:

Hristiyanlıkta: Âdem ile Havva’nın yasak meyveyi yemesiyle cennetten kovulmaları, itaat ve özgür irade arasındaki gerilimi simgeler. Bu olay, insanın Yaratıcı’dan uzaklaşmasını ve dünyada bir “yolculuk” veya “sürgün” hayatı yaşamasını anlatır.

İslam’da: Adem ve Havva’nın şeytana uyarak yasak ağaca yaklaşması, ama ardından tövbe edip bağışlanmaları, hem insanın hataya açık olduğunu hem de tövbenin dönüştürücü gücünü gösterir.

Cennetten çıkarılış aynı zamanda, insanın bilinç kazanımıyla saflığı kaybetmesini, ancak bu bilinçle daha derin bir anlam arayışına girmesini ifade eder.

Eve Dönüş Arzusu.

Eve dönüş, cennetten uzaklaşan insanın yeniden o bütünlüğe ve saflığa ulaşma çabasını temsil eder. Ancak bu, yalnızca fiziksel bir geri dönüş değil, aynı zamanda manevi bir yükseliştir.

Sufizm: İnsanın özünün Allah’tan geldiği ve bu dünyada misafir olduğu, asıl amacının tekrar Yaradan’a dönmek olduğu fikri temel bir öğedir. “Ayrılıktan şikâyet eden” Mevlana’nın Mesnevi’sindeki ney metaforu, bu eve dönüş özlemini çok güçlü bir şekilde ifade eder.

Homeros’un Odysseia’sı: Odysseus’un uzun ve zorlu bir yolculuk sonunda yurduna dönmesi, insanın hem dış hem iç dünyasında anlam arayışını simgeler.

Serüven ve Yolculuk

Bu arzu ve serüven, insanın kendi içindeki çelişkilerle, zaaflarla ve sınavlarla yüzleştiği bir yolculuktur. Bu yolculuk:

1. Kayıp ve Arayış: İnsan, cennetten kovulmakla bir “kayıp” yaşar ve bu kaybın ardından bir anlam arayışına girer.

2. Deneyim ve Olgunlaşma: Yolculuk sırasında karşılaşılan zorluklar, insanı olgunlaştırır ve kendine döndürür.

3. Birlik ve Bütünlük: Nihai hedef, insanın Tanrı ile, doğayla ve kendisiyle yeniden bütünleşmesidir.

Modern Anlamlar.

Bugün bu tema, sadece dini bir bağlamda değil, psikolojik, felsefi ve edebi alanlarda da kullanılır. İnsan, bazen iç huzuru arayarak, bazen de kaybettiği bir anıyı, duyguyu veya toplumu yeniden inşa etmeye çalışarak “eve dönüş” arayışına girer. Örneğin:

Psikoloji: Carl Jung’un bireyselleşme süreci, insanın kendi gölgesiyle yüzleşip daha bütün bir benlik oluşturmasını içerir.

Edebiyat: Kafka’nın Dava gibi eserlerinde insan, kendini yabancılaşmış bir dünyada kaybolmuş hisseder, ancak bu arayış yine de bir dönüş hikayesidir.

Sonuç olarak, cennetten çıkarılış ve eve dönüş serüveni hem bireysel hem de kolektif insan deneyiminin özünü yakalar. Bu yolculuk, kaybolmuş olanı arama ve bulunacak olanla yeniden bütünleşme çabasıdır.

@@@@@@

Bundan sonra İstanbul’da fazla kalmaz, Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır, Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar. Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:

“Niye böyle dikkat ediyorsun?”
Bediüzzaman der: “Medresemin plânını yapıyorum.”
O der: “Nerelisin?”
Bediüzzaman: “Bitlisliyim.”
Rus polisi: “Bu Tiflis’dir!”
Bediüzzaman: “Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir.”
Rus polisi: “Ne demek?”
Bediüzzaman: “Asya’da, âlem-i İslâmda üç nur, birbiri arkasından inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek. Ben de gelip burada medresemi yapacağım.”

Rus polisi: “Heyhat! Şaşarım senin ümidine.”

Bediüzzaman: “Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.”

Rus polisi: “İslâm parça parça olmuş.”
Bediüzzaman: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar. İlâ âhir…

Yahu, şu asilzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.[2]

@@@@@@@@

HİZBUŞ ŞEYTAN- ŞEYTANIN AVANELERİ

 

“Ey âdemoğulları! ¹ Şeytan kötülüklerini onlara göstermek için, elbiselerini soyarak², ana babanızı cennetten³ çıkardığı gibi sizi de bir fitneye düşürmesin. O ve taraftarları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları iman etmeyenlere dost kıldık.”[3]

“Ve kim Allah’ı ve O’nun Resul’ünü ve mü’minleri veli edinirse, Allah’ın taraftarları onlardır. Galip gelecek olanlar da onlardır.”

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ۟
“Ve men yetevellallahe ve resulehu vellezine amenu fe inne hızbellahi humul galibun.”[4]

@@@@@@@

“Şeytan onları kuşattı. Böylece Allah’ın öğüdünü onlara unutturdu. Onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Dikkat edin! Şeytanın taraftarları kesinlikle kaybedenlerdir.”[5]

اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰيهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
“İstahveze aleyhimuş şeytanu fe ensahum zikrallah, ulaike hizbuş şeytan, ela inne hizbeşşeytani humul hasirun.”

@@@@@@

Kuran-ı Kerim’de geçen Hizbuş Şeytan ifadesi.

Kur’an-ı Kerim’de “Allah’ın Hizbi” yani Allah’ın taraftarları ve “şeytanın hizbi” ifadeleri, hak ile batıl arasındaki mücadeleyi temsil eder ve insanlara bu iki grubun niteliklerini açıklayarak doğru yolu seçmelerini öğütler. Bu ifadeler, manevi, ahlaki ve toplumsal boyutlar taşır.

Allah’ın hizbi Nedir?[6]

“Hizbullah” kelimesi, “Allah’ın taraftarları” veya “Allah’ın tarafında olanlar” anlamına gelir. Bu ifade, Allah’a iman eden, O’nun emirlerine uyan ve O’nun davasını savunan müminleri temsil eder. Mücadele Suresi 22. ayette şöyle buyrulmaktadır:

> “Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, Allah’a ve Peygamberine düşman olan kimselerle dostluk ettiğini göremezsin. İşte onlar, Allah’ın kalplerine iman yazdığı ve kendilerini katından bir ruh ile desteklediği kimselerdir… İşte onlar, Allah’ın hizbidirler (taraftarlarıdır). Dikkat edin! Şüphesiz Allah’ın hizbi (taraftarları) kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”[7]

Bu ayet, Allah’ın taraftarı olanların temel özelliğinin, Allah’a ve Peygamberine sadakat, samimiyetle iman ve O’nun emirlerine uygun bir yaşam sürmek olduğunu gösterir.

Şeytanın Hizbi Nedir?

Bunun karşıtı olarak “şeytanın taraftarları” veya “şeytanın hizbi” ifadesi, batıl inançlara kapılan, kötülüğü yayan, insanları Allah’tan uzaklaştıran ve şeytanın yolunu izleyen kimseleri ifade eder. Mücadele Suresi 19. ayette şöyle buyrulur:

> “Şeytan onları etkisi altına almış, onlara Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın hizbidir (taraftarlarıdır). Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayacakların ta kendileridir.”
Bu ayet, şeytanın taraftarlarının temel özelliklerini ortaya koyar: Allah’ı anmayı unutmak, şeytanın vesveselerine kapılmak ve yanlış bir yolda ilerlemek.

Allah’ın hizbi ve Şeytanın Hizbi Arasındaki Fark

Kur’an, bu iki grubun özelliklerini karşılaştırmalı olarak sunar:

Bu iki grup, aynı zamanda insanın içsel mücadelesini, yani nefis (şeytani taraf) ile ruh (ilahi taraf) arasındaki çatışmayı da sembolize eder.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim, insanları açıkça Allah’ın hizbinde yer almaya çağırır ve bunun kurtuluş yolu olduğunu belirtir. Bu ifadeler, müminlerin yol göstericisi olmayı ve insanları iyiliğe teşvik ederek kötülükten sakındırmayı amaçlar. Mücadele Suresi 22. ayetin sonunda, Allah’ın taraftarlarının kurtuluşa ereceği müjdelenir:

> “Dikkat edin! Şüphesiz Allah’ın hizbi kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”

Bu ifadeler, insanlara hangi yolu takip etmeleri gerektiği konusunda net bir rehber sunar: Allah’ın tarafında olmak, iman ve Salih amel ile bu dünyada ve ahirette kazananlardan olmaktır.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=rsjGJAIucBM&t=2s

[2] http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=14&pageNo=103#content.tr.14.103

[3] Araf.27.

[4] Maide.56.

[5] Mücadele.19.

[6] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Hizbu

[7] Mücadele. 58:22)

Loading

No ResponsesAralık 4th, 2024