İNSANIN CEVHER VE ARAZLARI

İNSANIN CEVHER VE ARAZLARI[1]

 

İnsanın cevher ve arazları.


“Cevher” ve “araz” kavramları, genellikle felsefede ve özellikle İslam felsefesi ile Aristotelesçi gelenekte insanın varlık yapısını ve özelliklerini anlamak için kullanılan iki temel terimdir. Bu kavramlar, insanın varlık yapısını farklı boyutlarıyla ele alır:

Cevher (Zât):

Tanım: Cevher, bir varlığın kendi başına var olabilen ve başka bir şeye bağlı olmayan temel özüdür. İnsan açısından, cevher, insanın varoluşunun özünü, onun değişmeyen ve varlık nedenini ifade eder.

İnsandaki karşılığı:

İnsan için cevher, onun zâtı, yani “insan olmasını” sağlayan temel yapısıdır. Bu bağlamda ruh, akıl ya da insanın varlık sebebi cevher olarak değerlendirilir.

İslam felsefesinde insanın cevheri genellikle ruh olarak ele alınır, çünkü beden değişken ve geçici iken ruh, kalıcı ve temel özdür.

Araz:

Tanım: Araz, bir varlığın özünde bulunmayan, geçici ve başka bir şeye bağlı olarak var olan özelliklerdir. Arazlar değişkendir ve cevhere bağımlıdır; cevher olmadan var olamazlar.

İnsandaki karşılığı:

İnsan açısından arazlar, onun görünüşü, özellikleri ve durumlarıdır. Örneğin, insanın fiziksel özellikleri (boy, kilo, ten rengi), ruh hâlleri (neşe, üzüntü), bilgi birikimi ya da diğer değişken durumları arazdır.

Arazlar, insandan insana farklılık gösterebilir ve zaman içinde değişebilir. Bu nedenle arazlar, insanın özünü değil, onun geçici hâllerini temsil eder.

Cevher ve Arazın İnsandaki İlişkisi:

Cevher, insanın varlık temeli olduğu için sabit ve değişmezdir; insanın insan olarak kalmasını sağlar.

Arazlar ise cevhere bağlıdır ve değişkendir. Arazlar olmadan da insanın cevheri (örneğin ruhu) var olmaya devam eder.

Örneğin, bir insanın gençlikten yaşlılığa geçmesi, fiziksel değişimler yaşaması ya da bilgi seviyesinin artıp azalması onun arazlarında değişiklik anlamına gelir, ancak bu değişiklikler onun özünü, yani cevherini etkilemez.

Felsefi Örnek:

Bir altın yüzük düşünelim:

Altının kendisi cevherdir, çünkü onun özünü oluşturur.

Yüzüğün şekli, büyüklüğü ya da üzerindeki desenler ise arazdır; bu özellikler değişse de altın “altın” olarak kalır.

İnsan açısından bu ayrım, onun dünya hayatı ile ruhî boyutu arasında bir ilişki kurmayı sağlar. Ruhun cevher, bedenin ve dünyevi özelliklerin araz olarak değerlendirilmesi, özellikle tasavvuf ve İslam felsefesinde insanın “öz”üne yönelik bir anlayış geliştirmede önemli bir rol oynamıştır.

@@@@@@@

Risale-i Nur Külliyatı’nda cevher ve araz konusu.

Risale-i Nur Külliyatı, Bediüzzaman Said Nursî’nin İslami ilimler, iman hakikatleri ve varlık felsefesi üzerine derin tefekkürler içeren eserlerinden oluşur. Cevher ve araz kavramları da Risale-i Nur’da yer yer işlenir ve bu kavramlar üzerinden insanın, varlık âleminin ve Allah’ın yarattığı düzenin mahiyeti açıklanır.

Risale-i Nur’da, bu iki kavram, İslam felsefesindeki genel anlamlarına paralel olarak ele alınır ve özellikle Allah’ın yaratma fiili, insanın varlığı ve dünya hayatındaki geçici haller bağlamında kullanılır.

1. Cevher ve Arazın Tanımı Risale-i Nur Perspektifiyle

Cevher: Varlığın özü, kendisinden var olan ve başka bir şeye bağlı olmadan varlığını sürdürebilen unsurdur. Risale-i Nur’da bu, özellikle ruh, imanın sabit gerçekleri ve Allah’ın zatı gibi değişmez hakikatlere işaret eder.

Araz: Varlığın geçici halleri, başka bir şeye bağlı olarak var olan ve sürekli değişen özelliklerdir. Risale-i Nur’da arazlar, dünya hayatının faniliği, insanın geçici halleri ve mahlûkatın sürekli yenilenmesi ile ilişkilendirilir.

2. İnsan ve Cevher-Araz İlişkisi

Risale-i Nur’da insanın varlığı iki boyutlu ele alınır:

Cevher: İnsan ruhu ve imanla elde edilen hakikatlerdir. Ruh, insandaki sabit cevherdir ve bu cevher ahiret yolculuğunda da varlığını sürdürür.

Araz: İnsanın bedenî halleri, dünya hayatındaki geçici durumları ve dünyevi varlıklarıdır. Bu bağlamda insanın dünyevi özellikleri sürekli değişir ve ahiret yolculuğunda sona erer.

Said Nursî’ye göre, insanın kalıcı olan cevheri ruhu ve onun imanla kazandığı değerleridir. İnsan bedeninin fiziksel özellikleri (yaşlanma, hastalık, ölüm gibi) birer araz olup fanidir. Ancak ruh cevheri baki olduğundan insanın asıl önceliği, bu cevheri imanın ışığında olgunlaştırmak olmalıdır.

3. Kâinatın Mahiyeti: Cevher ve Araz Açısından

Risale-i Nur’da kâinat, Allah’ın isim ve sıfatlarının bir tecellisi olarak görülür:

Cevher: Kâinatın özü, Allah’ın yaratma fiiliyle var edilmiş olmasıdır. Varlıkların özündeki hakikatler Allah’ın iradesi ve ilminin bir tecellisidir.

Araz: Kâinattaki sürekli değişim, yenilenme ve geçici olaylar, Allah’ın yaratma fiilinin bir yansımasıdır. Bu bağlamda, kâinat sürekli bir yaratılış ve yok oluş içinde hareket eder. Bu değişimler (arazlar) varlıkların özü olan hakikati değiştirmez.

Said Nursî’nin “her şey fani, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın zatı bâkidir” ifadesi, arazların geçiciliği ve yalnızca Allah’ın zatının gerçek cevher olduğu fikrini yansıtır.

4. Risale-i Nur’da İman ve Cevherin Önemi

Risale-i Nur, imanın insan cevherini olgunlaştıran ve ebediyete hazırlayan en önemli unsur olduğunu vurgular. Bediüzzaman, iman hakikatlerini öğrenmenin ve tefekkür etmenin, insan cevherini Allah’a yakınlaştıracak ve ahiret saadetini kazandıracak bir yol olduğunu ifade eder:

İman: İnsan ruhunun cevherini nurlandırır ve baki bir değer kazandırır.

Günahlar ve gaflet: İnsanın geçici arazlarına yönelerek cevherini karartmasına sebep olur.

Sonuç

Risale-i Nur’da cevher ve araz kavramları, insanın ve kâinatın mahiyetini anlamaya yönelik derin bir bakış açısı sunar. İnsan ruhunun cevher olduğu ve bu cevherin iman ve ibadetle olgunlaşması gerektiği sıkça vurgulanır. Dünya hayatındaki geçici olaylar ve dünyevi nimetler ise birer araz olarak değerlendirilir. Bu, insanın kalıcı olana (ahiret hayatı ve Allah’a kulluk) yönelmesi gerektiğini öğütler.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=8Za5ubGEEr0&t=24s

Loading

No ResponsesAralık 2nd, 2024